"Söz, karar ve yetkinin işçide olduğu bir anlayış istiyoruz"
4 Temmuz'da yapılacak Kristal-İş Trakya Şube Kongresi için adaylığını açıklayan Cam İşçisi Koray Tokatlı'yla cam işçilerinin sorunlarını konuştuk.
Fotoğraf, Koray Tokatlı'nın kişisel arşivinden alınmıştır.
Kristal-İş Trakya Şubesinin 4 Temmuz’da yapılacak kongresi öncesi başkan adaylığını açıklayan Şişecam İşçisi Koray Tokatlı, cam işçilerinin geçim sıkıntısından sendikada söz sahibi olamamasına kadar birçok sorun yaşadığını belirtti. Delege işçilerin uygun görmesiyle adaylığını açıkladığını belirten Tokatlı, “Tavandan tabana değil tabandan tavana bir yönetim anlayışıyla hareket edilmeli. Bizim yapmak istediğimiz bu” dedi.
Koronavirüs salgını öncesi delege seçimlerinin yapıldığını belirten Koray Tokatlı, “Delege seçimleri yapıldıktan sonra araya pandemi süreci girdi ve şube kongresini yapamadık. Geçtiğimiz dönemlerde de liste çıkardığımız oldu. Bu süreçte de gördüğümüz eksikliklerden dolayı seçime girme kararı aldık. Delege arkadaşlarımız benim başkan adayı olmamı uygun gördüler ve adaylığımı açıkladım” diye konuştu.
Cam işçilerinin yaşadığı sorunlara dikkat çeken Tokatlı şunları söyledi: “Öncelikle şu anda fabrikalarda huzursuz bir ortam var. Çalışma şartları giderek ağırlaşıyor. İşçiler sürekli üretim baskısı altındalar. Öncelikle herkesin çalışma alanlarında rahat ve huzurlu bir şekilde çalışması gerekiyor. Bunu çözmek için temsilcilerin seçimle gelmesi, seçimle gelen temsilcilerin etkin rol oynamasından geçiyor. Şu an temsilciler atandığı için işçiler tarafından da işveren tarafından da bir etkileri olmuyor, karşılık bulmuyor.”
Sendikadaki mevcut işleyişi de eleştiren Tokatlı, “Tüm işçileri kapsamayan, tek bir ağızdan yönetim şekli var. Mesela genel merkez kimi zaman kendisini temsilcinin kimi zaman şube yöneticisinin yerine koyuyor. Kimseye görev alanı bırakmadan her alanda karar verici konumda. Biz tüm işçileri kapsayan, tabanın söz karar hakkının olduğu bir anlayışı savunuyoruz. ‘Söz yetki karar tabanındır’ maddesi sendikanın ana tüzüğünde yer alıyor. Biz bunu istiyoruz, buradan hareket ediyoruz. Sendika içerisinde demokratik haklarımızın kalmamasına karşı çıkıyoruz. İşyeri temsilcilerini merkez yöneticileri atıyor. Atama yöntemiyle yönetiliyoruz. Biz temsilcilerin seçimle gelmesini, işçilerin kendi temsilcilerini kendilerinin seçmesini istiyoruz. Tavandan tabana değil tabandan tavana bir yönetim anlayışıyla hareket edilmeli. Bizim yapmak istediğimiz bu. Kaldı ki aktif bir şube yönetimi genel merkezin işini de rahatlatacak. Genel merkezin her alanda olmasına gerek kalmayacak” diye konuştu.
BİZİM EKONOMİMİZ KÜÇÜLÜRKEN ŞİŞECAM’INKİ BÜYÜYOR
Cam işçilerinin ekonomik sıkıntılar da yaşadığını dile getiren Tokatlı, “Hayat şartlarımıza göre ücretimiz açlık sınırının çok az üstünde kalıyor. Baktığımızda Şişecam Avrupa’da birinci dünyada da dördüncü. Üçüncülüğe oynuyor. Bu iş kolunda dünya çapında bir şirket. Ülkede ekonomik sıkıntılar yaşanıyor, lira değer kaybediyor. Ama Şişecam dövizle ihracat yaptığı için bu sıkıntıdan etkilenmiyor aksine fırsata çeviriyor. Yani burada bizim ekonomimiz küçülürken Şişecam’ın geliri, kârı büyüyor. 2017’de sene sonu kârı 1.6 milyar, 2018’de 3.4 milyar. Bu şirketi esas büyüten bu çalışanın emeğidir. Bu çalışanların o ürünü fazlasıyla kaliteli çıkarmasıdır. Siz dünya şirketiyiz diye övünüyorsanız çalışanlarınızın da standartlarını artırmanız gerekiyor. Ülkede açlık sınırı 2 bin 400 civarında Şişecam’da alığı ücret açlık sınırının biraz üstünde. Biz yoksulluk sınırının üstünde gelir elde etmek istiyoruz. İstediğimiz çok fazla bir şey değil. Ve takipçisi olacağımız işlerden ilki bu olacak” dedi.
HER ŞEYE ZAM GELİRKEN İMZALANAN SÖZLEŞMELER ORTADA
“Bazen iki yıllık bazen üç yıllık yapılan sözleşmelerdeki durum ortada” diyen tokatlı, yaşadıkları sorunların çözümü için işçileri işaret etti: “Bunun da yolu tabanın talepleri doğrultusunda karar almaktan geçiyor.”
Son sözleşme sürecini hatırlatan Tokatlı şöyle devam etti: “Ülkedeki temel gıda maddelerine, evlerimizde kullandığımız doğal gaza, elektriğe, arabalarda kullanılan yakıtlara kadar gelen zamlar ortada. Biz geçtiğimiz sözleşme döneminde de bunları anlata anlata dilimizde tüy bitti. Ve tüm bu sebeplerle saat ücretine 8 lira zam istediğimiz söyledik. Hiçbir arkadaşımız bu rakamı yüksek bulmadı. Ama şube başkanı çıkıp ‘Ben 6.5 lira istiyorum, bunun arkasındayım’ diyor. Genel başkan ‘10 lira da yazsam 8 lira da yazsam alacağım 4.5 lira’ diyor. Böyle bir şey olabilir mi?”
"TASLAĞA İŞÇİLER KARAR VERMELİ"
Toplu sözleşmelerde şubenin etkin rol oynamadığını dile getiren Tokatlı, “Toplu sözleşme dönemleri genel merkezin ya da genel başkanın belirlediği ücreti tabana dayatmaya çalışarak bu yolda ilerlemeyi tercih ettikleri süreçler oluyor. Biz ise bu sürecin fabrikalarda başlamasını ve merkez yönetimine iletilmesini istiyoruz. Merkez yönetimi her bölgede bir taslak çalışması yapıyor. Merkez yönetiminin yapacağı taslak çalışmasından önce şube yönetiminin bir çalışma yapması gerekiyor. Bütün üyelere taslak zamanının bildirilmesi ve bütün üyelerle bir toplantı yapılması gerekir. Toplantıya katılamayanların bile fikirlerini, taleplerini yazılı olarak bildirmesi gerekir. Bu süreci de şube yönetimi örgütlemeli. Ve hem işçilerden gelen taleplerle, hem o salonda ekonomik ve idari maddelerde alınacak bütün kararları şube yönetiminin şube başkanının genel merkezde yapılan taslak çalışmalarında savunması gerekiyor. Yani merkezden değil tabandan talimat alarak yolumuza devam etmemiz lazım” diye konuştu.
Tokatlı cam işçilerine şu çağrıyı yaptı: “Ben cam işçilerinin geçmişi ve son süreci iyi analiz ettiklerine ve vicdan sahibi olduklarına eminim. Benim tek istediğim sandığa gittiklerinde yöneticilerin geleceği için değil, kendi çocuklarının geleceği için, fabrikalarda huzur içinde çalışmak için, maddi zorluk çekmeden yaşayabilmek için, kurumların tüm üyelerin katılımıyla yönetilmesi için, fabrikalarda atamayla değil seçimle gelen temsilcilerle birlikte çalışılması için oy vermeleri.”
"MEHMET ABİ VİRÜSÜ ÇALIŞIRKEN KAPTI AMA BUNUN ÜZERİNE GİDİLMEDİ"
Cam İşçisi Mehmet Kürtül’ün koronavirüs nedeniyle yaşamını yitirdiğini hatırlatan Tokatlı şunları söyledi: “Çok net olarak şunu ifade edebiliriz, Mehmet Abi bu virüsü kesinlikle fabrikada kaptı. Mehmet Abi bu virüsü kapmadan önce gerek çalıştığı yerde, gerekse fabrikanın diğer bölgelerinde bu virüse yakalanan bir sürü arkadaşımız oldu. Mehmet Abi de bu süreçte çalışmaya devam etti. Sendikanın açıklamasına bakıyoruz. Şube başkanı işveren yetkilisi gibi konuşuyor. ‘Bu virüsü nerede kaptığını bilemeyiz. Hastanelerden bile daha güvenli ortamda çalışıyorlar. İşveren bütün önlemleri alıyor’ diye açıklamalar yapıyor. İşveren alması gereken önlemleri alacak tabi. Kaldı ki önlemlerin alınması Mehmet Abi’nin virüsü orada kaptığı gerçeğini değiştirmiyor. Mehmet Abi bu virüsü orada kaptı ve hayatını bu virüs sebebiyle kaybetti. Bir sendika için daha ötesi var mı? Ama ben utanarak söylüyorum, bizim yöneticilerimiz sadece bir başsağlığı mesajı yayınlayarak olayı geçiştirmeye çalıştılar. Bunun üzerine gidilmedi.”
KIDEM TAZMİNATI PAZARLIK KONUSU YAPILMAYACAK BİR HAKTIR
Koray Tokatlı Hükümetin kıdem tazminatını fona devretmek istemesine de tepki gösterdi. Tokatlı şunları söyledi: “Çalışırken zaten ekonomik sıkıntılarla boğuşan işçi sınıfı herhangi bir kazanım elde edemiyor. Bir daire alsa 20 sene onu ödemek için çalışıyor. Çocuklarımızın geleceğini buradan gelecek paraya bağlıyoruz. Çalışma hayatı boyunca ev alamayanlar var, kıdem tazminatını ev almak için ayırıyor. Çocuğunun eğitim masrafı için ayırıyor. Kıdem tazminatı işçi sınıfı için en önemli kazanım olarak duruyor. Baktığımızda bugüne kadar hem bizim sendikamızdan hem genel anlamda geri adım attırabilecek genel bir tepki oluşturulamadı. Çok uzun yıllardır mevcut siyasal yapı ve onun uzantılarının egemen olduğu sendikal anlayış yüzünden işçilerin birçok hakkı elinden alınmış durumda. Mesela bir toplu sözleşme sürecindeki olumsuz bir durumda bile işçi en temel hakkı olan grev hakkını bile kullanamıyor. Şimdi salgın sürecinde herkes can korkusuyla yaşamaya devam ederken, yine aynı zihniyet süreci fırsata çevirmeye girişti. Bir de bunu allayıp pulladılar. Kıdem tazminatı işçinin elinde kalan son hakkıdır. Buna da göz dikmek fırsatçılıktır. Kıdem tazminatı pazarlık konusu olmayacak kadar kıymetli haktır.” (Lüleburgaz/EVRENSEL)