Gazeteci İskender Bayhan, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın son açıklamalarını ve salgın koşullarında yapılacak YKS'yi Zeliş Irmak'ın sunumuyla Gündem Özel'de değerlendirdi.
İskender Bayhan'ın değerlendirmelerinden satır başları şöyle:
Türk Tabipleri Birliği ve bazı Bilim Kurulu üyeleri ve Dünya Sağlık Örgütü temsilcilerinin yaptığı açıklamalar, yaz döneminde virüsün yayılma hızında azalma yaşanmyacağı beklentilerinin olduğu ama bunu yaşayarak göreceğimizi söylüyorlardı. Sağlık Bakanı “Yaz döneminde virüsün yayılma hızının düşmesini bekliyoruz” diyordu. Bunun gerçekleşmediğini itiraf etmiş oldu. Bu süreçte bilim insanları “virüsün yayılma hızına ilişkin tedbirler alınmazsa yükselişler olacaktır” yönündeki değerlendirmeleri kötümser ele alıyorlardı. Ama kötümser değildi bu yorumlar. Gerçeği ortaya koymaktı. Sağlık Bakanı ve hükümetin beklentileri değil, bilim insanlarının öngörüleri gerçekleşti.
TEDBİR UYARIDAN İBARET
Tedbirler konusunda hükümet ve bakanlık kendilerine ilişkin bir şey söylemiyor. Tedbirlere devam etmeliyiz derken sanki hükümet ya da devlet tedbir alacakmış da ya da bazı tedbirler almış gibi bir durum yok. Ama vatandaşa uyarı var sadece, tedbir dedikleri bu. 900 lira maske cezası dışında ne tedbir alıyor hükümet diye sorduğunuzda, “herhangi bir kısıtlama düşünmüyoruz, herhangi bir yeni durum yok” diyor. Valiliklere ve il hıfzıssıhha kurullarına top atıyor. Filyasyon ekibine dair de artık bir şeyler söylemiyor, Bakan Koca.
SALGIN KONUSUNDA BULAŞ KAMPANYASI YÜRÜTÜLÜYOR
Hükümet salgın konusunda bir bulaş kampanyası yürütüyor. Bu çizgiyi terk etmeyecek gibi. Yaklaşım olarak sürü bağışıklığı uyguluyor. Henüz sürü bağışıklığının gerçekleşmesi konusunda bir mesafe almanın da ne kadar zor olduğunu söylüyor. Kendisiyle de çelişiyor Bakan. Bazı bilim insanları “toplumun yüzde 60-70 oranında bağışıklık kazandığı koşullarda birkaç milyon insanın kaybetmesi anlamına geliyor, bugünkü istatistiklere göre” dediler.
HÜKÜMET BİR AN ÖNCE SINAVLARI YAPIP KURTULMA İSTEĞİNDE
Sağlık Bakanı diyor ki, hükümetten devletten virüsle mücadele konusunda ümidi kesin. Bu sınavı yapmaya mecburuz. Temmuzda yapsak daha tehlikeliydi diyor. Bir an önce yapıp kurtulma isteğinde hükümet. Eğitim sisteminin bugünkü işleyişi esas olarak öğrencilerin yarışması ve elenmesi üzerine kurulduğu için, bunu değiştirmediğin sürece koruyucu tedbirler de alamazsın. Yaklaşık 2,5 milyon genç hafta sonu sınava girecek. Her öğrencinin bir velisi sınav alanına gitse, 5 milyon kişi yapar. 2,5 milyon salonda dursun kalan 2,5 milyon da okuldan uzak olsun. Geriye maske, mesafe, hijyen. Bu tedbir olmuyor. “Buna razı ol yoksa daha kötü olur” deniyor.
Mecbur musunuz, Türkiye’de yüksek öğrenimi için iki gün salonlara sokaklara düşürmeye. Sınavsız bir geçişin lafını bile etmiyorlar, toplumu da ona ikna etmeye çalışıyorlar. Sınavsız geçiş modeli üstüne düşünün. Hatta sınavları fakültelerdeki bölümlere göre, gençlerin eğilimlerine göre yapacak formüller üzerine çalışın. Ama yok.
Kırk katır mı kırk satır mı. Meseleyi buraya getirdiler. Ya sınava gireceksiniz kırk katır ya da ertelenecek kırk satır. Türkiye’de burjuvazinin umurunda bile değil bunlar. Çünkü onlar için sınav, yarış falan dertleri yok. Eğitim sistemi, bastır parayı çal düdüğü sistemi çünkü. Dolayısıyla istediği eğitimi istediği gibi satın alabildiği için gitmiyor.
GENÇLER BU YAŞANANLARIN FATURASINI HÜKÜMETE KESECEKLER
Koronavirüs salgınıyla geleceği arasına sıkıştırıldı gençler. Ya geleceğine ilişkin bir tercihte bulunacaksın ve bunun faturası virüse yakalanma riski olacak. Ya da geleceğine ilişkin daha zorlu bir şeyi göze alıp sınava girmeyeceksin.
Gençler durumun farkındalar ve bunun faturasını hükümete kesecekler. Belki henüz bireysel kurtuluş için yarışıyorlar veya mecburlar buna ama gittikçe kendi talepleri ve hakları için örgütlenme ve ortak mücadele etme eğilimi de güçleniyor. Sadece sosyal medyadaki yaptıkları kampanyalar bile bu açıdan önemli. Gelecek açısından asıl umut verici gelişmeler bunlar. (WEB TV)