Birleşmemizin önündeki engel nedir?
Talepler bu kadar yakıcı, saldırı bu denli kapsayıcı olunca bu dönemin sloganı da "birleşe birleşe kazanacağız" olabilirdi. "Bu oyunu bozacağız", "AKP'yi silip atacağız" türünden afişlerde eksik olan vurgu da herhalde budur. Nasıl yapacağımızdır? Bu nedenle saldırının yoğunlaştığı bir dönemde, deneyimlerimizden öğrenmek, birleşmenin olanaklarını tartışmak ve bu süreçten bütünüyle" öğrenci hareketi olarak güçlenerek çıkmak için tartışmayı sürdürmeyi anlamlı buluyoruz.
Yükseköğretim gençliğinin ortak hareket etmemesi meselesi, elbette yeni değildir. 20-30 yıllık bir mesele ve hastalıktır. İşte bu süreç zarfında bu hastalık bazen saldırının en yoğun olduğu, birleşmeye en fazla ihtiyacımız olduğu dönemde ortaya çıkmıştır. İşte bu körlük bugün tekrar nüksetmiştir.
PEKİ NE OLMUŞTU?
Gençlik Muhalefeti, TKP'li öğrenciler, Genç-Sen ve Kolektifler 9 Kasımda Ankara'ya çağrı yapmıştır. "Biz yapıyoruz, katılmayan katılmasın" anlayışıyla hareket etmişlerdir. Dahası Ankara'da basın metnini çağrı yaptıkları örgütlerden kaçırmış, İstanbul'da eylem aynı saatte olmasına rağmen, YÖK Karşıtı İnisiyatif, Eğitim-Sen, 50d'li asistanlardan ayrı yürümek için özel bir çaba harcamış, Eğitim-Sen'le ayrı eylem yapamayınca kendileri bölünerek ayrı eylem yapmıştır. Eğitim-Sen'li hocaların, 50d'li asistanların, Öğretim üyelerinin bir araya geldiği, eylemi ortaklaştırdığı Beyazıt'ta Ankara eylemine 9 Kasımda katılacak olan arkadaşlar, neden eylemin bitmesini beklemiştir? Akademisyenler, öğrenciler, eyleme katılan Kürt gençler durumu garipsemiş, anlam verememiştir.
Bizler 9 Kasımda alanlarda olan arkadaşlarımızın eylemlerini küçümsemiyoruz, elbette bir anlamı vardır. Ancak şu soruya birlikte yanıt vermek zorundayız. Atanamayan binlerce öğretmen adayı ve onların platformlarını, tutuklu olan yüzlerce öğrencinin yakınlarını, ailelerini, Öğretim Üyeleri Derneğini, TMMOB, TTB ve Tıp Öğrenciler Kolunu, 50d'li asistanları, anadillerinde eğitim görmek isteyen binlerce genci, öğrenci kol ve kulüplerini, gençlik örgütlerini bir araya getiremez miydik? Bu çabayı ortaklaştıramaz mıydık?
Arkadaşlarımız, bir hamaset üslubuyla "sokağa çıkmaktan, camlar arkasından bakmaktan bahsediyor". Elbette bu üslupla da sürdürülebilir tartışma ama bizler de, iş, barış ve özgürlük isteyen binlerce genç de Türkiye'nin birçok yerinde sokaktaydık. Mesele ayrı ayrı sokaklarda olmamızdır. Ve değiştirmek istediğimiz de budur. Doğrusu "kimin hangi camdan baktığı türünden" bir üslup, tartışmanın özünü saptırmak olurdu. Onun için biz hamaset dilini bir kenara bırakıp sokakta olan öğrencilerin, gençlerin, örgütlerin dar, fraksiyoncu, kaba grupçu yaklaşımlardan vazgeçerek birleşmek için çaba harcamaları gerektiğini düşünüyoruz.
9 Kasıma katılan kurumlar, 9 Kasıma katılmayan tüm kurum ve örgütleri yok sayarak, 9 Kasıma çağrı yapmayan eylemlere de katılmamak üzere bir yol izledi. "Ankara'da biz eylem planı yaptık, uymayanlar bölmüştür" demek, tarih çarpıtıcılığı olurdu. Çünkü kendi eylem takvimleri ilan edildikten, kendi eylemlerini örgütledikten sonra bir çağrı yapmanın anlamı yoktur. Bu noktada 30 yıllık bir birikime sahip olan arkadaşlarımız çok iyi bilir ki, birlikte örgütlemekle, "Biz yaptık siz de dahil olun" anlayışı arasında epey bir fark vardır. Ve ikincisi elbette daha bürokratiktir.
Dört milyon öğrenciyi harekete geçirmek, dört örgütün birleşmesinden çok daha fazla şey istemektedir ve bunun için öğrencilerin kol, kulüp ve ÖTK'larının dahil edildiği bir birleşmeye ihtiyaç vardır. İşte 50d'li asistanlara ilişkin yazı üniversitelere ulaşmış, yüzlerce asistan okuldan atılmayla yüz yüze gelmiştir. Sermaye üniversiteleri ticarethane yapma kararlılığını yeni tasarısıyla bir kez daha beyan etmiştir. Kamu hastaneleri piyasaya açılmaktadır. Anadilde eğitim isteyen binler tutukludur. Bugün üniversitelerde ortak komiteler kurmanın, birleşebileceğimiz tüm güçlerle birleşmenin zamanı değil midir? Bunun önündeki engel nedir?
Biz henüz harç eylemleri sırasında arkadaşlarımızın böyle bir "körlüğe" kapılmalarından kaygılandığımızı ve birleşmemiz gerekliliğini vurgulamıştık. Bugün de aynı körlük birleşmemiz önündeki engeldir ve hemen yarın saldırılar karşısında birleşerek, bu dar yaklaşıma bir son verebiliriz. Bunu yapmadığımız sürece öbürü tartışmaların özünü saptırmak olacaktır.
Bugün ihtiyacımız bu hastalıklardan kurtulmuş bir birlikteliktir. Çok vakit kaybetmeden geçmişten dersler çıkararak, ortak talepler etrafında ama tartışmaya ve eleştirilmeye açık bir yapıcılık ve olgunlukla, bir birleşme zemini oluşturabileceğimize inanıyoruz. Yukarıda saydığımız eğilim ve hastalıklarla mücadele etmeden de bu birleşimi yaratamayacağız.
Sermaye temsilcisi AKP geriletilecekse, bunun zeminini emek, demokrasi ve özgürlük isteyen güçlerin mücadelede birliği oluşturacaktır. Üniversitede mücadele eden tüm örgüt ve kurumlarla, üniversite bileşenleri ile birlikte mücadeleyi ortaklaştırmak üzere çaba harcamayı sürdüreceğiz. Ve dileğimiz bu çabanın ortaklaşmasıdır.
*Emek Gençliği MYK üyesi
Evrensel'i Takip Et