23 Haziran 2020 23:00

Üretilecek ilaç toplumun yararını karşılayabilecek mi?

Patent savaşları, rakibin gelişimini sınırlamak üzere kurgulanan engelleyici patentler, yaşam bilimleri alanındaki bilimsel gelişmeyi de sınırlamaktadır.

Fotoğraf: Pxhere

Paylaş

Melodi TAŞ
Hacettepe Üniversitesi

Korona virüsle birlikte her gün yeni bir ilacın virüse karşı etkili olduğunu ertesi gün ise bunun doğru olmadığını ya da ancak çok kısıtlı koşullarda belirli başarılar sağladığını duyuyoruz. Var olan ilaçların COVİD-19 için kullanımı bir yana dursun; “Bir ilaç üretmek bu kadar mı zor?​” sorusu çokça sorulur tartışılır hale geldi. Bu yazıda “Bir ilacın üretim aşaması nasıl ilerliyor?  İlaç üretildikten sonra pazara girme, fiyat belirleme süreçleri nasıl gelişiyor? Türkiye tüm bu soruların neresinde?​” Sorularına cevap aramaya çalışacağız.

İLAÇ ÜRETİMİ VE ÖNÜNDEKİ ENGELLER

Yeni bir ilaç geliştirmek oldukça uzun ve zor bir süreç. Önceleri tesadüfen bulunan ilaçların olmasıyla birlikte şu an bu süreç daha sistematik ilerlemekte. Kantitatif yapı-aktivite ilişkileri (QSAR)* ise günümüzde kullanılan şekli. Sonrasında ise bulunan moleküllerin vücutta nasıl emildiğini ve vücuttan nasıl uzaklaştığını tespit etmek, aday olan moleküllerin nasıl formüle edileceği (krem, hap, enjeksiyon) belirlenmek üzere bir dizi preklinik araştırma yapılır. Bunun sonunda ortaya çıkan ilaçlar önce hayvanlar üzerinde sonra gönüllü olan insanlar üzerinde denenerek tedavi nitelikleri ve yan etkileri değerlendirilir. Tüm bu aşamaların gerçekleşebilmesi içinse yoğun Ar-Ge çalışmalarına ve bunun için ayrılmış bütçelere ihtiyaç var. Günümüzde ilaç üretimi geçmişten farklı olarak rastlantısal gerçekleşmediği gibi önde gelen çeşitli ilaç şirketleri orijinal ilaç üretmek onun patentini almak dolayısıyla satış fiyatını belirlemek üzerine rekabet ediyorlar. Geçmişte bilim açısından dönemsel olarak ilerletici roller oynayan patentler, bugün toplum sağlığı açısından engelleyici bir rol oynamaktadır. Bir buluş söz konusu olduğunda yaşanan patent savaşları, rakibin gelişimini sınırlamak üzere kurgulanan engelleyici patentler yaşam bilimleri alanındaki bilimsel gelişmeyi de sınırlamaktadır.** 2019 yılı itibariyle küresel ilaç sektörüne baktığımızda ABD liderliğini sürdürmekte ve ilaç harcamalarında ABD’yi Çin ve Japonya takip etmektedir. Türkiye’de ise ilaç üretimi büyük bir çoğunlukla dışa bağımlı hale gelmiş ve özelleşmiş durumda.  AKP hükümeti döneminde, devletin kamu hastanelerine ilaç temininden çekilmesi, SSK İlaç Fabrikası'nın kapatılmasıyla özel sektörün etkinliğini giderek arttırmıştır. En basitiyle ilaç sektöründeki üretim sıralamasındaki yeriyle övünülen Abdi İbrahim İlaç firması 2012 yılında bir Japon firmasıyla birleşti ve varlığını böylece koruyabildi. Burayı besleyecek şekilde özellikle eczacılık fakültelerinde bir ilacı üretmenin ne kadar zor ve zahmetli bir iş olduğu sürekli vurgulanıyor ama bunun nedenleri sadece zor ve zahmetli bir iş olma noktasında kalıyor. Seneler boyunca eğitimini aldığımız şeyin aslında “boş bir hayal” olduğu ortaya konuluyor. Ar-Ge çalışmalarına sadece kar getirdiği takdirde bütçe ayrıldığı, dışa bağımlılık gibi faktörler yokmuşçasına lanse ediliyor.

PEKİ HERKES ULAŞABİLECEK Mİ?

İlaç sektöründe en yüksek payı bulunan on ülke, 1,2 trilyon dolar hacme ulaşan küresel ilaç pazarının %90’ını oluşturmaktadır.***  Jenerik ilaç üretimi patentli ilaç üretimine bağlı olarak geliştiğinden bir ülkenin ilaç sektöründeki yerini patentli ilaçları belirliyor.**** Bu veriler de beklenen gibi patentlerin büyük tekellerde yoğunlaştığı kanıtlar nitelikte. Covid-19 virüsüne karşı ilaç geliştirme sürecinin de ilaç sektörünün bulunduğu durumdan etkileneceğini hatta buna göre belirleneceğini söylemek zor değil. Henüz virüs için etkili bir ilaç üretilmemiş olmasına rağmen üretildiği takdirde hangi ülkelerin ilacı ilk kullanacağı bunun için yapılan ödemeler tartışılıyor. O sebeple ilaç üretilse veya var olan ilaçlardan birinin etkili olduğu kanıtlansa bile bu ilacın herkes tarafından ulaşılabilir olacağını söyleyemeyiz. Yazının başlangıcında belirttiğimiz gibi ilaç üretimi oldukça zor bir süreç ancak gelinen noktada bir ilacı üretebilmek ve ilacın tüm toplumun yararına kullanılmasını sağlamak imkansız hale gelmiş durumda.

Bernal’ın da söylediği gibi “Onu bir kez yaşamış olanlar için bilimin bozguna uğraması çok acı vericidir. Bu bozgun kendisini onulmaz hastalık, kaçınılmaz bir ahmaklık, perişanlık, nankör bir meşakkat; insanların çoğunun vakitsiz ölümü, geri kalanlar için ise kaygılı, hırslı ve hüsran dolu bir yaşam olarak gösterir. Bilim tüm bunları değiştirebilir; ama ancak işlevlerinin farkına varan ve kendisiyle aynı hedeflere yönelmiş toplumsal güçlerle birlikte çalışan bir bilim yapabilir bunu.”

*QSAR modelleri bir seri bileşiğin kimyasal yapıları ile biyolojik aktiviteleri arasındaki varsayılan ilişkiyi özetlemektedir. İkincil olarak ise QSAR modelleri yeni bileşiklerin biyolojik aktivitelerini belirlemektedir.

** https://teoriveeylem.net/tr/2020/06/pandemi-ve-bilim/

*** https://www.atbank.com.tr/documents/ILAC%20SEKTORU%20-%20AGUSTOS%202019.PDF

****Jenerik ilaç başlangıçta kimyasal patentlerle korunan bir ilaçla aynı kimyasal maddeyi içeren farmasötik bir ilaçtır. Orijinal ilaçların patentleri sona erdikten sonra jenerik ilaçların satışına izin verilir.

 

 

ÖNCEKİ HABER

“Şeytan Yoktur” Bir İran gerçeği

SONRAKİ HABER

Diyanet İşleri Başkanı Erbaş duyurdu: Camiler cemaatle namaza açılıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa