22 Haziran 2020 11:16

"MİT personeli cenazesi" haberinden yargılanan gazetecilerin duruşması 24 Haziran'da

"Haberin Var Mı İnisiyatifi", MİT mensubunun cenazesini haberleştirdikleri için yargılanan 6'sı tutuklu 8 gazetecinin duruşmasıyla ilgili basın toplantısı düzenledi.

Fotoğraflar: Twitter ve MA

Paylaş

MİT mensubunun cenazesini haberleştirdikleri gerekçesiyle 6’sı tutuklu 8 gazeteciye açılan davanın ilk duruşması 24 Haziran Çarşamba günü Çağlayan’da bulunan İstanbul Adliyesinde görülecek. Dava öncesi ‘Haberin Var Mı İnisiyatifi’ davaya dair İstanbul Barosu’nda basın açıklaması düzenledi. Açıklamaya Bağımsız Milletvekili Ahmet Şık, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF) Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, DİSK Basın İş Genel Başkanı Faruk Eren, tutuklu gazetecilerin avukatları ve çok sayıda gazeteci katıldı.

"GAZETECİLİK SUÇ DEĞİLDİR"

DİSK Basın-İş Başkanı Faruk Eren gazetecilerin siyasi iktidarın istemiyle tutuklandığını söyleyerek, “Gazetecilik suç değildir, arkadaşlarımız serbest bırakılsın” dedi.

Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, Türkiye’nin dünyada en çok gazeteci tutuklayan ülkelerden biri olduğunu belirterek, mesleklerinden dolayı tutuklu olan tüm gazetecilerin tahliyesi için mücadeleyi sürdüreceklerini kaydetti.

CHP İstanbul İl Başkanı Kaftancıoğlu ise, “Basın özgür oluncaya, hukukun üstünlüğü tesis edilinceye kadar mücadele edeceğiz ve gazetecilerin yanınızda olacağız” dedi.

AVUKATLARDAN AÇIKLAMA: DERHAL SERBEST BIRAKILMALI

Basın örgütlerinin ardından tutuklu gazetecilerin avukatları söz alarak, iddianameyi değerlendirdi.

İlk olarak söz olan Barış Terkoğlu ve Barış Pehlivan’ın avukatı Serkan Günel, “Müvekkillerimizle ve dosyadaki hiçbir sanıkla ilgili suç oluşmadığı ortadadır” dedi.

Murat Ağırel’in avukatı Celal Ülgen ise şunları söyledi: “Bir gün bile tutuklu kalmaları gerekmiyor. Bir ülkede hukuk ya vardır ya yoktur. Eğer bu ülkede hukuk varsa çarşamba günü tahliye edilmeleri gerekiyor.”

Hülya Kılınç'ın avukatı Onur Cingil, “İddianamenin altında birden fazla imza var. Hep bir direktif olduğunu söyleyebilirim” diye konuştu.

Aydın Keser ve Ferhat Çelik’in avukatları Özkan Kılıç ve Sercan Korkmaz da iddianameyi değerlendirdi. Avukat Özcan Kılıç, asıl meselenin düzenlenen iddianamenin Sabah Gazetesinin haberiyle öğrenmeleri olduğuna dikkat çekti. Yapılan kimi haberlerde Ferhat Çelik ve Aydın Keser'in isimlerinin olmadığını belirten Kılıç, bu ayrıma tepki gösterdi.

Avukat Sercan Korkmaz ise, “Devletin kurumları neye sinirleniyor bilmiyorum ama gazetecilerden hıncını çıkarıyor” dedi.

"GAZETECİLERE ÖZGÜRLÜK İÇİN 24 HAZİRAN’DA BULUŞALIM"

Haberin Var mı İnisiyatifi adına okunan açıklamada, “Tertemiz gazeteciler, sadece gerçeği savundukları ve sansür baskısına boyun eğmedikleri için 100 günü aşkın süredir tutuklu. 6 gazetecinin davası 24 Haziran 2020 günü Çağlayan’daki İstanbul Adalet Sarayı’nda başlayacak. Basın özgürlüğü, haber alma hakkı ve adalet için orada olacağız. Susmayacağız” ifadelerine yer verildi.

Basın toplantısında tutuklu gazetecilerin yakınlarının gönderdiği mektuplar da okundu. 

Odatv Haber Müdürü Barış Terkoğlu’nun eşi Özge Terkoğlu: Bir dava düşünün, suçlusunu suçtan önce seçmiş. İşte böyle bir dava bu. Araştırmacı gazetecilik yapamazsınız, haddinizi bilin diyenlerin alkış tuttuğu, ittirdiği bir dava.

"TARİH ONLARI İNSANLIĞIN ONUR SAYFASINA YAZACAK"

Hülya Kılınç’ın ağabeyi Bektaş Kılınç: Hülya bir haber yaptı, bir düşüncesi vardı. Bu iktidarın hoşuna gitmedi. Bedeli cezaevi oldu. Tarih “İnsanlık, kanla gözyaşı ve bedel ödemelerle yürür" diyor. Bize bu düştü. Hülya’ya, arkadaşlarına… Ve bedel ödeyenler… Onlar sadece kendileri için değil, demokrasi için, hukuk ve adalet için, insanlık için bedel ödüyor. Ve tarih onları insanlığın onur sayfasına yazacak.

Odatv Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan’ın eşi Aysel Pehlivan: Bu davada gazetecilik yargılanıyor. Bu dava ile birlikte, işlerini yaptıkları için tüm gazeteciler korkutulmaya, sindirilmeye çalışılıyor. Bu davada, yapılan haberi yargılama konusu yapabilmek için yazılmış, lime lime dökülen bir iddianame var. Bu iddianame ile insanlar 100 küsür gündür, ailelerinden sevdiklerinden ayrı, tecrit altında tutuluyorlar. Barış meslek hayatı boyunca doğru, ilkeli ve tarafsız habercilik yapmak için uğraştı, kitaplar yazdı ve her dönem bunun bedelini ödedi, ödemeye devam ediyor. 109 gündür Barış, iki buçuk yaşındaki kızını görmedi, ilk cümlelerini haftada bir yaptığı telefon görüşmelerinde duydu. Nasıl büyüdüğünü mektuplardan öğreniyor, fotoğraflardan izliyor. Barış bu haberleri, kitapları yazarken çocuklarımız adil bir gelecekte büyüsün diye mücadele ediyor. Tüm zorluklara rağmen yine gazetecilik yapmaya devam edecek ve yine halkın haber alma özgürlüğünü her şeyin üzerinde tutacak. Biz her zaman onun yanındayız ve onunla gurur duyuyoruz. 24 Haziran’da serbest bırakılmalarını umut ediyor ve bekliyoruz.

"TÜRKİYE GAZETECİLER İÇİN 'TEHLİKELİ ÜLKE' İLAN EDİLMİŞ DURUMDA"

Yeni Yaşam gazetesi Sorumlu Yazıişleri Müdürü Aydın Keser’in eşi Öznur Keser: Eşim Aydın Keser, dünyanın hiçbir yerinde suç sayılamayacak bir nedenden ötürü; gazetecilik yaptığı için neredeyse üç buçuk aydır tutuklu. Yalnızca o da değil, Türkiye'de yıllardır cezaevinde tutulan onlarca gazeteci var ve Türkiye artık bütün uluslararası raporlarda gazeteciler için “tehlikeli ülke” ilan edilmiş durumda. Hükümet, tam da pandeminin orta yerinde çıkardığı bir yasayla mafya liderlerini bile sokağa bırakırken, gazetecileri cezaevinde tutmayı tercih etti. Böylece, bizim gibi insanların endişeleri de ikiye katlanmış oldu. Şu anda diken üstündeyiz. Daha üç gün önce Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü cezaevlerinde 6 mahkumun koronavirüsten ötürü yaşamını yitirdiğini açıklamışken ve salgın hala etkisini sürdürürken, neler hissettiğimizi anlatmama gerek yok sanırım.

"BASKILAR GAZETECİLERİ YILDIRMIYOR" 

Yeni Yaşam gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ferhat Çelik’in kardeşi Serhat Çelik: Ağabeyim Mehmet Ferhat Çelik'in de dahil olduğu gazeteciler üç aydan uzun bir süredir gazetecilik yaptıkları için tutuklu. Koronavirüs salgını gerekçesiyle alındığı iddia edilen önlemler tecrite dönüşmüş durumda. Hırsızlar, uyuşturucu satıcıları, katiller ve çeteciler afla serbest kalırken iki kere kendi ayakları ile ifadeye giden insanlar tutuklu ve tecrit altında. Halkın haber alma hakkı için gazetecilik yapan insanlar ceberut muktedirler eliyle psikolojik ve fiziksel işkenceye maruz kalıyor. Toplumun her kesimine uygulanan baskı gazetecilere de en ağır şekilde uygulanıyor. Bütün bu baskılar Ferhat ve diğer gazetecileri yıldırmıyor ve dimdik duruyorlar. Çarşamba günü yargılanacak gazeteciler baskı ve şiddet mağduru ilk gazeteciler değil. Yüzyılı aşkın süredir gazeteciler gazetecilik mesleğini icra edebilmek için böyle zorluklarla mücadele ediyor ve saygıyla anılıyor. Gücünü evrensel hukuk ve adalet değerlerinden değil egemenlerden alıp gazetecilere baskıyı reva görenleri tarih her seferinde mahkum etti ve etmeye de devam edecek. Ferhatların alnı açık başları dik. Onlar ve siz gazetecilik onuru için mücadele edenler haklılığınızdan aldığınız gücün bedelini boynunuzda bir madalya gibi taşımaya devam edeceksiniz.

"ÜÇ KİŞİLİK KOĞUŞTA TEK BAŞINA KALMAKTADIR"

Yeniçağ gazetesi yazarı Murat Ağırel’in eşi Dilek Ağırel: Eşim daha önce sosyal medyada ve birçok platformda haberi yapılmış, şehitlerimizle ilgili sadece bir tweet attığı için tam 105 gündür Silivri Cezaevi’nde üç kişilik bir koğuşta tek başına kalmaktadır. Çok ağır bir tecrit altındadır. Kovid-19 yasakları kapsamında 100 gün sonra geçen hafta bir tek ben görüşe gidebildim. Murat’ın çok fazla kilo verdiğini gördüm. Sekiz yaşındaki kızıma görüşe gideceğimi söyleyemedim. Çünkü babasına olan özlem ve hasreti artık dayanılmaz bir boyut aldı. Babasını artık görmek istiyor ancak görüş için izin yok. Murat, bilgiye, belgeye dayalı cesur bir gazetecilik yaptı ve yapmaya da devam edecektir. Haksızlıklar ve adaletsizlikler karşısında asla susmayan pes etmeyen, çok güçlü bir kişiliğe sahiptir. Bu süreç onun doğrularında hiçbir değişiklik yaratmayacaktır. 24 Haziran’da dava başlıyor. Artık bu hukuksuzluğa ve adaletsizliğe bir son verilmeli, eşim tahliye edilmelidir. (İstanbul/EVRENSEL)

ÖNCEKİ HABER

Ordu'da köylüler HES şirketinin çalışmasını durdurdu

SONRAKİ HABER

Baroların Ankara'ya girişinin engellenmesi illerde protesto edildi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa