06 Temmuz 2020 01:02

Kıdem tazminatını işçi sınıfı kazandı ve korudu

Adnan Karataş kıdem tazminatının tarihçesini yazdı.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Adnan KARATAŞ

Kıdem tazminatı Türkiye hukukuna 1936 yılında 3008 sayılı Kanun’la girmiştir. 3008 sayılı İş Kanunu’nda “Bütün işçiler hakkındaki fesihlerde, beş seneden fazla olan her bir tam iş senesi için ayrıca 15 günlük ücret tutarında tazminat verilir” denilmek suretiyle kıdem tazminatı iş hukukunda yerini almıştır.

1967 yılında 931 sayılı İş Kanunu kabul edilerek 3008 sayılı İş Kanunu yürürlükten kaldırılmıştır. 931 sayılı İş Kanunu’nda kıdem tazminatına hak kazanabilmek için gerekli süre üç yıl olarak korunmuş ve tazminat tutarı on beş günlük ücret olarak kalmıştır. Kıdem tazminatı almaya hak kazanan bir işçinin ölümü halinde bu tazminatın işçinin kanuni varislerine ödeneceği belirlenmiştir. Ayrıca askerlik hizmeti sebebiyle iş sözleşmesinin feshi haline kıdem tazminatına hak kazanılacağı hükmü getirilmiştir. Ne oldu da kıdem tazminatı için bu iyileştirmeler yapıldı?

1960 yılı sonrası dönem, gerek siyasal tarih ve gerekse sendikal-siyasal mücadeleler açısından önemli deneyimlerin yaşandığı bir dönemdir. 1960 yılından sonra Türkiye’de kapitalizm yeni bir gelişme dönemine girmiştir. Dünya genelinde sınıf mücadelesinin yükseldiği, demokratik örgütlenme gücünün arttığı bir süreçtir. Türkiye de ise 1960 sonrası büyük ölçüde sanayileşmenin ve onun ekonomik sosyal sonucu olarak gelişmiştir. Bu süreçte işçi hakları konusunda yasal düzenlemelerin yapılmasının talep edilmesinin yanı sıra, işten atmalar düşük ücretler nedeniyle işçilerin protestolarının başladığı, işçi hareketinin siyasallaşma sinyalleri verdiği yıllar olmuştur. Bunu izleyen süreçte Türk-İş’e bağlı sendikalardan 12 sendikacının çabasıyla Türkiye İşçi Partisi (TİP) kurulmuştur. 1961 Anayasası’nda toplu sözleşme ve grev hakkı tanınmış ancak bu hakların bir yasayla düzenleneceği belirtilmiştir. Yasal düzenlemenin zamanında yapılmaması işçileri huzursuz etmiş ve yasal düzenleme yapılması için İstanbul Saraçhane’de 200 bin işçinin katıldığı bir miting yapılmıştır. 1963, yılında grev ve toplu iş sözleşmesinin yasal olarak düzenlenemediği bir dönemde, Maden-İş üyesi işçiler Kavel Kablo Fabrikasında fiili greve gitmiştir. Bu grevin nedeni, sadece işyerlerindeki çalışma koşullarının düzeltilmesi değil toplu sözleşme ve grev kanunu için kamuoyunda ses yaratmaktır. Kanunun henüz çıkmamış olmasına rağmen patron sözleşmeyi imzalamak zorunda kalmıştır. Bu direnişin geniş yankılara yol açmış olması sonucunda TBMM ilgili kanunu çıkarmak zorunda kalmıştır. 1965 yılında yapılan genel seçimde TİP 15 milletvekili çıkarmıştır. Yapılan eylemler artık fabrika işgalleri boyutuna ulaşmıştır. Bunların sonucunda kıdem tazminatı için bir takım iyileştirmeler yapılmıştır.

İŞÇİ SINIFI KIDEM HAKKINI İLERLETTİ

1475 sayılı İş Kanunu’nun, 1971 yılında yürürlüğe konulmasıyla kıdem tazminatına hak kazanmak için gerekli kıdem süresi üç yıldan bir yıla indirilmiştir. Ayrıca her bir tam yıl için ödenecek kıdem tazminatı miktarı 15 günlük ücret tutarından 30 günlük ücret tutarına çıkarılmıştır. İlk kez kıdem tazminatına tavan getirilmişti ancak Anayasa Mahkemesi Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesi ile iptal etmiştir. Kıdem tazminatına esas alınacak ücretin tanımı yapılmış, bu ücrete yapılabilecek ekler belirlenmiştir. Kadın işçilerin evlendikleri tarihten itibaren bir yıl içerisinde kendi arzuları ile işten ayrılmaları halinde kıdem tazminatından yararlanmaları sağlanmıştır. Yaş haddini beklemeksizin prim ödeme gün sayısını dolduran işçilerin kendi istekleriyle işyerlerinden ayrılmaları halinde de kıdem tazminatı ödenmesi esas kabul edilmiştir.

Dünyada esen ’68 rüzgarı doğal olarak Türkiye’yi de etkisi altına almıştı. Antiemperyalist mücadelenin yükseldiği bu dönemde devrimci gençlik okul işgalleri ve direnişlerle, köylülerin toprak işgalleriyle, işçi sınıfı ise grevleri ve fabrika işgalleriyle en etkili dönemi yaşamıştır. Dönemin iktidarı olan Adalet Partisi gitgide güçlenen DİSK’i işlevsiz hale getirmek için baraj yasasını yeniden düzenlemek istemiş işçiler bu duruma ‘15-16 Haziran Direnişi’ ile karşılık vermiştir. Direniş DİSK üyesi işçiler, farklı sendikalar ve sendikasız işçilerden katılımların yoğun olmasında ve o dönemdeki eylemlerin yaygınlaşmasında sendikaların gücünü iş yerlerinden almasının önemi tartışmasız derecede büyük olmuştur. 15 Haziran günü, 115 iş yeri ve 80 bin işçiyle başlayan, 16 Haziran günü 168 fabrika ve 150 bini aşkın işçiyle devam etti.  1970’li yıllar, gerek sendikaların ve sendikal mücadelenin gerekse devrimci gençlik mücadelesinin baskı ve şiddet uygulamalarıyla ezilmeye çalışıldığı yıllar olarak bilinmektedir. 1970’li yılların ortalarına gelindiğinde sınıf mücadelesinin daha da keskinleştiği, mücadelenin tarafları arasındaki safların daha da netleştiği görülmüştür. Bu hareketliliğin sonucu kıdem tazminatı için oldukça iyi sonuç vermiştir.

DARBE KIDEME DARBE VURDU

1982 yılında çıkartılan 2762 sayılı Yasa ile kıdem tazminatının asgari ücretle bağı kopartılırken kıdem tazminatına tavan getirildi. Yasaya göre kıdem tazminatının yıllık miktarı, en yüksek devlet memuruna bir hizmet yılı için ödenecek azami emeklilik ikramiyesini geçemez. Bu sınırlandırma ile çok önemli hak kayıplarının yaşanmasına neden oldu. Bu döneme baktığımızda mücadelenin çetin geçtiği dönemlerde alınmış hakların artık kısıtlamalarla başlayarak, sınıf mücadelesinin gerilemesinden dolayı geri alınacağı yönünde sermaye tarafından sinyallerin verildiği ortadadır. Sermaye hız kesmeden işçi sınıfı haklarına saldırırken ardından patlak veren ’89 Bahar eylemleri ve onu izleyen Zonguldak maden grevi ve Ankara yürüyüşü, Antep Ünaldı Direnişi 2002 yılında iktidara gelen AKP hükümetine kadar kıdem tazminatında hiçbir kısıtlama yapılamamıştır. Fakat 2001 krizinin ardından iktidara gelen AKP, krizin faturasını işçi ve emekçilere kesmek için 2003 yılında kıdem tazminatında fon uygulamasını gündemine getirdi. İşçi ve emekçilerin tepkisi bu duruma engel oldu.

Aradan geçen 17 yıldan sonra AKP ve tek adam iktidarının gözü halen işçinin alın terinin karşılığı olan kıdem tazminatında, emekçilerin karşısına sürekli farklı bir makyajla karşısına çıkardığı kıdem tazminatının fona devri uygulamasında pandemi ile gün yüzüne çıkan krizin faturasını işçilerden çıkarmaya çalışmakta işçi ve emekçilerin örgütsüzlüğünü fırsata çevirmek istiyor.

Erkan Aydoğanoğlu’nun İşçi Sınıfı Tarihi kitabından yararlanılmıştır.

{{408200}}   

ÖNCEKİ HABER

Asbestle teması devam eden vatandaşlar kanser oluyor

SONRAKİ HABER

Kocaeli Üniversitesinde personel yemeğine yüzde 50, öğrenciye yüzde 20 zam yapıldı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa