26 Haziran 2020 15:32

İzmir'de insan hakları savunucuları: İşkencesiz bir dünya mümkün

İzmir'de birçok demokratik kitle örgütü, dernek, odalar bir araya gelerek işkence karşı seslerini yükseltti. “İşkencesiz bir dünya mümkün” diyen insan hakları savunucuları mücadele çağrısında bulundu.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

İzmir'de demokratik kitle örgütleri, dernek ve odalar bir araya gelerek işkenceye karşı seslerini yükseltti. “İşkencesiz bir dünya mümkün” diyen insan hakları savunucuları, ortak mücadele çağrısında bulundu.

İzmir Barosu, İzmir Tabip Odası, Türkiye İnsan Hakları Vakfı İzmir Temsilciliği, İnsan Hakları Derneği İzmir Şubesi, Çağdaş Hukukçular Derneği İzmir Şubesi, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği İzmir Şubesi, İnsan Hakları Gündemi Derneği, Hak İnisiyatifi Derneği, İmece Dostluk ve Dayanışma Derneği ile Halklar Arası Dayanışma Köprüsü Derneği 26 Haziran “BM İşkence ile Mücadele ve İşkence Görenlerle Dayanışma Günü” dolayısıyla ortak basın açıklaması düzenledi. Açıklamaya HDP İzmir İl Örgütü de destek verdi.

Alsancak Türkan Saylan Kültür Merkezi önünde bir araya gelen kitle "İnsanlık onuru işkenceyi yenecek", "Susma haykır işkenceye hayır" sloganları atarken açıklamayı THİV'den Aytül Uçar okudu. Türkiye’de işkence ve diğer kötü muamelelerin sadece askeri darbeler döneminde değil tüm cumhuriyet tarihi boyunca sistematik bir devlet pratiği olarak varlığını sürdürdüğünü ifade eden Uçar, “Ancak ekonomiden toplum sağlığına kadar ülkenin tüm meselelerini güvenlik sorunu haline getiren mevcut siyasal iktidarın baskı ve kontrole dayalı yönetme tarzı sonucu günümüzde tüm ülke adeta işkence mekânı haline gelmiştir” dedi.

"ŞİDDET, GÜNDELİK YAŞAMIN BİR PARÇASI HALİNE GELMİŞTİR"

Uçar, “Kolluk güçlerinin, evrensel hukukta ve ülke yasalarında tanımlanan zor kullanma yetkisinin çok ötesine geçen kural dışı, denetlenmeyen, cezalandırılmayan, siyasal iktidar tarafından görmezden gelinen hatta teşvik edilen bu şiddeti sıradanlaşmış, gündelik yaşamın bir parçası haline gelmiştir. Bunun en çarpıcı örneklerine son dönemlerde Kovid-19 salgını sırasında tanık olmaktayız. Salgınla mücadele kapsamında alınan tedbirlere uymadıkları gerekçesiyle çok sayıda yurttaş, kolluk güçlerinin işkence ve diğer kötü muamele niteliğine varan şiddetine maruz kalmıştır. Keza demokratik bir toplumun temelini oluşturan ve Anayasa tarafından da teminat altına alınmış olan toplanma ve gösteri yapma özgürlüklerini kullanarak yürüyüş yapan HDP’lilere ve baro başkanlarına yöneltilen zalimane ve utanç verici kolluk şiddeti de bu durumun en güncel örneklerini oluşturmaktadır” diye konuştu.

"MÜCADELEDEN VAZGEÇMEYECEĞİZ"

İşkence ve diğer kötü muamele uygulamalarının her açıdan yoğun olarak yaşandığı cezaevlerinin Kovid-19 salgını ile birlikte ülkenin yaşamsal açıdan en riskli mekânları haline geldiğini hatırlatan Uçar, “İşkenceyi önleme/durdurma yükümlülüğü öncelikle devletlere aittir. Dolayısıyla insan hakları savunuculuğunun bir gereği olarak yıllardır sabır ve ısrarla taleplerimizi dile getiriyoruz” diyerek taleplerini şu şekilde sıraladı:

  • İşkencenin ülkemizde bu boyutta olmasının en temel nedeni işkence yasağının mutlak niteliği ile bağdaşmayan çok ciddi bir cezasızlık kültürünün varlığıdır. Her şeyden önce sıradan bir kural haline getirilmeye çalışılan cezasızlık politikalarına son verilmelidir.
  • Her düzeyde yetkililer işkenceyi ve işkenceciyi öven, teşvik eden söylemlerden vazgeçmeli, uluslararası mekanizmaların tavsiyeleri doğrultusunda işkence uygulamaları kamuya açık bir şekilde kesin olarak kınanmalıdır.
  • Gözaltı koşullarında usul güvenceleri eksiksiz olarak uygulanmalıdır.
  • Gözaltı süreleri kısaltılmalıdır.
  • Mevcut Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu (TİHEK) kaldırılmalı OPCAT ve Paris İlkelerine uygun tümüyle bağımsız bir ulusal önleme mekanizması oluşturulmalıdır.
  • İşkencenin belgelenmesi ve raporlandırılması bir BM belgesi olan ‘İstanbul Protokolü’ ilkelerine göre yapılmalıdır.
  • İşkenceye ilişkin iddialar hızlı, etkin, tarafsız bir şekilde soruşturulmalı, bağımsız heyetlerce araştırılmalı, adli yargılama süreçlerinin her aşamasında uluslararası etik ve hukuk kurallarına uygun davranılmalıdır.

İnsanlık onuruna sahip çıkmak ve işkenceyi önlemenin aynı zamanda tüm toplumun da sorumluluğu olduğunu söyleyen Uçar, “Başta işkence ve diğer kötü muamele olmak üzere tüm hak ihlallerinin son bulduğu bir ülke ve dünyaya ulaşmak için mücadele etmeye devam edeceğiz” dedi. (İzmir/EVRENSEL)

ÖNCEKİ HABER

TSK'nin hava saldırılarına Irak’tan tepki

SONRAKİ HABER

Emek Barış ve Demokrasi Güçleri: Keyfi uygulamalara her gün bir yenisi ekleniyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa