23 Haziran 2020 00:07

ABD’de işçiler sokaklarda, sendika merkezleri ise harekete soğuk

ABD'deki protestolar beşinci haftasına girerken, farklı eyaletlerde çalışma yürüten üç sendikacı ile ABD işçi sınıfının ve sendikal hareketinin sokaktaki halk kesimleriyle ilişkilenişini konuştuk.

Fotoğraf: AA

Paylaş

Ekim KILIÇ
New York

ABD’de geçtiğimiz hafta protestolar sürerken, protestoları destekleyen ve içlerinde yer alan sendikacılarla ABD işçi sınıfının ve sendikal hareketinin sokaktaki halk kesimleriyle ilişkilenişi üzerine görüştük. Farklı eyaletlerden, yaş gruplarından ve sektörlerden gelen üç sendikacı, bulundukları sektörlerdeki işçilerin durumunu ve eylemlere dair görüşlerinin yanı sıra öngörülerini de aktardılar.

Mike Horne (27) Seattle’a yeni taşınmış. Hizmet Emekçileri Uluslararası Sendikası 1199 Pasifik Kuzeydoğu Örgütünde bir sendika örgütçüsü. Soyadını vermek istemeyen Kyle G. (25) Amerika Komünikasyon İşçileri sendikası üyesi. Florida’da Amerikan Emek Federasyonuna (AFL-CIO) bağlı sendikalar arasında koordinasyona da yardımcı oluyor. Larry Goldbetter (71) ise, benim de üyesi olduğum Ulusal Yazarlar Sendikasının başkanı. Sendika kısa süre önce Birleşik Otomobil İşçileri Sendikası (UAW) çatısı altından ayrıldı. UAW, uzun süredir Yazarlar Sendikasının faaliyet alanını kısıtlayıcı tutum sergiliyordu. Larry, aynı zamanda eski Şikago metal işçisi ve ABD ’68 kuşağından; zamanında metal işçileri olarak Amerikalı Nazileri demir sopalarla kovalayanlardan…

EYLEMLER SENDİKACILARI HEYECANLANDIRIYOR

Mike, Seattle’a yerleşmeden önce ‘Derin Güney’ diye adlandırılan bölgede, Florida’da yaşadığını söyleyerek ırksal gerilimlerin ve sorunların orada daha açıkça göze çarptığını ve artık bir kaynama noktasına ulaştığını ifade ediyor.

Kyle, Floyd cinayetinin son damla olduğunu, bu seferki hareketin, polis şiddeti ve sistematik ırkçılığa karşı genel protestolardan farklı olduğunu vurguluyor. Cinayeti görmenin şokunun, eylemleri ateşlediğini belirtiyor.

Larry ise hareket içindeki çeşitliliğe dikkat çekiyor: “Ülkenin her köşesinde ve uluslararası olarak yayıldı. Halklardaki ırkçılık karşıtı gerçek bilinci ve farkındalığı yansıtıyor bu eylemler ve bence bu büyük bir adım.”

HALKLARIN VE İŞÇİLERİN MÜCADELESİ İÇ İÇE

Kyle, emek hareketiyle güncel halk hareketinin arasındaki paralelliğe değiniyor, mücadelelerin iç içe geçtiğini ve birbirinden ayrı ele alınamayacağını söylüyor. Pandemi sürecinde “Vazgeçilmezler” olarak nitelendirilen birçok işçinin “renkli halklar”dan (Beyaz amerikalılar dışında kalan; siyah, Latin ya da Asyalı Amerikalılar kastediliyor) olduğunu da vurguluyor: “Bu sebeple bu halklar pandemiden en çok zararı görenler oldu. Çünkü yine renkli halklar, çalıştıkları işlerde uygun tıbbi koruyucu malzemelerden ve sağlık sigortasından mahrum bırakıldı. Hatta bu yüzden AFL-CIO, ‘Vazgeçilmezler’ için 5 maddelik ekonomik talep listesini önüne koydu.”

Sendikacılar eylemlerin esas olarak ırkçı polis şiddetine yöneldiğinde hemfikirler. Mike ile Kyle, eylemlere renkli halkların önderlik ettiğini vurguluyor. Mike, “Beyaz müttefik olarak eylemlerde olanların sadece destek için orada olması gerektiğini” savunuyor: “Çünkü ırkçı polis şiddetiyle bu halklar yüzleşiyor.” Ancak, “Bunun yanı sıra kemer sıkma politikalarından da en çok bu halklar etkileniyor. Doksanlardan beri sosyal programlar pahasına polis gücünün geliştirilmesinden ve askerileştirilmesinden en çok bu halklar zarar gördü” diye de ekliyor.

SALGIN IRKÇILIĞI DAHA FAZLA TEŞHİR ETTİ

Kyle da hareketin “tamamen” ABD’deki sistematik ırkçılıkla ve polis şiddetiyle alakalı olduğunu savunuyor, ancak “Bu meseleleri yakıcılaştıran maddi koşullar” olduğunu da belirtiyor. Larry, ırkçı polis şiddetinin küçük bir mesele olmadığını “400 yıllık” olduğunu söylüyor: “Ve bir pandemi buna gerçekten ışık tuttu. Sağlık hizmetlerinin yetersizliği ve yoksulluk ile siyahlar ezici bir çoğunlukla pandemiden orantısız şekilde etkilendi. Ölen 3 kişiyi tanıyordum, hepsi siyahtı. Detroit’teki sendikamızın siyah bir kadın üyesi, 3 hafta içinde annesi, büyükannesi ve teyzesini kaybetti. Böylece ırkçılık salgın dolayısıyla teşhir oldu.”

Bunun üzerine polisin de ırkçı uygulamalarının sürmesiyle sürecin geliştiğini belirten Larry, halkın polise karşı yeni bir süreç inşa etmesinin önemli olduğunu fakat yaşananların bundan fazlası olduğunu, “bütün sistemin eşitsizliğine karşı” olduğunu belirtiyor.

İŞÇİLERİN KATILIMI SEKTÖRE GÖRE DEĞİŞİYOR

Mike’ın sendikası “SEIU 1199”, esas olarak bir sağlık emekçileri sendikası. Sendika tarihsel olarak New Yorklu renkli halkların içinden doğmuş. Sendikanın, bu yüzden, ırksal adaletsizliğe ve sistematik ırkçılığa karşı mücadeleye adanmış olduğunu ve renklilerin seslerine platform olduğunu söylüyor. Mike’ın yaşadığı Seattle bölgesinde ise daha çok bina bakım işçilerinin; temizlikten, yemek servisinden ve güvenlikten sorumlu emekçilerin olduğunu belirtiyor. Bu meslek dallarında da özellikle renkli halklar çalışıyor.

Mike, sendikada örgütlü emekçileri harekete geçirmediklerini bunun ise çoğunun sağlıkçı olmasından kaynaklı olduğunu ifade ediyor: “Çünkü hepsi pandemiye karşı mücadele ediyor. Alanlara çıkmaları doğru olmayabilirdi.”

Ancak eylemlerde daha örgütlü bir duruş sergilebileceklerini söylerek eleştiriyor da...

Kyle, Florida’nın önemli bir yerleşkesi olan Tampa’da katıldığı protestolarda işçilerin oldukça baskın olduğunu gözlemlediğini söylüyor. Bunun yanı sıra orta sınıflar da protestoların dışında kalmamış. Saatlik 15 dolar ücret için mücadele edenlerden yerel sendikacılara kadar mücadelelerin örtüştüğünden ve bunların alana yansıdığından bahsediyor. Kyle ayrıca yerelde sendika üyelerinin protestolarda aktif görev aldığını, binlerce insan arasında emek hareketinden çokça kişiyi gördüğünü ekliyor.

SENDİKA LİDERLERİ GEREKLİ YANITI VERMİYOR

Larry, eylemlerin doğalında işçi sınıfından oluştuğunu ancak sendika liderlerinin üyelerini harekete geçirerek eylemlere örgütlü yanıt vermediği üzerinde duruyor:

“Onlar (sendika desteği) oldukça sembolikti. Taşımacılık işçilerini örnek alalım. Neredeyse 150 ulaşım işçisi virüsten dolayı yaşamını yitirdi. Sendika, (New York Valisi) Cuomo ile çok iç içe. Onlar insanları sokaklara çıkarmayacaklar. Sendikanın örgütlü olduğu bir işyerinde 150 işçi ölünce büyük bir eylem, bir grev yapılacağını ve büyük bir yanıt verileceğini düşünürsün. Fakat olmadı. Sendika liderleri yapmadı. Aynı şey et paketleme işçileri için de geçerli. Birçoğu sendika üyesi işçi enfeksiyon kaptı, öldü; kalanlar işe geri dönmeleri veya işsiz kalmak arasında ve risk altında bırakıldı. Sendikalar hukuki yollara başvuruyorlar, şikayette bulunuyorlar, evrakları dosyalıyorlar ama üretimi durdurmuyorlar. Bu gösterilere birçok işçi kendi başına katıldı. Sendika liderlerinin tepkileri genel olarak hayal kırıklığı yarattı”

EYLEMLER SENDİKALI İŞÇİLERİ OLUMLU ETKİLİYOR

Mike, Seattle’da genelde ilerici bir kamuoyuna sahip olsalar da eylemlerin üyelerini olumlu etkilediği sonucunu çıkarıyor. Bunun yanında muhafazakar üyeleriyle sert tartışmalara girdiklerini de ekliyor. Ancak büyük çaplı polis şiddetine karşı bir arada durulursa kısa süre içerisinde değişimin olabileceğinin kanıtlandığını ve bunun işçilerin patronlara karşı mücadelesini cesaretlendireceğini düşünüyor.

Kyle, Florida gibi muhafazakarlığı baskın bir eyalette, kendilerini Cumhuriyetçi veya libertaryen sağcı olarak tanımlayan bir kısım sendika üyesinin “Adaletsizliğe karşı ses çıkarmanın önemini gördüklerini” ifade ederek protestolara katılmasalar da yapılanları desteklediklerini belirtiyor: “Ayağa kalkıp destek veren çokça sendika üyesinin olduğunu görmek gerçekten çok canlandırıcıydı. Sağcılar da grev mücadelesinde hep yer aldılar. Protesto etmenin önemini biliyorlar. Kendi bölgemizi çok faal gördük. Ve bunu izlemek gerçekten güç vericiydi.”

Larry, 1400 üyesi olan sendikalarının pandemiden kötü etkilenmesini beklerken, aksine üyelerin sendikalarını sahiplendiğini ve eylemler vesilesiyle sokaklara çıktığını vurguluyor. “Muhafazakar üyeler”le herhangi bir münakaşası olup olmadığını sorunca ise şu ana kadar bir tepki gelmediğini ve herkesin halkın neden sokakta olduğunu anladığını belirtiyor.

Larry’e eski bir metal işçisi olduğu ve sendikası uzun yıllar boyunca Birleşik Otomobil İşçileri Sendikası (UAW) içerisinde yer aldığı için, bu eylemlerin sanayi işçilerini nasıl etkileyebileceğini soruyoruz. İşçilerin öncesine göre daha politik olduğunu söyleyen Larry, örneğin otomotiv işçilerinin en son sonbahar ayında bir greve gittiğini ve sonuçlarından mutlu olmadıklarını belirtiyor. Larry, merkezi hükümetin yakında yolsuzluk gerekçesiyle UAW sendikasına “Büyük ihtimalle el koyacağını” ve böylelikle hiçbir yeni fabrikada örgütlenemeyeceğini düşünüyor. Bunun işçiler için büyük bir yük olduğunu ama işçilerin politik olarak daha fazlasına açık olduğunun ve hak ettiğinin altını çiziyor.

EYLEMCİLER SENDİKAYI NİYE DOST DEĞİL HEDEF GÖRDÜ?

Sendikacılara konfederasyonların eylemlere yaklaşımlarını konusunda ne düşündüklerini soruyoruz.

AFL-CIO (ABD’nin en büyük sendikal konfederasyonu) Başkanı Richard Trumka, Washington DC’deki merkez ofislerinin protestolar sırasında ateşe verilmesini “duygusuz” ve “utanç verici” bulduğunu ifade etmişti.

Mike’ın sendikası AFL-CIO’ya bağlı değil; konfederasyonun açıklamasını ilginç bulduğunu ifade ediyor. Birçok sendika üyesi emekçinin, polis sendikalarını konfedarasyonlardan atmak için çalıştığını belirtiliyor. Sendika konfederasyonlarının polisleri işçi olarak görmeye devam etmelerinin en büyük sebebinin ise bu sendikalarından merkeze aktarılan bütçe olabileceği görüşünde: “Amerika’daki işçi sendikalar ekonomik sistemin yansımalarıdır. Onların yönü çok neoliberaldir”

Kyle, AFL-CIO’nun açıklamasını makul buluyor. Eylemlerin ilk günlerinde sendikanın başkentteki merkez ofisi ateşe verilmişti. Bu nedenle olayın ertesi günü protestoları kınayan bir yaklaşım seçebileceklerini ama bunu yapmadıklarını belirterek bundan gurur duyduğunu söylüyor.

Larry’nin sorumuza cevabı ise keskin, “Asıl soru, bu göstericilerin AFL-CIO’yu neden bir müttefik değil, aksine, bir hedef olarak gördüğü sorusudur. Sokaktaki insanlar nasıl AFL-CIO’yu kendi yerleri olarak görmediler? Neden AFL-CIO bu binayı insanlara açmadı ve göstericiler için güvenli bir sığınak haline getirmedi? Ve onlara polisten ve göz yaşartıcı gazdan uzaklaşıp besleyecekleri bir yer sağlamadı? Orada uyumalarına izin vermedi? Neden kapıları kilitlemek zorundaydılar? Bana göre soru bu. En kısa zamanda ortalığın sakinleşmesini istiyorlar.’ dedi.

SEÇİMLER TARTIŞMANIN MERKEZİNİ DEĞİŞTİRECEK

SEÇİMLERE de değinen Larry, “Sokaklara giden herkesin (Demokrat Parti Başkan Adayı) Joe Biden’ı desteklemeye ikna olacağından emin değilim. Şimdiden kasıma uzun bir süre var. Seçimin önümüzdeki 6 ay için çok konuşulacağını biliyorum. Tartışmanın merkezi artık bu olacak; Trump’tan ve bir Demokrat seçmek… Asıl tartışma kayacak.”

“Halbuki ırkçılık ve polis terörü sistematiktir. Hangi partinin yönetimde olduğu önemli değildir” diyen Larry, Demokratların yönettikleri eyaletlerdeki ve kentlerdeki polis şiddetini buna örnek gösteriyor.

 

ÖNCEKİ HABER

Baroların Ankara'ya girişinin engellenmesi illerde protesto edildi

SONRAKİ HABER

Erdoğan selde yaşanan ölümleri yine "kadere" bağladı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa