Yapboz tahtasından hallice eğitim sistemi
Gençlik yıllarının çoğunun geçirildiği bu sıralarda sürekli adı sanı değişen sınavlarda yarışmak için mi zaman harcıyor öğrenciler? İhtiyaçları olan eğitim bu mu?
unplash/ Joanna Kosinska
Elif TURGUT
İstanbul
Yapboz olan eğitim sistemi ve sınavlara dair tartışmalar yeni değil ancak her dönem yapılan değişikliklerin liseliler için ortak karşılığı gelecek kaygısı ve sınav stresi. Neyi, neden ve nasıl öğrendiğimiz sorularını belirsizleştiren bir sınav ve buna bile hazırlayamayan ezberci, bilimsel olmayan bir eğitim sistemi… Bu haliyle de yıllar içerisinde değiştikçe değişiyor, farklı biçimler alıyor, egemen iktidarın ideolojisini farklı biçimlerdeki müfredatlar ile gençlik üzerine tesir ettirmeye çalışıyor ve asla öğrencinin düşünce sistemini geliştirecek, öğrendiğini uygulatabilecek, dünyayı anlamasını, tarihi anlamasını kolaylaştırabilecek bir eğitim sağlamıyor.
LGS, OKS, SBS, TEOG, LGS...
Liseye geçiş sınavlarının adları, süreleri, kademesi, hangi katsayıları kullanılarak yapılacakları bazen yılaşırı bazen de Milli Eğitim Bakanı değiştikçe değişse de temel mantığı sabit. Ölçme ve değerlendirmeye dayanmayan bu sınavlar, çocukların yeteneklerini geliştirmeye yönelik bir eğitimi teşvik etmiyor ve hatta gelecek kaygısını ve öğrenciler arasındaki rekabeti tetikliyor. Liseler arasında yapılan “nitelikli-niteliksiz lise” ayrımı ise bu rekabeti daha da artırdı. Çünkü okullar arasındaki eğitim niteliğinin eşitsizliği ortada dururken okulların eğitim niteliğinin artırılması ve eşit hale getirilmesine yönelik bir adım atılmadı. Birçok gencin mahallesinde başka lise olmadığı için imam hatip lisesine gitmek zorunda bırakıldığı haberlerini de unutmamak gerekiyor.
MEB’in uzun süredir eğitimde dönüşüm programı üzerinden meslek liselerinin ve imama hatip liselerinin payı her geçen gün git gide artırıldı. 2023 Eğitim Vizyon Belgesi hedeflerinden olan “sınavla öğrenci alan okul sayısının azaltılması” hedefi biçimsel olarak yapılmaya çalışılsa da sınav merkezli eğitimi değiştirmeye yönelik tek adım ise koronavirüs sürecinde sınavın ertelenmesini talep edenlere Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un “sınava girmek zorunlu değil” yanıtı oldu.
İÇİ OYULAN EĞİTİM
Bu sınavlara girdikten sonra öğrencilerin nasıl bir eğitim alacağı sorusu ise belirsizliğini arttırarak varlığını sürdürüyor. 2010 itibariyle düz lise olarak bilinen genel liselerin ya Anadolu lisesi ya da meslek liselerine dönüştürülmesi süreci başlatıldı. Değişikliğin sebebinin ise düz liselerin performansının sınavlarda Anadolu liselerinden düşük olduğu gösterilmişti oysa eğitim niteliğindeki artışa yönelik bu müdahale sadece isimlerin değiştirilmesinde kaldı. 4+4+4’ün temel hedefleri arasında gösterilen “dindar nesil” hedefine uygun olarak eğitimi dinselleştirme uygulamalarında da ciddi bir artış yaşandı. Öğrencilerin dini içerikli dersleri seçmesi için çeşitli zorlamalar, yönlendirmeler, kampanyalar yapıldı, dini vakıflar okulların içine sokuldu. Eğitimi de tüm toplumsal yaşamı dini değerler ile inşa etmeye çalışan iktidar, 2017’de evrim konusunu müfredattan kaldırdı. Eğitim müfredatı başta olmak üzere öğrenciler de öğretmenler de iktidarın ideolojik baskısını güçlendirme ve gençlik kesimlerini kendi ihtiyaçlarına yönelik şekillendirme çabasının hedefi haline geldi. Bunlara karşılık ise 2016’da liseliler lise yönetimlerinin gerici politikalarına, yandaş müdürlerine, liselerde uygulanan baskıya karşı “karanlığa sırtımızı dönüyoruz” diyerek bildiriler yayınladılar. Siyah giyme eylemleri gibi kendi liselerinin içinde çeşitli eylemler yaptılar.
ÜCRETSİZ EĞİTİM HAYAL OLDU
2012 yılında gündemimize giren 4+4+4 sistemi ile özel okulların ve imam hatiplerin sayısı tırmanışa geçti. 3 yıl içerisinde özel okul sayısı yaklaşık 10 kat arttı.** Dershanelerin kapatılıp özel okullara, temel liselere dönüştürülmesi ile birlikte de eğitimin ticarileştirilme ve özelleşme süreci de hızlanmış oldu. Üniversite sınavına girme kaygısıyla devlet liselerinde 11. ve 12. sınıf öğrencileri azaldı. Bu bir yanıyla öğrencilerin sınava hazırlanmasına bile yeterli olmayan bir eğitim aldığını düşündüğü için temel liselere ya da açık öğretime geçtiğini gösterirken bir yanıyla da öğrenciler arasındaki ekonomik eşitsizliğin derinleştiğini de gösterdi. Ekonomik olarak daha avantajlı öğrenciler sınava daha çok kaynakla ve imkanla hazırlanabilirken eğitim sisteminin eşitsizliğinin üstündeki örtü kalktı. Günümüzde ekonomik krizin de derinleşmesi ile eğitim masraflarındaki artış öğrenci ailelerini oldukça zorlamaya başladı. 2018’de görev ve yetkileri arasına, “şirket kurmak” da alınan ve 2018’de 113 milyon 788 bin TL kâr elde eden ÖSYM’nin, Başkanının her yıl artan sınav ücretlerine dair 2019’da yaptığı “Gerçekleştirilen sınavlarda kesinlikle kar amacı güdülmemektedir. ÖSYM sınavları maliyetine yapıyor, kar etmiyor” skandal açıklaması ise ailelerin ve öğrencilerin yükünü hafifletmedi.*
SINAVI DEĞİL EĞİTİMİ TÜMDEN DEĞİŞTİRMEK...
Üniversiteye geçiş sınavları sürekli içeriği, biçimi, zamanı, neredeyse yılaşırı değişen sınavlar. 2011’de gerçekleşen YGS sınavında cevapların bir algoritma ile şifrelendiği ortaya çıktı. “Emeğiniz emanetimizdir” sloganıyla varlığını sürdüren ÖSYM’ye karşı Türkiye’nin dört bir yanından öğrenciler yaşamlarıyla oyun oynatmayacaklarını göstermek için sokaklara döküldü, ÖSYM’yi protesto etti. Bugün baktığımızda ise pandemi sebebiyle ertelendiği ilan edilen YKS tarihi yeniden 1 ay erkene çekildi. Pandemi sürecinin yarattığı psikolojik baskı ve sıkıntıya ek olarak zaten en stresli dönemlerinde öğrencilerin tüm planları alt üst edildi. Salgın tehlikesiyle sınava girmek istemeyen öğrenciler sınavın ertelenmesi ve bu yapılan hamleyi unutmayacaklarını göstermek için çeşitli hashtag çalışmaları yaptılar, seslerini duyurmaya çalıştılar.
Yakın geçmişten bugüne baktığımızda, yapılan hiçbir hamle, müdahale, değişiklik öğrencinin fikri alınarak ya da onun gelişimi ve düşünce sistemini ilerletme kaygısı güdülerek yapılmadı. Hatta öğrencilerin yan yana gelebileceği ÖTK gibi mekanizmalar da işlevsizleştirilip tasfiye edildi. Gençlik yıllarının çoğunun geçirildiği bu sıralarda sürekli adı sanı değişen sınavlarda yarışmak için mi zaman harcıyor öğrenciler? İhtiyaçları olan eğitim bu mu? Bu sorunun yanıtına birçok liseli hayır diyecektir. O zaman değiştirmek de bu sorulara yanıt vereceklerin ellerinde.
* https://bit.ly/2YX4pIC
** Eğitim-Sen 2018-2019 Eğitim-Öğretim Yılında Eğitimin Durumu RaporuSpot: Her sene bir sisteme oturtulamayan eğitim sitemimiz, her değişiklikte daha çok dogmalara boğuluyor ve ücretsiz niteliğini kaybediyor.