İskender Bayhan: Kıdem tazminatı gasbına karşı işçiler işyerlerinde inisiyatif almalı
Gazeteci İskender Bayhan, YKS sınavının ardından yaşanan tartışmaları ve kıdem tazminatının gasbına ilişkin başlayan eylemleri Gündem Özel'de değerlendirdi.
Gazeteci İskender Bayhan, YKS sınavının ardından yaşanan tartışmaları ve kıdem tazminatının gasbına ilişkin başlayan eylemleri Gündem Özel'de değerlendirdi.
İskender Bayhan'ın değerlendirmelerinden satır başları şöyle:
YKS sınavları daha önce LGS’de olduğu gibi bir kez daha Türkiye’de eğitim sisteminin çarpıklığını, tepe taklak olmuş halini ve ne kadar eşitsiz ve ne kadar ticaret alanı olmanın ötesinde bir faydasının olmadığını göstermiş oldu. Üniversite sınavlarına girmeye tenezzül etmeyen burjuvazinin çok seçkin bir gençliği var. Ama diğer taraftan bu sınava girenler arasında da özel okuldan gelen, özel ders alabilenlerle uzaktan eğitimi bile sıkıntılı alabilen çok çarpıcı örneklerini de gördük. Bu bir çürümüşlüğün , eşitsizliklerle ortaya çıkmış rekabetin artık insani açıdan hiçbir şekilde kabul edilemeyecek bir yarışı bir kez daha yaşayarak gördü öğrenciler.
GENÇLER SADECE OYA BIRAKMASINLAR İŞLERİNİ
Erdoğan, YKS öncesi Z kuşağına bir hamle yapmak istedi, gençliğin nabzını tutmak adına sosyal medya etkinliği düzenledi, ama düzenlediğine de pişman oldu. Gençler sadece dislike ile yetinmesinler. “2023’te sandıkta hesabını soracağız” diye mesajlar veriyorlar. Bunlar önemli şeyler. Bununla yetinmesinler. Çünkü karşı taraftaki güç çok uyanık. Bu sistem, kapitalizm çok uyanık. “Oy moy yok” derken, “gelecek melecek yok” çıkabilir. Sadece oya bırakmasınlar işlerini. Taleplerine sahip çıkmak için örgütlensinler. ABD’de, Avrupa’da gençlerin yaptığı gibi seslerini artırsınlar.
ERDOĞAN İŞÇİ SINIFINA VERDİKLERİ ŞÜKÜR VE DUADAN ÖTEYE GİTMEDİ
Erdoğan işçi sınıfına çok şey verdi ama bunlar şükür ve duadan öteye gitmedi. 2002 yılından bu yana en çok şükür ve dua verdi. İş cinayetleri söz konusunda, asgari ücret konusunda, sendikalaşma hakkı söz konusunda hep böyle oldu. Erdoğan ve hükümetlerinin şöyle bir pratiği de var. İşçiler bir şey istediği zaman hepsini azarladı. İşçiler emekçiler ne zaman hak istese onları azarlayıp burjuva devletinin gerçek yüzünü göstermekten de utanmadı, sıkılmadı, çekinmedi.
Söylediklerine bakarsak, sanki kendisi işçi dostu ama işveren örgütleriyle işçi sendikaları anlaşamadıkları için maraza bir durum varmış gibi kıdem tazminatında. Böyle bir tablo ortaya çıkarıyor. Biz Erdoğan’ı da biliyoruz, hükümetlerini de biliyoruz. Gerçekten halk için, emekçiler için toplu iğnenin ucu kadar faydası olacak bir şey olsa, ne patron örgütlerine işi bırakır, ne işçi sendikalarına işi bırakır, alır “onu ben yaptım” diye günde 5 vakit kamuoyuna anlatır. Ne kadar berbat bir iş yaptığını bildiği için de bunun bedelini tek başına ödemek istemediğini söylüyor. Erdoğan kendi çıkarını masaya koymadan, kendi kazancını masaya koymadan kimsenin kazancıyla pazarlık yapmayacağını çok kez ispatlamış burjuva siyasetçidir. Bunu yaparken kararlı olduğunu da açıklıyor.
İŞÇİ SINIFININ UYANIK OLMASI LAZIM
Hükümet bir sıkışmışlığın ürünü olarak da topu işçi ve işveren sendikalarına atıyor. Ama bu bir geri adım atma değil. Hem sermaye örgütü temsilcilerine hem de Hak-İş ve Türk-İş’in yöneticilerine diyor ki, “Tutumlarınızdan memnun değilim. Bu iş olacak ama siz de taşın altına elinizi koyacaksınız.”
İşçi ve emekçiler “Erdoğan geri adım atıyor” gibi bir rehavete kapılırlarsa yeni bir oyunda daha minderde kaybederler. Osmanlıda oyun çok. Hükümet de Erdoğan da kapitalistler de işçi hakları söz konusu olunca çok uyanık hamleler yaptılar ve işçiler emekçiler açısından 20 senedir hiçbir hakkını güvence altına almadılar. En az onlar kadar uyanık olması lazım işçi ve emekçilerin.
İŞÇİLER KADERLERİNİ TEK ADAM YÖNETİMİNE BIRAKMAMALI
Kıdem tazminatı eylemlerinin işyerinde başlamış olması, işyerlerinde örgütleniyor olması çok önemli. İşçiler bu eylemlerde inisiyatif almalı ve örgütlenmeyi ilerletecek adımlar atmalılar. Sendika yönetimleri özellikle Türk-İş yönetimi gürültü patırtı içerisinde de bu işlerin geçip gitmesine göz yumabilir. İşyeri eylemleri işyerlerinde komiteler kurarak örgütlenmeli ve inisiyatifi ellerine almalılar. Kaderlerini ne tek adam yönetimine ne de bugünkü Türk-İş yönetimine bırakamazlar. Bıraktıkları an emin olsunlar ki sermayeyi kediye yüklediler.
İşyerlerinde inisiyatifi ellerinde tutarsa işçiler, sendikanın kararlarını, hamlelerini de kontrol edebilir, yön verebilirler. “Sendika merkezleri birleşsin” demekle sınırlı bir yaklaşım işçi sınıfının mücadele tarihinden hiçbir ders çıkarmamış demektir. Kendi birliğini kendin ele alacaksın. (WEB TV)