22 Haziran 2020 00:20

ABD'de yılların değişimi birkaç haftaya sığdı

ABD’de protestolar, irili ufaklı polis reformları ve kölelik yanlılarının heykellerinin kaldırılması gibi yıllardır bekleyen değişimleri birkaç haftaya sığdırdı. İşçi sınıfı da harekette yerini aldı.

Brooklyn Köprüsü | Fotoğraf: Ekim Kılıç/Evrensel

Paylaş

Ekim KILIÇ
New York

ABD’de 25 Mayıs günü George Floyd (46) adlı siyah vatandaşın Minneapolis Polis Departmanı Memuru Derek Chauvin tarafından gözaltına alınırken öldürülmesinin ertesinde başlayan halk protestoları dördüncü haftasını geride bıraktı.

Geçen hafta cuma günü Georgia eyaletinin Atlanta kentinde Rayshard Brooks adlı vatandaşın bir fast food restoranı otoparkında polislerce vurularak öldürülmesi üzerine halkın cinayetin işlendiği yerdeki restoranı ateşe vermesi ardından Atlanta polis şefi istifa etmişti. Brooks’u vuran Polis Garrett Rolfe ağır cinayet dahil olmak üzere 11 ayrı suçtan suçlu bulunup yargılanmasına karar verildi.

Irkçı polis şiddeti karşıtı olarak yükselen hareket acaba sönümleniyor mu sorusu sorulurken Brooks cinayeti ile yeniden güçlü bir şekilde alevlenmesi şüpheleri giderdi. Protestolara katılan kesimler, bir süredir bu eylemlerin sadece George Floyd cinayeti ile ilgili olmadığını, polislerce katledilen bütün siyahlar için adalet bulunmadan ve temelden bir değişim olmadan geri dönmeyeceklerini dile getiriyordu.

FARKLI KESİMLER KENDİ TALEPLERİ İÇİN ALANLARDA

Eylemlerin kalabalıklığı ve yaygınlığı toplumun farklı kesimlerinin taleplerini ifade edebilmesi için önemli bir olanak da tanıyor. Brooks’un öldürüldüğü hafta sonunun 14 Haziran Pazar gününe planlanan “Siyah Trans Yaşamlar Değerlidir” Brooklyn mitingi, polisin verilerine göre 15 bin gibi büyük bir katılımla gerçekleşti. Beyaz kıyaletler giyilen protestoda NAACP’nin (Renkli Halkların İlerlemesi Ulusal Derneği) 1917’de siyah karşıtı şiddete yönelik düzenledikleri protestoda beyazlar giyinilmesine referans olduğu düşünülüyor.

14 Haziran’ın transların yaşamsal taleplerini merkeze alan en büyük protesto olduğu belirtiliyor.

Geçtiğimiz hafta içi de gerek sosyal medya gerekse sokaklar durulmadı. Arabayla bir yere giderken otoyol kenarlarında yaşlı vatandaşların ellerinde tuttukları “Siyah yaşamlar değerlidir” dövizleri, yol kesme eylemleri, polis şiddeti sonucu yaşamlarını yitirenler için parklarda düzenlenen anmalar, bisikletli gösteriler; eyalet ve federal çapta irili ufaklı polis reformlarının yanı sıra şirketlerin protestoculara şirin görünmek için yaptıkları reklamlar ve devam eden kölelik yanlılarının heykellerini yıkma eylemleriyle, ABD’de on yıllar boyunca gerçekleşmeyen değişim birkaç haftaya sığmış oldu.

Bu hafta öne çıkan tartışmalardan birisi de New York polis memurlarının içeceklerine katılan çamaşır suyundan zehirlenmesiydi. New York Şehri Polis Yardımlaşma Derneği daha ortada hiçbir kanıt yokken “Polis memurlarımızın saldırıya uğramadan yemek bile alamadığı bir ortamda gardımızı bir saniye bile indirmeyi göze alamayız” diye bir açıklama yaparak eylemleri hedef gösterdi. Ancak ardından, olayın, içeceklerin dağıtıldığı tankın yeni temizlenmiş olmasından kaynaklanmış olabileceği bildirildi.

Utah, Kansas ve Indianapolis gibi eyaletlerde de polis memurları yine fast food restoran emekçilerinin onlara çeşitli yollarla saldırgan davrandıklarına yönelik ithamlarda bulundu. Ancak bunlar da boşa çıkarıldı. Polislerin bu tutumları ve örgütlerinin eylemcileri kendilerine kötü davrandıklarını belirten diğer açıklamaları, eylemlerin meşruiyetine karşı bir çıkış yolu aradıklarını gösteriyor.

19 HAZİRAN DAMGASINI VURDU

ABD’de köleliğin kaldırıldığı gün olarak kutlanan 19 Haziran’da (“Juneteenth” adıyla anılıyor), Trump, 99 yıl önce siyahlara ve iş yerlerine yönelik katliam ve yağmalamalar yapılan Oklohoma’nın Tulsa kentinde seçim mitingi yapacaktı. Tepkiler üzerine Trump mitingi bir sonraki güne ertelendi. Halk ise ortak platformlarını oluşturarak ülkenin dört bir yanında sokaklara döküldü.

New York’ta perşembe gece geç saatte duyurulan etkinlikler, protestolar ve anmaların sayısı doksanı geçiyordu. Özellikle Brooklyn ilçesinin abartısız her mahallesinde eylem vardı.

Birçok üniversite cuma gününü tatil etti, birçok eyalet ve kent yönetimi artık bu günün resmi tatil olacağı sözünü verdi. Ülke çapındaki eylemlerde sosyalist, anarşist siyasal örgütlerden sendikalara, kilise cemaatlerinden toplumsal ve ırksal adalet gruplarına ve hatta kiracı dayanışma örgütlerine kadar herkes yer almıştı.

Juneteenth eylemleri için Brooklyn adalet ve belediye binalarının bulunduğu Cadman Meydanı’nda yerel saatle öğlen 2’de başlayan gösteriyi izlemek için gittik. “Polis bütçesini kesin, eğitime, sağlığa ve evsizlere aktarın”, “Polisten, ordudan ve hapishanelerden alın, eğitime, sağlığa ve sosyal hizmetlere yatırın” gibi çeşitli el yapımı dövizler dikkat çekiyordu.

Ayrıca halkın eğitime ve sağlığa “yeni” kaynak istemesi, bu kaynağın polise ayrılan bütçeden kesilerek aktarılmasını talep etmesi, talebin sadece ekonomik değil politik de olduğunu göstermesi bakımından önemliydi.

Yapılan konuşmalarda ise “İktidar sahiplerinin halkları ırk, din ve renk üzerinden bölmeye çalıştığı”na işaret edildi ve birçok kez “Birleş” sloganı atıldı.

İŞÇİ SINIFI İLK DEFA BU KADAR GÜÇLÜ KATILDI

Cuma günkü eylemlerin öne çıkan bir başka boyutu ise işçi sınıfının ilk kez kendini açıktan göstermesi oldu. Uluslararası Liman ve Depo İşçileri Sendikası (ILWU) batı yakasında örgütlü olduğu 29 limanda 8 saatlik gündüz vardiyası boyunca greve gitti. Kaliforniya’nın Oakland kentindeki limanın yakınında on binlerce işçi “ırksal adalet” talebiyle buluştu.

İşçilere ünlü Aktivist ve Aydın Angela Davis de katıldı. Geçtiğimiz yaz ayları yolsuzluk iddiaları ile çalkalanan ve sonbaharda 30 bin üzeri işçinin katıldığı metal grevini yöneten Birleşik Otomobil İşçileri Sendikası (UAW) cuma sabahı saat 8.46’da 8 dakika 46 saniyelik iş durdurma çağrısı yaptı. Ancak çağrıda iş durdurmanın şirketlerle olan anlaşmaya bağlı olabileceğini de belirtti. Haber ajanlarının geçtiğine göre General Motors ve Fiat Chrysler firmaları sendikayla iş durdurma konusunda anlaştı. New York kentinin ise Bronx ilçesinde ise Local 79 üyesi inşaat işçileri kendi pankartlarıyla cuma günü protestolara katıldılar.

ÜÇ HAFTADA 500 İŞYERİNDE GREV VE İŞ DURDURMA

İşçi sınıfının ırkçılık karşıtı eylemlerle paralel giden ve yer yer buluşan mücadelesi bunlarla sınırlı değil. PayDay Report’un hazırladığı interaktif veri haritasına göre 1 Haziran’dan itibaren 500 iş yerinde grev ve iş bırakma gerçekleşmiş. Batı yakasında Washington eyaletinde 250 fiili grev gerçekleşti. Geçtiğimiz hafta ise bilim insanları 109 ayrı noktada greve gitti.

Rapora göre geçtiğimiz cuma günü bir günde en çok grevin yapıldığı gün oldu. Ayrıca işsizlere yönelik “haftalık 600 dolar salgın desteği”nin temmuzda sona ermesi ve 40 milyon işssizin varlığının önümüzdeki günlerde daha fazla protestoya sebep olabileceği belirtiliyor.

İşçiler ve tekil olarak sendikaların protestoları yer yer sahiplendikleri gözükse de konfederasyonlar düzeyinde aynı şeyi söylemek mümkün değil. 7 Haziran Pazar günü Minneapolis’te yürüyen posta işçileri, yanan bir posta binası için “Bir posta binasını yeniden kurabilirsiniz ama bir hayatı geri getiremezsiniz” diyerek eylemlere destek verdi.

“Siyah Yaşamlar için Emekçiler” inisiyatifi ise sendikaların protestolara katılması çağrısında bulundu. Seattle kentinde ise 100 bin işçiyi ve 150 sendika şubesini temsil eden bir emek konseyi, 45 bin 435 oya 36 bin 760’a karşılık polis sendikasını bünyesinden çıkardı. Seattle’daki sendika, halktan gelen “Polis sendikalarını bünyenizden çıkarın” çağrısına ilk uyan konsey oldu.

KONFEDERASYON MERKEZLERİ KAÇIYOR

Public Integrity adlı bir haber sitesinde 5 Haziran’da yayımlanan bir habere göre, Amerikan Emek Federasyonu ve Endüstriyel Örgütler Kongresi (AFL-CIO), Birleşik Yemek ve Ticaret İşçileri Sendikası (UFCW), Taşımacılar Sendikası (Teamsters), Hizmet Emekçileri Uluslararası Sendikası (SEIU), Birleşik Otomonil İşçileri (UAW), Amerika’nın Komünikasyon İşçileri (CWA) ve Amerika Öğretmenler Federasyonu (AFT) gibi büyük sendika konfederasyonları, ya polis sendikalarını bünyelerinden çıkarmak gibi bir niyetlerinin olmadığını ifade ettiler ya kaçamak yanıtlar verdiler ya da çağrılara sessiz kaldılar.

New York Şehir Üniversitesinden Emek Tarihçisi Joshua Freeman ise emek hareketinin polis sendikalarına odaklanmak istemediğine şaşırmadığını, sendikaların 2014 yılına Michael Brown ve Eric Garner öldürülene kadar polislik faaliyetlerinde ırkçılığın olduğunu dahi kabul etmediğini ifade etti: “Bu çok hassas bir konu, açıkça ve yüksek sesle çok az tartışılıyor” dedi.

ÖNCEKİ HABER

George Floyd eylemleri ve Türkiye gençliği

SONRAKİ HABER

Hükümet, kamuda ve özel sektörde çalışan işçileri bölerek tepkiyi azaltma peşinde

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa