Petrokimya işçisi: Arkadaşım oğluna aldığı hediye tableti sattı
Gebze'den bir petrokimya işçisi, pandemi sürecinde zorlaşan yaşam koşullarını yazdı.
Fotoğraf: Pixabay
Petrokimya İşçisi
Gebze
Merhaba,
Petro-kimya işkolunda, Petrol-İş’in örgütlü olduğu bir fabrikada çalışmaktayım. Yaşadığım çevremdeki işçi kardeşlerimin yaşantılarından, kendi yaşadıklarım ve aslında Türkiye işçi sınıfının da yansımalarından çok da farklı olmadığını düşündüğüm koşullar ve durumlardan bahsedeceğim.
Dünyayı saran koronavirüs sebebi ile işçilerin ekonomisi iyice kötüleşirken, yaşam mücadelemiz gittikçe zorlaştı. Peki, işçilerin yaşamını zorlaştıran koronavirüs müydü? Yoksa birilerinin cebini kârını artırmayı ya da ‘Ne kadar az zarar ederim’ hesabıyla alınmayan tedbirler yüzünden mi ölümle yüz yüze geldi işçiler? Cevabı elbette biliyoruz. Sistemin ta kendisi!
Kapitalist sistemde koronavirüsün sonuçlarının bile tamamen sınıf çelişkileri kapsamında geliştiğini, deneyimleyerek öğrendik. Amerika’da yapılan bir araştırmaya göre koronavirüs vakasından en çok etkilenenlerin, yoksul emekçiler ve işçiler olduğu tespit edildi. Ülkemizde ise araştırmaya bile gerek duyulmadan bu durum rahatlıkla görülebilir. İşçi kenti Gebze’ye bile az çok göz gezdirince bunu kolaylıkla anlarsınız. Halk parası olmadığı için devlet hastanelerinde saatlerce test için sıra beklerken (üç günlük süre), zenginler özel doktorları yanlarından hiç eksik olmadığı, anlık müdahale edildiği koşullarda hızlı kitlerle virüsü karşıladı.
Peki, sadece sağlık sistemimi zorladı bizleri? Hayır. İşçi ve emekçilerin sosyal, siyasal her anlamda yaşamı abluka altına alındı. Yan yana çalıştığım iş arkadaşım geçenlerde sırf krediler ve borçlarından dolayı ileriyi göremediğini söylemişti. “Durumlar kötüye gidiyor” diye söyleniyordu ve bu dönemde maaşlarımızın da üçe bölünmüş şekilde almamızdan dolayı, doğru düzgün borç da ödeyemediğimiz bir gerçek. Arkadaşım ilk önce kendi telefonunu ve bugünlerde de oğluna hediye olarak aldığı tableti satmak zorunda kaldı. Çok açık biçimde şunu söyleyebilirim: Bırakın insanca yaşamayı, günü birlik yaşıyoruz! Yarını düşünemez hale geldik. 2 çocuklu bir aile değil, hiç çocuğu olmayanlar bile kirayı faturaları tek kişinin çalışmasıyla ödeyemez halde.
Evet, durum bu peki, ne yapacağız? Önümüzdeki süreçte gerek sendikalar, gerek işçi komiteleri ve Gebze Sendikalar Birliği gibi oluşumlar, siyasi örgütler artık biz işçilere yol göstermeli! Çünkü bizi yönetenler, her geçen gün yönetemez hale geliyor. Bundan sonraki süreçte de yönetemediklerini daha iyi göreceğimizi düşünüyorum. Artık buna bir dur demeli 15-16 Haziran mücadelesinin de sadece 15-16 Haziran’da takvim yapraklarında kalmayacağını göstermeliyiz. İşçi mücadelelerinin böyle dönemde körüklenmesi, birleştirici bir yol izlenilerek artık işçilerin birliği sağlanmalı irili ufaklı nasıl oluyorsa mücadele etme yolları aranmalıdır.
Son olarak mücadelenin özellikle bu dönemde tek çözüm olduğunu görüp, kıdem tazminatında yapılan değişikliğe de dur demeliyiz. Artık işçilerin, emekçilerin alın teriyle kazandığı emeğinin karşılığı kıdeme el sürdürülmemeli hatta önümüzdeki süreçte işçinin 1 günlük çalışmasının bile tazminatı hesaplanmalı ve işçinin kendi denetiminde olduğu bir fonda devlet güvencesine alınması için işçiler mücadele etmelidir.
Her şeyin temelinde mücadele etmek olduğunu ve işçilerin birliği ile bu düzenin değişeceğinin, rüzgârın işçiden yana eseceğinin kanaatindeyim bana bu görüş ve düşüncelerimi sizlere iletmekte aracı olan Evrensel’e ve tüm çalışanlarına teşekkürlerimi sunuyorum.