03 Temmuz 2020 22:51

Pandemi sonrası gazetecilik: Olanaklar keşfedildi ancak masraf gazeteciye yüklendi

Pandemiyle beraber hayatın tüm alanlarında ciddi değişimler yaşandı. Pandemi sonrası gazeteciliği TGS Akademi Direktörü Orhan Şener ve KHK’li Akademisyen Mahmut Çınar ile konuştuk.

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Zeliş IRMAK
İstanbul

Kovid-19 pandemisi tüm dünyayı etkisi altına alırken, pek çok alanda da ciddi değişimler yaşandı ve yaşanmaya devam ediyor. Kişisel önlemler alınıyor, evlere yeni rutinler geliyor, iş yerleri yeniden düzenleniyor, kısaca hayatımız yeni bir döneme giriyor. Tüm bu düzenlemelerle beraber gazetecilerin yaşamları da etkileniyor. Pek çok gazete ofislerini kapatıyor, gazeteciler artık evden çalışıyor. Peki bu gazetecileri nasıl etkiliyor? Pandemi sonrası gazeteciliği Türkiye Gazeteciler Sendikası Akademi Direktörü Orhan Şener ve KHK’li Akademisyen Mahmut Çınar ile konuştuk.

"MASRAF EVDEN ÇALIŞAN GAZETECİNİN SIRTINA BİNDİ"

Pandemi döneminde gazetecilikte nasıl bir değişim yaşandı sorusunu ilettiğimiz Orhan Şener gazetecilerin evden çalışmasının maliyetleri de artırdığına dikkat çekiyor. Pek çok haber mecrasının evden çalışma yoluna başvurduğunu, haberin üretimi bakımından, haber merkezinde yapılan işin çoğunun (doğru araçlar kullanılır ve iyi organize olunursa) evden de yapılabildiğinin görüldüğünü belirten Şener bunun bir artı olduğunu söylüyor. Ancak şöyle devam ediyor: “Ancak gazeteci tarafında ev ve iş dengesinin yitirilmesi ve birçok lojistik ek masrafın çıkması bakımından bir eksi var. Google, evden çalışan personeline 1000 Dolar ek ödeme yapmaya başladı, evdeki artan masrafların karşılanması için ki bu çok mantıklı. Zira İnternet kullanımız inanılmaz artıyor, iç odada düzgün çekmeyen bağlantı için ek aparat alıyorsunuz, sırtınız ağrımasın diye düzgün çalışma koltuğu, kırtasiye ve hatta artan elektrik, su, yemek masrafından tuvalet kağıdına kadar pek çok masraf evden çalışan gazetecinin sırtına bindi. Buna bir çözüm bulunursa, işveren için de, çalışanlar için de sürdürülebilir, yeni bir çalışma modeli geliştirilebilir bence.”

"GAZETECİLİK OLANAKLARI KEŞFEDİLDİ"

Mahmut Çınar ise en önemli değişimin çevrimiçi gazetecilik olanaklarının keşfedilmesi olduğuna dikkat çekiyor. Gazetecilerin daha önce de gerektiğinde kullandıkları uzaktan iletişim, video konferans, internet canlı yayınları, sosyal medya uygulamalarının canlı iletişime imkan veren araçları yaygın biçimde kullanıldığını belirten Çınar “Gazeteciliğin alanda, sokakta ya da kaynakla yüz yüze gelinerek yapılması gerektiği gerçeği değişmedi tabii ama gazeteciler bu süreçte, kapanmanın mesleklerini yapmalarına engel olmadığını da anlamış oldular.” diyor ve şöyle devam ediyor: “Özel sektörde uzun süredir evlerden ya da serbest mesai saatleriyle çalışma konuları tartışılıyor. Bunun birçok açıdan daha verimli olduğuna dair sonuçlar da mevcut. Klasik ofis sistemi, gazetecilik bağlamında da tartışılıyor halihazırda. Pandeminin, bu tartışmayı daha da öne çıkaracağını düşünüyorum.”

PSİKOLOJİMİZ NASIL ETKİLENDİ?

Bunlar yeni dönem gazeteciliğin artı yönleri olsa da evden çalışma modeli gazetecilerin psikolojilerini de etkilemiş durumda. Çalışırken sürekli bölünen, yemek yaparken haber yazan ya da hem çocuğuyla ilgilenen hem röportaj yapan gazeteciler var. Bununla beraber 24 saat haber takibi ve “iş” devam eder hale de geldi. Peki basında durum ne? 

Orhan Şener gazetecilerin zaten haber merkezinden, gazeteden çıkınca mesaileri biten insanlar olmadığını ama bu süreçte özel hayatlarının iyice iş tarafından işgal edildiği görüşünde. Gece yarısından sonra cevaplanan WhatsApp mesajları, sabahın köründe yapılan Zoom görüşmeleri, aile ile yemek yerken atılan Tweet'lerin arttığına vurgu yapan Şener “Sürekli düşük yoğunluklu teyakkuz halinde olmak psikolojik olarak zaten yıpratıcı ama fiziksel bir yıpranmaya da sebep oluyor.” diyor. Bu durum nasıl çözülecek peki? Şener şöyle anlatıyor: “Buna çare olarak bir mesai sonu saati belirlemek, ve o andan sonra sadece acil durumlarda arama ile veya sms ile (Whatsapp değil) dönüş yapabileceğini ekibe açıklamak faydalı olabilir (ütopik bir şeyden bahsetmiyorum, 18:00 değil ama en azından 21:00 sonrası, sabaha kadar olan sürede)... Ayrıca Whatsapp yerine Slack gibi asenkronize iletişimi daha derli toplu yapmaya yarayan araçlar kullanmak ve özel iletişim ile iş iletişimini birbirinden olabildiğince ayırmak da önemli. (Ancak bunlar görebildiğim kadarıyla neredeyse hiçbir haber merkezi ve gazetede yapılan şeyler değil)”

"EVDEN ÇALIŞMANIN DA SAATLERİ VAR"

Mahmut Çınar da aslında Şener gibi gazeteciliğin standart mesai ile yapılmadığını söylüyor ve “Haber, ne zaman ortaya çıkacağı belli olmayan bir olgu ve Türkiye, hele İstanbul gibi bir yerde haber niteliğinde bir olayın yaşanmadığı bir saat bile yok. Gazetecinin çalışma koşulları da maalesef çoğu zaman haberin yani hayatın durmayan devinimine göre belirleniyor ki bu aslında mesleğin doğasına uygun gibi görünen ancak çalışma ahlakı anlamında sorunlu bir durum.” diyor.  

Evlerden ya da "freelance" çalışma konusunda nispeten deneyimsiz bir toplum olduğumuzu aktaran Çınar evden çalışmanın, ofise gidilmediği için 24 saat aralıksız ve düzensiz bir mesai olduğuna dair yanlış bir kanı olduğunu da ekliyor ve şöyle diyor: “Oysa tıpkı ofis saatleri olduğu gibi, evden çalışmanın da saatleri vardır prensip olarak. Gazetecilerden ve diğer sektörlerdeki çalışanlardan ‘ev-ofis’ zamanlarında tüm gün hazır ve çalışıyor olmasını beklemek büyük bir haksızlık ve zaten hukuksuzluk. Gazeteciler arasında evden çalışmaya alışık olmayanların, bu serbest zamanda kendilerini programlama sıkıntıları yaşadığını düşünebiliriz. Öte yandan medya yöneticilerinin de gazetecilerden ‘nasıl olsa ofise gelmiyorlar’ diye normalde daha büyük ve yoğun bir iş beklentisi içine girmiş olduğunu da tahmin edebiliriz. Bunların psikolojik etkileri de mutlaka olacaktır, olmuştur.”

HABERCİLİK NASIL ETKİLENECEK?

Bu yaşanan değişim gazetecileri ve haber yapım süreçlerini nasıl etkileyecek peki? Orhan Şener sahaya çıkılamaması da ajanstan geleni sosyal ve kopyala yapıştır haberciliğini iyice körüklediğini söylerken “Öte yandan, evden çalışma süreçleri, diğer sorularda açıkladığım üzere, düzgün yönetilebilirse gazeteciye daha çok zaman kalacağından, bunu biraz daha derinleşmeye, dikey ve yatay bilgi birikimini artırmaya yönelebilir gazeteciler. Özellikle online kurslar, webinarlar ile kapasite artırmak mümkün. Bu da dolayısı ile haberlerin kalitesini artırabilir.” görüşünde.

Mahmut Çınar ise Persicope gibi araçlar daha fazla kullanılacağını, alternatif video ve ses temelli kanallarda ciddi bir artış görüleceğini belirterek “YouTube'un canlı yayın olanağı sunması, orada bir kanal açan gazetecilerin aynı anda sosyal medya uygulamaları da dahil birçok yerde canlı yayın yapabilmesi etkileşimli bir habercilik yapılabilmesinin önünü açıyor. Podcast'lerin öneminin ve yaygınlığının artacağını düşünüyorum.” diyor.

Çınar ayrıca geleneksel mecralara bağımlı olduğunu düşünen çoğu gazeteci açısından ise bu sürecin bir çeşit ‘aydınlanma’ yarattığını söylüyor ve şöyle devam ediyor: “Bu araçların, süreç sonlandığında da yoğun bir biçimde kullanılacağını düşünüyorum. Dijital, internet tabanlı sosyal mecralar genelde belli deneyimlerle işlev kazanıyor, sonrasında ise o işlev o deneyimi aşıyor.”

BASILI GAZETELERİ NE BEKLİYOR?

Peki uzun vadede basılı gazeteleri ne bekliyor? Orhan Şener haber merkezleri ofisleri küçültmedikçe maliyetin çok da azalmadığını zira en büyük maliyet olan kiranın sabit şekilde devam ettiğini belirterek bu süreç sonunda ofisi kapatmak değilse de küçültmeye gidecek çok kurum olduğu duyumlarını aldıklarını söylüyor.

“Maddi zorluklar yaşayan 'bağımsız' veya 'muhalif' medya için asıl sorunun maliyetler değil, gelirin olmaması.” diyen Şener şöyle diyor: “Basılı gazeteyi 'satan', para istemekten imtina etmeyen bu mecralar iş dijitale gelince, orada bir maliyet, bir emek yokmuşçasına haberi bedava vermek zorunda oldukları yanılgısından çıkmak için bir fırsat yakaladılar aslında. Gevşek ödeme duvarları, mikro ödemeler, bağışlar, hediyelik abonelikler gibi alternatif gelir modellerinin işe yarayabileceğini, en azından ‘bizim insanımız para vermez’ klişesinden birazcık olsun uzaklaşabildiklerini umuyorum.”

Mahmut Çınar ise tüm dünyada özel sektörün evden çalışmayla ilgili ciddi bir eğilimi olduğunu, teknolojinin de yüz yüze iletişimin zorunlu olmamasını sağlayan olanaklar sunduğunu belirterek “Dolayısıyla ofis maliyetleri artık gereksiz görülmeye başlandı.” görüşünde.

Çınar “Burada önemli bir risk faktörü var” diyerek de uyarıda bulunuyor: “Aşırı verimlilik beklentisi. Ofis içerisinde bulunmak dahi mesaiden anlamına geldiği için kimi zaman sonuç ve ürün odaklı değil, fiziksel istihdam odaklı bakılıyor çalışanlara. Ancak bir ofisin olmadığı, çalışanın, diyelim gazetecinin yaptığı çoklu işlerle, uğraşlarla, meslektaşlarına verdiği destekle değil de yalnızca son ürün anlamında sistemin içinde kalabildiği bir düzende, kapitalist ‘verimlilik’ anlayışı devreye girebilir ki, bu aslında çok vahşi ve bireyleri bağlamından koparan bir anlayıştır.”

ÖNCEKİ HABER

Etiyopya’da hükümet interneti kesti, BM ‘endişeliyiz’ dedi

SONRAKİ HABER

Türkiye'de son 24 saatte 1172 kişiye Kovid-19 tanısı konuldu

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa