23 Haziran 2020 23:00

Sovyetlerde hukuk

Bu yazımızda Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin kurulmasından sonra hukukun nasıl şekillendiğini ve Marksist Hukuk’un en gelişkin örneklerinden birinin nasıl inşa edildiğini işleyeceğiz.

Fotoğraf: Pxhere

Paylaş

Ekim Devrimi’nden sonra, SSCB’de, değişen mülkiyet ve üretim ilişkileri doğrultusunda işçi sınıfının iktidarında bir devlet ve hukuk sistemi inşa edilmiştir. Devrimden sonra Lenin, yasama ve yürütme organları arasında devrimci rejimin birliğini ve yeteneğini tehdit eden herhangi bir ayrılığı reddetmiştir. Tüm iktidar yetkesinin, yasama ve yürütmenin soydan gelip keyfi olarak tek elde toplandığı feodalizmden burjuva devletine geçişte ortaya çıkan kuvvetler ayrılığı ilkesine uygun kurumlar; yasama, yargı ve yürütme; SSCB’de, tamamen teknik görevlerin yerine getirilmesi için ayrı olarak örgütlenmiştir. Teknik görevleri haricinde bu üç erkin birliği sosyalizmin inşasında ön plana çıkan en önemli değişikliklerden biriydi. Günümüz koşullarında bu yetkilerin tek elde toplanması ciddi baskı koşullarını yaratacak bir değişiklik olsa da sosyalizmin inşası içerisinde bu birlik proletaryanın ve halkın inşa ettiği devletin her alanında görev alabilmesi ve bu alanları denetleyebilmesi nedeni ile önem kazanıyordu. Kapitalist devlet modelinin en önemli yansımalarından biri olan bürokrasi ve kuvvetler ayrılığı ilkesi, genel anlamıyla devletin işçiler ve emekçiler tarafından denetlenemez ve içerisinde temsil edilemez zümrelere sahip olmasının bir dayanağıydı. İşçi sınıfının iktidarında parçalanan bürokratik yaklaşım ve halkın Sovyetlerden en tepesine kadar birlikte örgütlediği bir devlet yapısında herhangi bir ayrılığa gerek duyulmuyordu çünkü temsil edilenler zaten devleti ve toplumu var eden sınıflardı. Bu sınıfın yönetimin her alanında yer aldığı, denetlediği ve toplumsal yaşamı her ölçüde yeniden ürettiği bir sosyalist deneyimde güçler ayrılığı yerine güçlerin işçi sınıfı iktidarındaki birliği sosyalizmi geleceğe taşımanın ve işçi sınıfı iktidarının temsilini artırmanın en önemli araçlarında birisiydi.

Ekim Devrimi’nden sonra, sosyalist hukukun iki ana dalı olarak Aile Hukuku ve İş Hukuku kabul edildi. Aile hukuku konusunda 1918, 1922 ve 1926 yıllarında yasal düzenlemelere gidildi. Evlenme, kilisenin denetiminden çıkarıldı. Kadın ve erkeğin iradesinin evlilik için yeterli olduğu düzenlemeler getirildi. Her iki taraf boşanmak istediği zaman, son derece basit bir yargısal işlemle boşanma gerçekleşiyordu. Taraflardan biri boşanmak istemez ise, dava açılıyordu.Evlenen çiftler, ister kadının, isterse erkeğin ya da her iki tarafın kabul ettiği ortak bir soyadını alabiliyordu. Evlilik içi ve evlilik dışı çocuklar arasında tam eşitlik sağlanmıştı.1918 yılında yürürlüğe giren iş yasasında ise, çalışma süresi, tatil süreleri, asgari ücretler, sendikal ilkeler vb. tespit edildi. Bu yıllarda çalışmanın bir hak olduğu kabul ediliyor, devlet herkese mutlaka bir iş buluyor, devrimin ilk yıllarında iş bulunamadığı koşullarda, İşsizlik Yardımı Dairesi işsiz emekçiye belirli bir ücret ödüyordu.

CEZA HUKUKUNUN KAPSAMI

Ceza hukuku alanında, ilk anda, halk tarafından seçilen yargıçlardan oluşan mahkemeler kuruldu, ayrıca karşı devrimcileri yargılamak için devrim mahkemeleri oluşturuldu.Mahkemeler “davanın durumuna ve ihtilalci bilince” göre karar veriyorlardı. Ceza yasasında yer alan suçlar listesine; kamu düzenini rahatsız etme, hırsızlık ve karaborsacılık vb. suçları eklendi. 18 yaşından küçüklerle ilgili ceza hükümlerinin kaldırılması, karşıdevrimci propagandayı engellemek için, içinde gazetecilerin yer aldığı mahkemeler kurulması gibi uygulamalar gündeme geldi.Yargıçlar, medeni haklardan yoksun olmayan (yani kapitalist ve soylu sınıfların üyesi olmayan) işçi hareketi içindeki organizatörler ve hukuk alanı veya her iki alanda tecrübeliler içinden seçiliyordu. Seçilen yargıçlar, daha çok profesyonel devrimciler ve işçi sendikalarının yöneticileri ve meslekten hukukçular içinden oluyordu. Sovyet hukukunda, daha ilk günden, uygulamada biçimsel yaklaşımlar reddedilmiştir. Bir kişinin biçimsel birtakım kurallar nedeniyle aklanması ya da mahkûm edilmesine izin verilmemiştir.SOVYET YARGI SİSTEMİ VE TEORİSİSosyalist hukuk, halka daha başarılı ve daha iyi hizmet edebilmek için, halka bağlı ve halka açık bir hukuk yargılamasının varlığını gerektirir. Bunun için Sovyet yargı sisteminde yargıçlar belirli süreler için halk tarafından seçilirler ve istendiği zaman yine halk tarafından görevden alınabilir durumdadır. Bunun yanında günümüzde hukuktan bağımsız düşünülemeyecek şekilde konumlanan avukatlık hizmetleri sosyalleştirilmiştir. Avukatlar hukuksal yardım bürolarında birleştirilir ve avukatlık hizmeti karşılığında vekalet ücreti hukuksal yardım bürosuna ödenir. Büro her avukata devlet tarafından belirlenmiş ücreti öder ve avukat ile müvekkili arasında parasal bir ilişki söz konusu olamazdı. SSCB’de otuzlu yıllarda hukuk sistemi oturmuş ve çağının en ileri hukuk sistemi haline gelmiştir. Bu dönemde, Sovyet hukuku konusunda büyük bir tartışma yaşanmıştır. Genel anlamıyla sosyalizmin işleyişine dayanan bu tartışmada bir grup hukukçu içinde bulunulan devrim sonrası neredeyse her gün karşı devrimciler tarafından saldırıya uğrayan işçi sınıfı iktidarının koşullarını göz ardı ederek hukukun da devlet gibi sönümlenmesi için bir hukuk teorisi ortaya atmışlardır. Bunun üzerine Stalin ve Komünist Parti, dört tarafı düşmanla çevrilmiş ve sürekli saldırıya uğrayan SSCB’de tamamlanmakta olan sosyalizmin birinci aşamasında henüz devletin sönümlenmekten uzak olduğunu, düşmanları ezecek güçlü bir devlete hâlâ ihtiyaç olduğunu ve böyle bir devlette hukuk sisteminin de olması gerektiğini vurgulamıştır. Bu anlayışla birlikte yürürlüğe konulan hukuk normları ile sosyalist hukuk tartışmalarının sona ermiştir ve bu tartışmaların bitişi SSCB’nin ünlü 1936 Anayasası’nın hazırlanması ve yürürlüğe girmesi aynı döneme denk geldi.

1936 ANAYASASI VE SOVYETLERİN MİRASI

1936 Sovyet Anayasası, o güne kadar hiçbir anayasada yer almayan hakları yurttaşlarına tanıyor ve bu hakların kullanılması için maddi olanakların yaratılmasını garanti altına almıştır.Bugün bizim için doğal bir hak imiş gibi görünen, yıllık ücretli izin, parasız eğitim ve sağlık hizmeti, yaşlılık aylığı, iş günü saatlerinin kısaltılması vb. pek çok hak, o günlerde kapitalist sistemin hiçbir ülkesinde işçi sınıfına bir hak olarak tanınmamıştı. Bu hakların kapitalist ülkelerde kabulü, 1936 Anayasası’ndan ve SSCB’de hayata geçip kullanılmasından onlarca yıl sonra oldu. Gelişmiş kapitalist ülkeler, kendi işçi sınıflarının bir sosyalist devrime kalkışmaması ve SSCB’yi örnek almaması için, sınıfı mücadelesini yatıştırıp bastırmak üzere bu haklardan bazılarını geçici bir süre için kabul etmek zorunda kaldılar. SSCB’nin yıkılması ve sınıf mücadelesinin geçici bir yenilgiye uğramasının ardından, burjuvazi, bu hakları tekrar birer birer geri almaya başlamıştır. Bugün açısından burjuva hukukunun karşısında bir deneyim olan Sovyet hukuku, Sovyet toplumundaki üretici güçler ve üretim ilişkilerinin gelişmesine paralel bir biçimde gelişmiştir. Sovyet hukukunun istikrarlı bir şekilde gelişmesi, iyileşmesi burjuva toplumla sosyalist toplumun farkını da açıkça ortaya koymaktadır. Sovyetlerde hukuk sürekli bir gelişme gösterdi, zira toplum da gelişmekteydi. Kapitalist ülkelerde ise, haklar, bir dönemde şu veya bu nedenle verilmişse (yani alınmışsa), bir sonraki dönemde tasfiyeyle yüz yüze geliyor. Sovyet hukuku, bu tarihsel yönüyle de Marksist hukuk anlayışını doğrulamakla kalmamış, dahası onun eşsiz bir örneğini temsil etmiştir.

Kaynak

*https://ozgurlukdunyasi.org/arsiv/279-sayi-157/806-sovyet-hukuku

ÖNCEKİ HABER

İzlenmeyen ve dinlenmeyen tınılara milyonlar

SONRAKİ HABER

Bir sarayın gölgesinde bir “kervan”

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa