İskender Bayhan: Baro başkanlarının yürüyüşü toplumun önemli kesiminin desteğini aldı
Gazeteci İskender Bayhan, baro başkanlarının Ankara'ya yürüyüşlerini ve koronavirüsle ilgili gelişmeleri Gündem Özel'de değerlendirdi.
İLGİLİ HABERLER
Baroların Ankara'ya girişinin engellenmesi illerde protesto edildi
Baro başkanlarının Ankara’ya girişine izin verilmiyor
Türkiye'de koronavirüs salgınına dair öne çıkan gelişmeler (22 Haziran Pazartesi)
Gazeteci İskender Bayhan, baro başkanlarının Ankara'ya yürüyüşlerini ve koronavirüsle ilgili gelişmeleri Gündem Özel'de değerlendirdi.
İskender Bayhan'ın değerlendirmelerinden satır başları şöyle:
NASIL BİR KAMU DÜZENİ KURDULARSA, HAK ARAYAN OLDUĞUNDA O DÜZEN BOZULUYOR
Baro başkanlarının Ankara’ya girişleri kamu düzeninin bozulacağı gerekçesiyle polis tarafından engelleniyor. İçişleri Bakanı ve Erdoğan başta olmak üzere tek adam hükümeti nasıl bir kamu düzeni kurduysa ekonomik, sosyal, demokratik herhangi bir hak isteyen vatandaş sokağa çıktığında o düzen bozuluyor. Kamu düzeni böyle olunca baro başkanlarının da demokratik tepkisi o düzeni bozuyor.
Hükümet, esas olarak baro başkanlarının yürüyüşünden rahatsız. Baro başkanlarının “savunma için yürüyoruz, bağımsız yargı için yürüyoruz” diye başlayan açıklamaları kadına yönelik şiddetten, temel hak ve özgürlüklere kadar bir dizi talebi de dile getirerek devam etti. Bu tepki sadece yürüyen baro başkanlarıyla sınırlı kalmadı. Toplumun önemli bir kesiminin de desteğini alan bir yürüyüş bu.
Hükümet Türkiye’de hukuk sisteminde bağımsız, özerk denebilecek tek savunma kısmını da yok edecek ve bütün savunma sistemini avukatların örgütlü yapısını tek adam hükümetine bağlayacak bir değişiklik üzerine çalışıyor. Amacı bu. Türkiye’de yargıda üç ayak var. Hakimler, savcılar ve avukatlar. Hakimleri ve savcıların örgütlülüğünü zaten tek adam yönetimine bağlamış durumda. Geriye istediği gibi yapamadığı bir tek örgütlenme vardı, barolar. Şimdi onu da tek adama bağlama operasyonu yapıyor.
Erdoğan kendisinin atayacağı bir baro yönetimi istiyor. Kendisinin yönetimi belirleyeceği bir baro örgütlenmesi, baro modeli istiyor.
EN UFAK BİR HAK ARAYIŞI KAR TOPU GİBİ BÜYÜYOR
Avukatların geri adım atabileceğini düşünmüyorum. Tek adam yönetimi böyle yaparak halk desteğini zayıflatacağını düşünüyor olabilir. Kendince tartışmayı derinleştirip, itibarsızlaştırmayı amaçlıyor olabilir.
Hükümet bir süredir, kendi istediği sonucu alıp almamaya bakmaksızın hareket ediyor. En ufak bir hak arayışı kar topu gibi büyüyor. Dolayısıyla sürekli bunları bastırmak, bunlara zor uygulamak zorunda. Kendisi açısından bir mantıktan söz edeceksek onun tek mantığı tek adam sisteminin daha fazla yıpranmaması, zayıflamaması.
HÜKÜMET BU OPERASYONU METİN FEYZİOĞLU ÜZERİNDEN SÜRDÜRECEK
Hükümet bu operasyonu Metin Feyzioğlu üzerinden yürütecek. Hükümetin barolar içerisindeki Truva Atı Metin Feyzioğlu.
Metin Feyzioğlu’nun da açıklamaları çok tehlikeli. Savunmayı devletin bir parçası haline getirmek ve yargı içerisinde devleti bir kurum haline getirmek istediğini ifade ediyor. Hükümetin gerici, faşist bir politik sistem kurma hedefine yedeklenmiş bir kişi var. Ama kendisi için de halk için de hukukçular içinde asıl sağlıklı olan silkelenip kendisine gelmesidir.
SALGINI YAYMA KAMPANYASI BAŞLATILDI
Sayıların güvenilirliği meselesi hem de güvendiğimizde bize anlattığı şeyler, hükümetin davul zurnayla ve Sağlık Bakanı’nın da sürekli başarı, başarı diye propaganda ettiği, ajitasyon yaptığı, onu destekleyenleri de sürekli televizyonlarda çıkıp benzer şeyleri tekrar ettiği tabloyu hiç de haklı çıkarmıyor.
Sağlık Bakanlığının verilerine göre, şu ana kadar 2 milyon 945 bin 240 test yapılmış. Bunun içerisinde 10 Mart’ı temel alırsak, 21 Haziran’a kadar 113 gün geçmiş. 2 milyon 945 bin 240’ı 113’e bölünce 26 bin 64 test çıkıyor günlük olarak yapılmış. Türkiye’nin bütün test performansı bu. Böyle bir salgın konusunda 113 gün boyunca yapılan test başarı rakamı mıdır?
Sağlık Bakanlığı verilerine göre, şu anda Türkiye’de toplam vaka sayısı 22 bin 500 civarında. Bilim Kurulu üyeleri, DSÖ’nün Türkiye temsilcilerinin açıklamaları ve TTB’nin açıklamaları, vaka sayılarını 7 ile 8 ile çarpın.
Türkiye’de bu salgına yakalanmış gerçekten kaç kişi var bunu yüzde yüz bilme şansımız olmaz ama yüzde 90’a yakın bilirsiniz. Ama rakamlar bize bilmiyoruz diyor.
Salgının yoğun yaşandığına dair genel bir kanaat varken bu rakamları açıklamak sadece istatistiği kendi siyasi hedefleriyle uyuşturmaya çalışmak anlamına geliyor.
Söylenmek zorunda olduğu için maske, mesafe, hijyen diyorlar. Hükümet yaz dönemi açısından salgını durdurma, engelleme değil, salgını yayma kampanyası başlattı. Sürü bağışıklığı için bir bağışıklık kampanyası başlattı. Şimdi onu izliyor. Ortada salgınla mücadele tutumundan daha çok ‘salgına yakalanarak salgınla mücadele edelim’ taktiği izliyor. Cezalardan topladığı paralar ise bağış kampanyasından çok çıkabilir. (WEB TV)
Evrensel'i Takip Et