Bu eğitim ile nereye kadar?
Pandemi süreciyle gençliği sürekli kendi saflarına çağıran iktidarın boş vaatleri ve eğitim sistemindeki kötü gidişat daha da görünür hale geldi.
Joanna Kosinska/ Unplash
Zehra KEKEÇ
Ankara
Pandemi süreciyle birlikte liselerde eğitim MEB’in EBA isimli platformu üzerinden devam etmeye başladı. İlk zamanlarda bakanlık yetkililerinin “böyle bir durumda eğitimi sürdürebilecek yeterliliğe ve imkana sahibiz” gibi açıklamalarına karşın EBA üzerinden verilen eğitim gerek teknik gerekse de içerik açısından öğrencilerin tepkisine neden oldu. EBA Akademik Destek isimli uygulama ile öğrencilere ödev ve çalışmalar gönderildi. Tabii bu noktada sistemin teknik yetersizlikleri karşımıza çıktı. Başlangıçta belli saatler arasında uygulamaya giriş sağlanabiliyorken bile sistemde çökmeler yaşandı. Bilgisayarı, interneti veya çalışabilecek verimli bir ortamı bulunmayan öğrenciler açısından ise bu kısıtlı aralık problemlere sebep oldu. İçerik açısından ise öncelikle medyada EBA’da Adnan Menderes’in idam sahnesinin gösterilmesi üzerine tepkilere sebep olan EBA eğitimi devamında da hemen hemen her derste “propaganda” sayılabilecek içeriklerle öğrencilerin tepkisini çekmeye devam etti. Öğrencilerin içerik açısından tepkilerini genellikle iki başlık altında toplamak mümkün. İlk olarak EBA’da göze çarpan dini içeriklerin fazlalığı. Normal eğitim döneminde 2 saat görülen din derslerinin EBA’da hem ders hem de ders arası olmak üzere öğrencilerin karşısına sürekli çıkması AKP’nin liseli gençliği dini bir araç olarak kullanarak kendine yedeklemeye çalıştığının en açık göstergelerinden biriydi. İkinci tepki çeken nokta ise matematik, fen ve sosyal bilimler gibi temel derslerin sürelerinin kısa tutulması ve indirgenmiş bir içeriğe sahip olmasıydı. 12. sınıf öğrencileri açısından ikinci dönem konularının sınava dâhil edilmeyeceği söylense de diğer öğrencilerin aklında ilerleyen senelerde girecekleri sınavlarda bu dönemden sorumlu tutulup tutulmayacaklarına dair soru işaretleri oluştu. Her ne kadar telafi eğitimi yapılacak denilse de üç aylık bir müfredat 1 haftaya nasıl sığdırılacak? Normal eğitim sürecinde de müfredatın içeriğinin yetersizliği ve işlenmeyen konular gibi durumlar söz konusu iken uzaktan eğitimde bu sorunlar daha da artmaya başladı. Uzaktan eğitim sürecinin başlangıcında senkron ders işlenmesi hocaların inisiyatifine bırakılırken sonrasında her okulun sistemine entegre edilen programlar da çoğunlukla uygulanmadı. Yani özetle bu süreç gösterdi ki Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un her ders arasında yaptığı eğitimin sürdüğü, öğrencilerin memnun olduğu ve bakanlığın öğrencilerin yanında olduğuna dair konuşmaları gerçeği yansıtmadı. Elbette burada gözden kaçırılmaması gereken nokta AKP’nin ve temsilcilerinin bu propagandayı yalnızca bireysel çıkarları için değil sınıfsal ilişkilerde tuttuğu pozisyon sebebiyle de yaptığıdır.
ÖRGÜN EĞİTİMDE DE SINIFSAL KOŞULLAR ÖNDE
Biz liseli öğrenciler bunu eğitim hayatımızın her noktasında deneyimledik ve deneyimlemeye devam ediyoruz. Sınav sisteminin her sene değiştirilmesi, müfredata sürekli olarak konu eklenip çıkartılması, pandemi sürecinde YKS tarihinin bir ileri bir geri alınması gibi yaşadıklarımız hem pandemi sürecinde hem de örgün eğitim koşullarında düzenli bir eğitim sistemine sahip olmadığımızı kanıtladı. En yakın örnek olan salgın koşullarına rağmen YKS tarihinin değiştirilmesi bizlerde “bizi değil turizmcileri önemsediler” şeklinde tepkilere neden oldu. Elbette mevcut hükümetin buradaki amacı turizm sektörünü canlandırmaktan ziyade bu sektördeki büyük şirketlerin karını arttırarak sermayenin çıkarlarına yönelik düzenlemeler yapmak istemesidir. Aynı zamanda temsilcisi olduğu sermaye sınıfının devamlılığını sağlamak AKP açısından kendi iktidarını koruması anlamına da geliyor. Bu doğrultuda bu tip uygulamalar bizlerin talepleri ve sağlığı önemsenerek değil sermayenin çıkarları yararına yürürlüğe konuluyor. Aynı zamanda normal eğitim sürecinde devam eden propagandalar bu süreçte de yerini korudu. Erdoğan’ın “dindar bir nesil yetiştirmeye devam ediyoruz” sözleri aslında bunu açıkça gösterdi.
BİZİ ÖNEMSEMEYEN SİSTEMLE NEREYE KADAR?
Bunu eğitim sisteminin her yönüyle yapan iktidar gençliği kendi safına yedeklemeye çalışıyor. Ancak iktidarın bu çabasında başarılı olamadığı aşikâr. Eğitim sisteminde yapılan değişiklikler her zaman gençlik açısından irili ufaklı tepkilere neden olsa da bu tepkinin kanalize olduğu yer ve tepkilerin dile getirildiği platformlar değişebiliyor. İktidar özellikle pandemi dönemiyle birlikte liseli gençler açısından daha da sorgulanan bir pozisyona geldi. Öğrenciler her ne kadar fiziksel olarak bir araya gelemeseler de sosyal medya üzerinden özellikle YKS ve MSÜ ile ilgili taleplerinde birleşti. MSÜ sınavında korona vakası çıkması bu sınavlarda alınan önlemlerin yetersiz olduğunu bir kez daha göstermiş oldu. Öğrencilerin tepkileri ve talepleri bu süreçte göz ardı edildi. Artık kendimize sormamız gereken bir soru var: “Bizim taleplerimizi ve sağlığımızı önemsemeyen bu iktidar ve şekillendirdikleri eğitim sistemi ile nereye kadar?” Bizlerin hem örgün hem de uzaktan eğitim sürecinde yaşadığımız sıkıntılar iktidar tarafından her ne kadar örtbas edilmeye çalışılsa da bizler ancak bir araya geldiğimizde her yönüyle deneyimlediğimiz bu eğitim sistemini değiştirebiliriz. Çünkü bu eğitimi alan bizlersek hakkımızdaki kararları değiştirmesi gereken de bizleriz.