23 Haziran 2020 23:00

“Edebiyat heveslisi gençlere tavsiyeler”

Bu kadar ince bir kitap ne anlatabilirdi? Çok basit, sıradan bir kitap mıydı yoksa?

Fotoğraf: Pxhere

Paylaş

Kıvılcım EFTELYA

İnönü Üniversitesi

Bugünlerde edebiyat araştırmalarına epey yoğunlaşmış durumdayım. Edebi araştırmaların olduğu kitaplar bulabilmek adına gittiğim kitapçıda adı epey dikkatimi çeken bir kitap gördüm: “Edebiyat Heveslisi Gençlere Tavsiyeler.” Edebiyat heveslisi bir genç olarak kitabı hemen elime aldım ancak kitap o kadar ince ki satın alıp almama konusunda tereddütte kaldım. Bu kadar ince bir kitap ne anlatabilirdi? Çok basit, sıradan bir kitap mıydı yoksa? Ancak yazarının Charles Baudelaire olduğunu görünce “mutlaka almalıyım” dedim ve aldığıma gerçekten pişman olmadım. Bir an kitabın kalınlığına bakmak yanılgısına düşmüştüm. O aldığım incecik kitaptan dünya kadar da kitap çıkardı. Her bir cümlesini derin derin düşünmek gerekliydi tabi.

Baudelaire, tavsiyelerini dokuz başlık altında ele alıyor ve ele aldığı konuları bir bütün halinde düşünmek gerekiyor aksi takdirde yanlış anlamalara sebebiyet verebiliyor. Hatta öyle ki Baudelaire’yi bir burjuva aydını bile zannedebilirsiniz! Baudelaire, edebiyatın kâr işi olmadığını söylüyor ve “Bu kadar az para için neden bu kadar uğraşalım?​” diyen genç yazarlara ise eserlerini insanlara gerçekten ulaştırmak istiyorlarsa bazı tavizleri de gözü kapalı vermek gerektiğini anlatıyor ve ayrıca “talihsizlik” kavramını kesinlikle reddediyor. Ona göre, eğer bir talihsizlik varsa bu da sizde bir şeyin eksik olmasındandır. Bunu bulmalı ve iradenizi kuşatan koşullara karşı harekete geçmelisiniz. Özgürlüğü oluşturan şey de budur.

TUVALİ DOLDURMAK

Baudelaire, kitabın “Üretim Yöntemleri” kısmında, çok üretmek gerektiğinden ve bu yüzden de hızlı yazmak gerektiğinden bahsediyor. Hızlı yazabilmek için de çok düşünmek, düşündüğümüz konunun gittiğimiz her yere bizimle birlikte gelmesi gerektiğini söylüyor ve sonra Eduard Ourliac’ın yazma tekniğinden bahsediyor. Eduard Ourliac, yazma işine birçok sayfayı doldurarak başlar, buna “tuvali doldurmak” deniyor. Hiçbir şeyin gözden kaçmaması amacıyla yapılıyor bu işlem. Ancak Baudelaire’ye göre sonuç ne kadar mükemmel olursa olsun bu durum zamanı ve yeteneği kötüye kullanmaktır ve şöyle ifade ediyor: “Tuvali doldurmak renkleri boca etmek değil, iskeleti oluşturmaktır; bu da hafif tonları ve saydam renkleri bolca kullanmak demektir. Yazar başlığı atmak için kalemi eline aldığında, tuval zihinde dolmalıdır.” Bu kısmı okuduğumda ben de kendime dair farkında olmadığım bir şey keşfettim. Yazı yazdığımda ben de her şeyi bir anda yazarım. O an aklımdan ne geçiyorsa kâğıdımın üzerindedir. Ancak bu kısmı okuduktan sonra düşündüğümde sahiden bir zaman kaybı olduğunu fark ettim.

Bu kitapta beni rahatsız eden tek bir kısım oldu. Başlığı dahi rahatsız edici: “Metresler” Dürüst, okumuş ve sanatçı kadınları edebiyat adamları için tehlike olarak görürken kendince iki tür kadını edebiyat adamlarına layık görüyor “ahmak kızlar veya kadınlar, aşk veya evcimenlik”. Dönemin koşulları (kitap 1846’da yayımlanmış) ve Avrupa kültür yapısı düşünüldüğünde dahi fazlasıyla rahatsız edici.  Ayrıca kadını edebiyatla uğraşmaya da layık görmüyor anlaşılan. Bu kısım, kitabın en son kısmında yer alıyor. Her şey güzel giderken bir anda tepetaklak olabiliyorsunuz okurken.

Yazımı bitirirken kitap içerisinde şiire dair sevdiğim bir kısmı alıntılamak istiyorum: “Sağlıklı her insan yaşamını hiç yemek yemeden iki gün boyunca gayet iyi idame ettirebilirken, hiç şiirsiz kimsenin yaşayamamasında ne gibi bir şaşırtıcılık olabilir?​”

ÖNCEKİ HABER

İstanbul Barosu Başkanı Durakoğlu: Herkes savunmayı susturamayacağını bilecek

SONRAKİ HABER

İzlenmeyen ve dinlenmeyen tınılara milyonlar

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa