Sevgi kazanana kadar haykıracağız!
Cinsel kimliği, cinsel yönelimi, dini, dili, ırkı, cinsiyeti yüzünden kimsenin ayrımcılığa uğramadığı, öldürülmediği zamana kadar mücadele edeceğiz.
Fotoğraf: Pixabay
Zeynep AKSOY
YTÜ
İçerisinde bulunduğumuz çağda zamanımızı insanlığı ileriye taşıyacak buluşlar için harcayabilecekken hala bir arpa boyu yol katedemediğimiz tartışmalar içerisindeyiz. Özellikle ülkemizde ve daha birçok ülkenin televizyonlarında kadınlara yönelik şiddet bir toplumsal unsur olarak işlenirken ses çıkarılmasa da eşcinselliğe dair en ufak bir belirtide büyük tepkiler veriliyor. Seneler önce var olan güçlü inanışa rağmen eşcinselliğin bir hastalık olmadığı bilim insanları tarafından çok net bir şekilde açıklanmıştı. Ancak bu açıklamalara rağmen bir tedavisinin olabileceğine ya da bulunabileceğine inanan insanlar mevcut.
HAKLARIMIZ YOK
Ataerkil toplum ve din olgularının yarattığı hoşgörüsüz yaklaşımlardan en çok payını alanlar transfobi, homofobi, bifobi ve bunlara benzer nefret unsurları. Bizim yaşadığımız coğrafya da ne yazık ki henüz bunu aşmış, nefretin üzerine saygı ve hoşgörü inşa etmiş değil. Hatta dönüp LGBTİQA+ bireylerin yaşadığı sorunları hatırlamakta fayda olduğunu düşünüyorum. Her şeyden önce şunu hatırlamalısınız ki biz sürekli aile baskısı, komşu baskısı, mahalle baskısı, devlet baskısı ile karşı karşıya kalıyoruz. Bir heteroseksüel çiftin rahatlıkla yaptığı gibi sokakta ya da topluma açık herhangi bir yerde sevgilimizle el ele dolaşamıyoruz. Sevgilimizle eğer bir kafedeysek bir görevli mutlaka gelip “Burasının kafe olduğunu unutmayın” uyarısı yapıyor, oturduğumuz mahallenin “abileri” öğrendiği zaman bizi köşeye sıkıştırıp dövüyor. Yani siz kendinizi kabul ettiğiniz anda birine sevgi beslemek en zor şeye dönüşüyor. Sonra dillere pelesenk olan o lafları işitiyoruz, “Ne lan öyle yürünür mü top, ibne misin oğlum sen, git işine erkek Fatma” ve sizi hayal gücünüze yenik düşürecek nicesi… Eşcinsel evlilik ve çeşitli koruma yasalarının yasallaşmış olduğu ülkelerde vatandaşlara verilen haklar bizim ülkemizde henüz bulunmamakta. LGBTİ+ bireyleri koruyan hiçbir yasa tasarısı ya da hak yok. Üstüne üstük cinsiyet değiştirme ameliyatlarında yaşanan maddi ve manevi zorlu süreç ülkenin cinsiyet kimliğine olan saygısını(!) ortaya koymaktadır. Özellikle trans bireylerin istihdama katılım oranları çok düşük, dolayısıyla bu trans bireylerin seks işçiliğine neden çok fazla sürüklendiğinin en açık cevabı. Ancak bu da yetmiyor! Dünyanın pek çok yerinde öldürülüyoruz, ya başkası tarafından ya da intihara sürüklenerek. 5 Ocak 2015’te daha 23 yaşındayken intihar eden Eylül Cansın’ın yürek burkan son sözleri hepimizin içine işlemiştir : “Herkesi vicdanıyla baş başa bırakıyorum, ben artık yapamıyorum, bunu öğrendim… Yapamadım, yapamadım çünkü insanlar buna izin vermedi, çalışamadım… Bana çok engel oldular. Beni çok mağdur ettiler. Anne benim evde küçük bir köpeğim var onu sana emanet ediyorum.”
İzmir’de bir polisin kurşunuyla hayatını kaybeden Hande Buse Şeker ve ağır yaralanan 2 arkadaşının davaları koronovirüs sebebiyle ertelendi.
SES OLMAK ZORUNDAYIZ
LGBTİ+ bireyleri koruyacak, toplumun eşit bir öğesi haline getirecek yasalar var olmadığı sürece yaşadığımız zorbalıklar ve cinayetler politik diyerek haykırmaya devam edeceğiz. Eylül Cansın’ın, Hande Buse Şeker’in, yakılarak öldürülen Hande Kader’in, boğazı kesilerek öldürülen Esra Ateş’in, ve daha nicesinin çıkaramadığı ses olmak zorundayız. Her insanın eşit ve iyi yaşam olanaklarına sahip olmasını savunan, destekleyen herkesi de birbirimizin sesi olmaya çağırıyoruz. Her Haziran ayında yaşam hakkımızı savunmaya gittiğimiz alanlarda önümüze koydukları barikatlara, biber gazlarına, plastik mermilere, coplara inat var olduğumuzu, yaşamaya hakkımız olduğunu haykırarak yürümek zorundayız. Toplumdaki bu normları yıkmadan, üzerimize yapışan etiketleri sökmeden, hakkımız olanı almadan bize rahat yok. Bu hakları da ancak birlik olarak, dayanışarak, tırnaklarımızla kazıyarak alacağımızı biliyoruz. Cinsel kimliği, cinsel yönelimi, dini, dili, ırkı, cinsiyeti yüzünden kimsenin ayrımcılığa uğramadığı, öldürülmediği zamana kadar mücadele edeceğiz. Şiddete karşı her zaman sevgi kazanacak. Durma haykır LGBTİ+’lar vardır.