28 Haziran 2020 00:00

Şüpheli kadın intiharları artıyor

Şüpheli kadın ölümlerinin arkasında ne var, nasıl önlenebilir, meclisteki tartışma sorunun kaynakları ve çözümü açısından neler gösterdi?

Fotoğraf: Ekmek ve Gül

Paylaş

Elif Ekin SALTIK
İstanbul

23 Haziran günü HDP Milletvekilleri Ebru Günay, Pero Dündar ve Dilan Dirayet Taşdemir Ağrı, Mardin ve Diyarbakır’da artan şüpheli kadın ölümlerinin araştırılması ve önlem alınması için Meclise bir önerge sundular. CHP Milletvekili Gülizar Biçer Karaca da önerge tartışılırken mayıs ayındaki şüpheli kadın ölümlerine ilişkin verileri paylaştı, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının veri kaydı tutmadığını ve verdikleri soru önergelerine, bilgi edinme taleplerine yanıt vermediğini ifade etti.

Aynı gün basına yansıyan bir haberde Nevşehir Barosu Kadın Hakları Komisyonu Başkan Yardımcısı Avukat Sema Yurtbilir Yavuz da yaptığı açıklamada pandemi sürecinde Nevşehir il merkezinde 37 kadının intihar girişiminde bulunduğunu aktardı. Ve aynı gün Star Kadın Derneği de açıkladığı verilerle Van’da son bir yılda 7 kadın intiharının ‘şüpheli’ olarak kayıtlara geçtiğini belirtti.

Kadın cinayetleri ve şüpheli ölümlerin gündem edildiği Genel Kurulda araştırma önergesi AKP ve MHP oylarıyla reddedilirken, AKP Milletvekilleri ise bu gündemin “hükümeti ve devleti köşeye sıkıştırmak” amacı taşıdığını söyledi. AKP Grup Başkanvekili Özlem Zengin’in “Bu ülkede Ak Parti gelene kadar ‘kadın’ kelimesinin adı yoktu” sözü ise kamuoyunda o günün en çok tartışılan konusu oldu.

Şüpheli kadın ölümlerinin arkasında ne var, nasıl önlenebilir, meclisteki tartışma sorunun kaynakları ve çözümü açısından neler gösterdi? Konuyu gündem eden kadın vekiller, Nevşehir Barosu Kadın Komisyonu ve Van Star Kadın Derneği anlatıyor:

TAŞDEMİR: ŞÜPHELİ ÖLÜMLER AKP’NİN POLİTİKALARI İLE YAKINDAN İLGİLİ

HDP Ağrı Milletvekili Dilan Dirayet Taşdemir, Ağrı’da son bir ayda 5 kadın intiharı yaşandığını, hem kadınların ailelerinin verdiği bilgiler hem kadınların daha önce yaşadıklarının takip edilmesiyle ortaya çıkan bulguların şüpheleri artırdığını dile getiriyor: “Kadınların intihar ettiğinin söylendiği güne kadar şiddet gördüğüne, otopsi raporlarında da kadınların darp edildiğine dair bulgular var. Ağrı’da intihar ettiği iddia edilen 25 yaşındaki Ceylan Akpolat eşinin ailesi tarafından şiddete uğruyor ve jandarmaya şikayette bulunuyor. Jandarma gözaltı yapıyor ama bir tedbir almıyor, sadece para cezası veriyor. 3 gün sonra da Ceylan’ın intihar ettiği iddia edildi. Bunların hepsi şüpheli bulgular. Bir yandan da kadın intiharlarının artış göstermesi dikkat çekici, çünkü artık kadınları direkt katletme yerine ceza alma süreçlerinden de kurtulmak için intihar süsü veriliyor. Biz bunu deneyimlerimizden biliyoruz. Türkiye’de, dünyada benzer birçok örnek, kadın hareketinin gündemine aldığı böyle deneyimleri var.”

Pandemi sürecinde kadına yönelik şiddette yüzde 30’a varan bir artış olduğunu vurgulayan Taşdemir, şiddetin, cinayetlerin artmasının, şüpheli kadın ölümlerinin yaşanmasının tesadüf olmadığını düşünüyor:

“Bunlar mevcut iktidarın politikaları ile yakından ilgili. AKP’nin yürüttüğü kadın politikası, erkek egemenliğini cesaretlendirme biçimi şiddete nasıl dönüşüyor, şiddeti nasıl etkiliyor, Meclisin bunu araştırması gerekiyor. Biz ‘Yüzde yüz eminiz, bu kadınlar öldürüldü’ demiyoruz ama intihar bile olsa bu kadar kısa zamanda bu kadar kadının intihara sürükleniyor olması da bir sorun. ‘Neden?​’ sorusu bile kıyameti koparmaya yeter.”

Muhalefet partilerinin Mecliste bu konuda güçlü bir tartışmada yürüttüğünü, İyi Parti ve CHP’li kadın milletvekillerinin önergeye destek verdiğini söyleyen Taşdemir, AKP’nin tutumunu şöyle eleştiriyor:

“Kadınların, çocukların, halkın yararına bir yaklaşımları yok. Onları zor durumda bırakmak için, AKP’yi kötülemek için propaganda yaptığımızı söyleyerek araştırma önergemizi reddettiler. ‘Araştırma önergesinde hayır diyoruz ama tespit edilen sorunlara biz de katılıyoruz, bunun için siyaset üretiyoruz’ gibi bir yaklaşım yok.”

KARACA: BU POLİTİKALARLA ŞÜPHELİ KADIN ÖLÜMLERİNİN ÖNÜNE GEÇİLEMEZ

Şüpheli kadın ölümlerine dair Genel Kurulda konuşanlardan biri de CHP Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının kadın konusundaki işlevsizliğine ve duyarsızlığına vurgu yapmak istediğini söyleyen Karaca, dikkati kadının yalnızca “aile” içinde tanımlanması politikasına çekiyor:

“Yıllarca kadının bir birey olduğunu, sadece ailede değil aile dışında da kadının varlığının güçlü bir şekilde sürdürülmesi ve güçlendirilmesi gerektiğini ifade ettik ama maalesef AKP döneminde ailenin içine hapsedilmiş bir kadın figürü yaratılmaya çalışılıyor. Eğer siz en üst perdeden ‘Kadın mı kız mı’ derseniz, İstanbul Sözleşmesi’ni tartışmaya açarsanız, iyi hal indirimi konusunda gereken düzenlemeyi yapmazsanız, kadınlara şiddet uygulayan erkekleri infaz yasası ile sokağa bırakırsanız kadın beyaz pantolon giydi diye takım elbise giyip kravat takan erkeğe iyi hal indirimi uygularsanız o zaman ne kadın cinayetlerinin önüne geçebilirsiniz ne de şüpheli kadın ölümlerini engelleyebilirsiniz.”

NEVŞEHİR’DE 2 AYDA 37 KADIN İNTİHARI:

Salgın döneminin sarsıntısı ve alınmayan önlemler dikkat çekici

Nevşehir Barosu Kadın Komisyonu Başkan Yardımcısı Avukat Sema Yurtbilir Yavuz, kent merkezinde son 2 ay içinde 37 kadın intiharının durduk yere yaşanmadığına vurgu yapıyor: “Mesleki tecrübem ve daha önce karşılaştığım olaylar herkesin evde kaldığı karantina sürecinde ekonomik sıkıntılar, erkeklerin işsiz kalması ya da aldatma gibi sebeplerle kadınların ev içinde daha fazla şiddete uğradığı çıkarımını getiriyor. Nevşehir gibi küçük bir yerde 2 ay içerisinde ve sadece merkezle sınırlı olarak 37 rakamı çok ciddi bir rakam. Kadınlar sadece fiziksel şiddete uğramıyor, ciddi bir psikolojik şiddete de maruz kalıyor. Bu nedenlerle kadınlar travma yaşamış olabilir. Pandemi dönemi kadınlar açısından çok sarsıcı geçti. Tabii bu buzdağının görünen yüzü, bir de görünmeyen yüzü var. Pandemi döneminde kadınlar mekanizmalara daha rahat ulaşsaydı şiddet rakamları muhtemelen daha fazla olacaktı.”

Kadınlar pandemi döneminde sokağa çıkma yasağı ile birlikte karakollara dahi gidemediklerini, adliyelerin tatil olduğunu sandıklarını dile getiren Yavuz, “Halbuki işlem yapılıyordu, boşanma davaları açılıyordu, tedbir kararları, uzaklaştırma kararları alınıyordu ancak kadınlar adliye tatil diye evinden dışarı çıkmıyordu, bunlar da görünürlüğü azalttı.” diyor.

KADIN CİNAYETLERİ POLİTİK GÜNDEMİN DIŞINDA BIRAKILIYOR’

Van’da son bir yıl içerisinde 7 kadının intiharının kayıtlara ‘şüpheli’ olarak geçtiği ve 22 kadının katledildiği bilgisini veren Van Star Kadın Derneğinden Rojbin Bor, sadece pandemi gibi olağanüstü süreçlerde değil, olağan zamanlarda bile evlerin kadınlar için korunaksız, güvencesiz ve tehlikeli alanlar olduğuna dikkat çekiyor: “Kadınlar en çok evlerinde şiddete uğruyor, evlerinde öldürülüyor. Bunun en önemli sebebi devletin cezasızlık politikasıdır. Kadınları güçlendirme politikaları yerine en çok kadınları tehdit etmek için kullanılan, üstelik şimdilerde 18 yaşına çekilen bireysel silahlanma politikaları, kadınları güçsüzleştiren, aileyi güçlendirme politikaları uygulandığı, gerekli yasal düzenlemeler yapılmadığı, var olan yasalar uygulanmadığı, uygulama için gerekli bütçe ayrılmadığı ve kadın-erkek eşitliğini sağlayacak politikalar hayata geçirilmediği için kadın cinayetleri sürüyor. Süregiden katliam politik gündemin dışında bırakıldığı için sürüyor. Rakamları telaffuz etmeye dahi dilimiz varmıyor.”

NE YAPMALI?

Peki giderek artan şüpheli kadın ölümlerinin, kadın intiharlarının ve cinayetlerinin önüne geçmek için ne yapmak lazım? Dilan Dirayet Taşdemir soruyu bu intiharların arkasındaki ekonomik ve toplumsal tabloya dikkat çekerek yanıtlıyor: “Kadınlar çözümsüz kaldıkları için intihar ediyorlar ya da intihara sürükleniyorlar. Başka bir alternatife güvendiğinde bir kez daha düşünecektir. Benim takip ettiğim olaylarda ani bir ruhsal sıkıntı ile yapılan bir intihar girişimi değil olay. Evveliyatında şiddet var. Kadınları erkek şiddetinden korumanın mekanizmaları var ve bu mekanizmalar çok rahat kurulabilir. Örneğin İstanbul Sözleşmesi uygulansaydı Ceylan ölmeyecekti. Kırsalda çok daha derin bir problem var. Ağrı, ekonomik olarak en zayıf illerden. Kadınların kamusal hayata katılımı zayıf, ekonomik yaşamda neredeyse kadının adı yok. Toplumsal bütün sorumluluklar kadınların omzunda. Kadınlara nefes aldıracak tek şey yerel yönetimler, ama yerel yönetimlere de kayyum atanıyor ve yerelin kadın perspektifi ortadan kaldırılıyor. Kayyumların kapattığı ilk yerler kadın kurumları oluyor. Seçenek sunmayarak, mekanizmaları ortadan kaldırarak kadınlar savunmasız bırakılıyor. AKP’nin kadın kurumlarından kadın çalışmalarından elini çekmesi gerekiyor.”

"YASAL DÜZENLEMELER KAĞIT ÜZERİNDE KALMAMALI"

Gülizar Biçer Karaca da şiddet, cinayet ve intiharların önlenmesinde yasal düzenlemelerin kağıt üzerinde kalmaması gereğine dikkat çekiyor:

“Kadın cinayetlerinin önlenmesi noktasında kararlı bir siyasi irade olmalı. İyi hal indirimi, haksız tahrik ve benzeri gibi düzenlemelerde kesinlikle yeniden bir çalışma yapılmalı. Bir kadına sırf kadın olduğu için yapılan her türlü şiddet ve cinayetin özel bir suç kapsamına alınarak ağırlaştırılmış bir hükümle cezalandırılması gerekiyor. Ve mutlaka ve mutlaka Kadın Bakanlığının oluşturulması gerekiyor.”

"YEREL YÖNETİMLERİN POLİTİKALARI ÖNEMLİ"

Nevşehir Barosu Kadın Komisyonu Başkan Yardımcısı Avukat Sema Yurtbilir Yavuz, “Adliyelerin açık olduğu, her türlü başvuru yapabilecekleri telefon hatları, bunlarla ilgili doğru bilgilerin kadınlara ulaştırılması lazım. Örneğin Bursa ve Trabzon Barosu ekmek fırınlarında ekmek poşetlerinin içerisine bilgilendirici broşürler bıraktı, her eve mutlaka ekmek girdiği için bu şekilde bilgileri ulaştırdıklarını söylemişlerdi. Kadınların hakları konusunda bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesi çok önemli. Hem devlet açısından hem yerel yönetimler açısından toplumsal cinsiyete duyarlı politikaların geliştirilmesi, kadın dostu kent olma yönünde çabaların harcanması çok önemli. Bir de tabii ki İstanbul Sözleşmesi’nin çok iyi anlaşılması ve uygulanması gerekiyor.”

"İHBAR HATLARI, MEDYA, MUHTARLIKLAR DEĞERLENDİRİLSİN"

Van Star Kadın Derneğinden Rojbin Bor “Acil durum planı oluşturulmalı. Şiddete maruz kalan, şiddet tehdidi altındaki kadınların ulaşabileceği destek hatları 7/24 çalışmalı ve bu hatlar yaygınlaştırılmalı. Ayrıca devlet aile içi ve ev içi şiddete yönelik acil bir politika açıklamalı ve şiddetin takibini yapmalı. İhbar hatlarının yanı sıra, kadınlara en kolay televizyon programları, muhtarlıklar, komşular vs. ile ulaşabiliriz. Televizyon programları bu süreçte aile içi şiddeti, ev içi şiddeti, çocuğa ve kadına yönelik şiddeti önlemek, şiddet vakası meydana geldiğinde başvurabilecekleri yerler hakkında bilgi vermek gibi sorumluluklar almalı. Muhtarlar kendi köyü ya da mahallelerinde ev içi şiddete yönelik bir takip ve ihbar mekanizması kurmalı.”

‘AKP’DEN ÖNCE KADININ ADI YOKTU’ SÖZÜNE TEPKİ:

100 yıllık kadın mücadelesini yok sayamazsınız!

Meclis Genel Kurulunda yapılan tartışmalarda AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin “Bu ülkede AK Parti gelene kadar ‘kadın’ kelimesinin adı yoktu Türkiye’de. Siz kadınları bizden daha çok mu tutuyorsunuz? HDP kadınları bizden daha fazla savunacak en son partidir” sözlerini sarf etti.

Dilan Dirayet Taşdemir, Özlem Zengin’in sözlerinin bir dil sürçmesi olmadığını, Zengin’in Türkiye’deki kadın mücadelesini hiçleştirdiğini düşünüyor: Taşdemir, “100 yıldır kadınlar Türkiye’de bir mücadele yürütüyorlar, ciddi bir örgütlülük ağı ciddi bir farkındalık yarattılar. Hepimizi de güçlendiren bir kadın mücadelesi bu. Bu kadın mücadelesi ne AKP ile başladı ne HDP ile başladı. Çıkıp bu kadar net bir iddiada bulunursanız şunu sorarlar; ‘Kaç tane kadın vekiliniz var, kaç tane il genel meclis üyesi kadın var, kaç tane kadın kaymakam var, kaç tane kadın vali var, kaç tane belediye başkanınız kadın?​’ ‘Biz kadın partisiyiz, bizden önce kadının adı yoktu’ demeleri çok ucuz bir propagandadır. Birçok belgeden, metinden kadının adını çıkaran AKP’nin kendisidir.”

Gülizar Biçer Karaca da bu sözün kadın mücadelesini yok saymak anlamına geldiğine dikkat çekiyor: “Bu ülkede kadın mücadelesi ve kadın kelimesi yoksa AK Parti öncesinde, Özlem Zengin Hanım zaten o kürsüde olamazdı, Meclisin çatısı altında olamazdı.”

ÖNCEKİ HABER

“Ormanları rant alanına çeviren 'özel ağaçlandırma'dan vazgeçin”

SONRAKİ HABER

"Savunma Mitingi"ne davet: 50 bin avukat olmalıyız

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa