“Normale” mi döndük?
Yeni normal denilen geçiş sürecinin içerisinde gençlerin yaşadıklarına gençlerin gözünden ve sürecin neresinde olduğumuza birlikte bakalım.
Görsel: Pngtree
Nilay YİĞİTOĞLU
Kayseri
Uzun zamandır dünyayı ve ülkemizi sarsan koronavirüs yüzünden, evlerimizden çıkmakta oldukça zorlandık. Neredeyse 3 ay süren yasaklar ve kısıtlamaların ardından, dünya çapında, “virüsten önceki hayata” dönmek için birtakım adımlar atıldı. Ülkemizde “normalleşme süreci” konusunda tartışmaya yol açan nokta; alışveriş merkezlerinin ve özellikle genç neslin uğrak noktası olan kafelerin açılması oldu. Bu konuda gözlemlediğim kadarıyla gençler, fikir olarak ikiye ayrılmış bir durumda. Gençlerin bir kısmı normalleşme sürecinin çok erken başlatıldığını düşünerek tepkilerini dile getirirken; bir kesim ise yeni sürecin insanlara psikolojik, maddi ve manevi açıdan gerekli olduğunu düşünüyor.
“NORMALLEŞME” OLGUSU TARTIŞILMALI
Pandemi sürecinin her yaş kesiminden insanı, özellikle maddi anlamda zora soktuğunu açık bir şekilde görebiliriz. Maddi boyutlarda gelişen zorlukların yanı sıra, ruhsal bunalımların gençliğe yansımaları oldu. “Kontrollü sosyal yaşam” adı verilen bu süreçte kısıtlamaların gevşetilmesiyle gençler, salgın sürecinde önceki yaşadıkları hayata dönmeleri söylemleriyle karşı karşıya kaldılar. Bu “yeni normal” sürece ayak uydurmakta özellikle AVM ve kafelerde çalışanlar için sıkıntılar yaşandı, yaşanıyor. Son günlerde Kayseri’de birçok mağazada çalışan gençlerin testinin pozitif çıktığını duyuyoruz. Bu da çalışmak zorunda kalan gençler için büyük bir endişe kaynağı yaratıyor. Öte yandan aylardır evde kalmaktan sıkılmış gençlerin seyahat ve tatil planları yaptıklarını söyleyebiliriz. Özellikle yakın çevrem ve üniversiteyi Kayseri’de okuyan arkadaşlarım şehir dışına çıkmak için hazırlıklar yapmaya başladılar. Bazı arkadaşlarım ise pandeminin etkisini giderek yitirdiğini ve bulaşıcılığının azaldığını düşünerek “normalleşme” adımları atıldığını düşünmekteler fakat “normalleşme” denen olgunun ne olduğu ve mevcut yönetim tarafından adlandırıldığı süreçle uyumlu olup olmadığı bilimsel temelde tartışılmalıdır.
SAĞLIK VE EKONOMİ, HALK İÇİN OLMALIDIR
İnsanlar, özellikle genç nüfusun çok bilinçsiz hareket ettiğini, onlara bu rehaveti sağlayanların ise; devlet ve Sağlık Bakanlığı yetkililerinin olduğunu düşünmekteler. Tehlikenin geçmediğini, dışarıya maske ve eldivensiz çıkmanın hala risk oluşturduğunu bu yüzden “normalleşme” sürecini “sosyalleşme” olarak algılamamak gerektiğini düşünüp ona göre hareket etmekteler. Alışveriş merkezinde giyim alanında çalışan bir arkadaşım, mağazaya çok fazla insanın gelmesi ve pozitif vakaların şehrimizde artması nedeni ile çalışması gerekse bile işinden ayrılmak zorunda kaldı. Maske ile çalıştığını fakat çok uzun süre aynı maskeyi taktığı için bu maskenin onu etkili bir biçimde koruyamayacağından şüpheleniyordu. Üstelik bazı insanların fiziki mesafenin uygunluğuna dikkat etmediğini zaten dikkat etse bile bu mesafenin kapalı alanlarda korunamayacağını düşünüyordu. Sahiden, maske ve eldiven, çok kalabalık bir ortamda ne kadar işlevli olabilir? Hepimizin üzerine düşen görev; kendimizi güvenli bir biçimde hazırlayarak dışarı çıkmaktır fakat fiziki mesafeye dikkat edilmedikçe koruyucu sağlık malzemelerinin bizleri koruyacağından şüphe duyabiliriz. Haberlerde vaka sayılarının arttığını görünce, “normalleşme” sürecinin yönetilemediği ya da bu sürece erken geçildiğini düşünmemek elde mi? İçinden geçtiğimiz bu günlerde sağlık sistemi başta olmak üzere tüm harcamaların halk için olması gerektiği kanısı üzerinde uzlaşmamız gerekmektedir.
İNSANCA YAŞAM GARANTİ ALTINA ALINMALIDIR
Korona virüs ülkemizi en çok maddi anlamda sarstı ve hâlâ sarsmaya devam etmekte. Genç neslin bir kesimi işsizlik kaygıları altında ezilirken çalışan diğer genç grup da canlarını tehlikeye attıklarını düşünüyor. Genç yaşta çalışan işçilerin mecburiyet yüzünden iş hayatlarına devam ettiklerini görmek üzücü olsa da yadırgayamayacağımız bir gerçek. Normalleşme sürecinde birçok arkadaşım evde kaldıkları sürede rahatlık ile geçinmeye devam ettiler, bazıları da işsizlik ve geçim derdi yüzünden virüs hakkındaki kaygılarını unutup çalışmaya devam etti. Biliyoruz ki sistem herkese adil davranmıyor. Eğer devlet maddi anlamda vatandaşlarına destek sağlayamıyorsa, bizler geçinebilmek için üzerimize düşeni yapmak zorunda kalıyoruz. Alınan kararlar hafiflemiş olsa bile, tehlike bitmiş değil ve tehlikenin nasıl geçeceği konusunda yetkililer geçerli bir açıklama dahi yapamıyor. Yani ekonominin dönmesi için uygulamaya geçirilen bu sürecin her açıdan sıkıntılı bir süreç olduğu aşikâr. Maddi ve manevi boyutlarda insanların ve gençlerin dertlerine çare olunması için bir “normalleşme” sürecinin yaşanması gerektiğini düşünüyorum fakat bu “normalleşme” bu sistem içerisinde, şuan yaşadığımız bir “normalleşme” olmamalıdır. İnsanların sorunlarının ve sağlıkları açısından endişelerinin giderilmeye çalışıldığı, gençlerin eğitimde yaşadığı sıkıntıların önüne geçildiği ve insanca bir yaşamın garantiye alındığı bir sürecin işlemesi gerekmektedir. “Normalleşme” süreci patronların karı için değil halkın sağlığı ve geçimi dikkate alınarak gerçekleşmelidir.