Lübnan iflasın eşiğinde, halk değişim istiyor
Uzun süredir siyasi ve ekonomik kriz yaşayan Lübnan'a uygulanan ambargolar durumu zorlaştırırken, yaşam koşullarında sert bir düşüş yaşayan halk kesimleri sokak protestolarına devam ediyor.
![Lübnan iflasın eşiğinde, halk değişim istiyor](https://staimg.evrensel.net/upload/dosya/165021.jpg)
Lübnan'ın başkenti Beyrut'ta toplanan Lübnanlılar, krizden sorumlu tuttukları siyasi gruplar ile Merkez Bankası yetkililerini protesto etti. | Fotoğraf: Mahmut Geldi/AA
İLGİLİ HABERLER
![Lübnan ordusu, ekonomik kriz sebebiyle askerlerin yemeklerine et koymama kararı aldı](https://staimg.evrensel.net/images/840/upload/dosya/164734.jpg)
Lübnan ordusu, ekonomik kriz sebebiyle askerlerin yemeklerine et koymama kararı aldı
![Lübnan'da ekonomik kriz protestoları sürüyor](https://staimg.evrensel.net/images/840/upload/dosya/129248.jpg)
Lübnan'da ekonomik kriz protestoları sürüyor
Ali KARATAŞ
Geçtiğimiz hafta özelikle Lübnan ve Sudan’da halkların talepleri için sokağa çıktığı bir hafta oldu. Lübnan’da geçen yıl 17 Ekim’de ekonomik durum ve WhatsApp’a getirilen vergilere karşı gösteriler başlamıştı. Gösterilere 13 gün direnen Başbakan Said Hariri, 29 Ekim’de istifasını sunmak zorunda kalmıştı. Uzun bir süre sonra Akademisyen Hasan Diyab, Hizbullah, Emel Hareketi ve Cumhurbaşkanı Mişel Aun’un kurucusu olduğu Özgür Yurtseverler Hareketinin desteğiyle Meclisteki 128 vekilden 69’unun oyunu alarak yeni hükümeti kurmakla görevlendirilmişti. Ama halk geçen zamana karşı herhangi bir düzelme görmeyince yeniden sokağa döküldü.
Rai al Youm gazetesi konuyla ilgili “Lübnan.. Düşürülen bir hükümet” başlığıyla yayımladığı başyazısında, ABD ve Batı ülkelerinin müdahalelerini gerekçe gösterirken, “Lübnan’daki milyonerlerin bir çoğu varlıklarından 30 milyar dolardan fazlasını harici hesaplara kaçırdılar. Avrupa ve Körfez ülkeleri yüzlerini başka tarafa çevirdiler. Artık yiyecek için çöpleri eşelemeye başlayan Lübnanlı açların inlemelerini duymak istemiyorlar” dedi. Gazete, “Amerika Birleşik Devletleri, İsrail işgal devleti ile koordineli olarak Lübnan’ı iç savaşın eşiğine itiyor” görüşünde.
Al Arab’a yazan Baha al Awam ise son kurulan ve Hizbullah’ın da destek verdiği Hasan Diyab hükümetine eleştiriler yönelterek, “Lübnan’da devam eden halk hareketi, ülke krizinde sorumluluğu olan herhangi hareketi affetmez. İstisnasız herkesin bu krizleri çözmesini talep ediyorlar” dedi.
Al Kuds al Arasi gazetesi başyazısında ise, “Lübnan siyasi elitleri, bu büyük felaketle uğraşmak yerine, yetkilileri korumak ve ülkenin kaderiyle kumar oynamak için savaşmaya karar verdiler. Sonuç, Hasan Diyab başkanlığındaki gizli bir iç savaş hükümetinin ortaya çıkmasıydı” yorumu yapıldı.
LÜBNAN İFLASIN EŞİĞİNDE…
Rai Al Youm
Başyazı
Lübnan’daki ekonomik çöküş tüm kırmızı çizgileri aşmaya başladı, IMF delegeleriyle yapılan müzakerelerin ışığında iflas beyanı yaklaşıyor. Amerika, Fransa, Suudi Arabistan ve İngiltere gibi fona kaynak sağlayan ülkeler ekonomik reformların yokluğu bahanesiyle herhangi bir “kurtarma planı” için mali yardımı sağlama konusunda isteksizler. Fırınların önündeki ekmek kuyrukları “Eyüb’ün sabrından” daha uzun sürüyor. Bazı protestocular, yol kesmeye ve lastik yakmaya başladılar.
Evet, Lübnan halkını ve özellikle ezici çoğunluğu oluşturan yoksulları aç bırakmak isteyen bir komplo var. Lübnan lirası, birkaç ay içinde değerinin yüzde 80’inden fazlasını kaybetti. Karaborsada 1 dolar 9 bin liraya satılıyor. Resmi rakamlar, Lübnan halkının en az yüzde 50’sinin uluslararası kabul görmüş yoksulluk sınırının altında olduğunu onaylıyor. Orta sınıf eriyor ve ülke bir patlamaya ve kaosa doğru gidiyor. Belki de iç savaşa doğru.
ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey, hükümetinin, Suriye lirasının çöküşünün arkasında olmasından övgüyle bahsetti. Bunu yaparken kullandıkları araçları, Lübnan’ın başkenti ve bankacılık sektörünü kontrol eden bir grup finans ve iş adamından oluşuyor. ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı David Schenker, Al Arabiya TV’ye verdiği röportajda Lübnan Merkez Bankası ve başkanının Hizbullah ile Lübnan ve diasporadaki destekçilerinin hesaplarını dondurmak için hükümeti ile iş birliği yaptığını itiraf etti.
Lübnan’daki milyonerlerin bir çoğu varlıklarından 30 milyar dolardan fazlasını harici hesaplara kaçırdılar. Avrupa ve Körfez ülkeleri yüzlerini başka tarafa çevirdiler. Artık yiyecek için çöpleri eşelemeye başlayan Lübnanlı açların inlemelerini duymak istemiyorlar.
Lübnan’ı doğunun İsveç’inden doğunun Bangladeşi’ne çevirmek istiyorlar. Bangladeş’in durumunun Lübnan’dan çok daha iyi olduğunu söylesek abartmış olmayız. Komplonun en belirgin göstergesi Hasan Diyab hükümetinin yıkılmasıydı. Büyük zorluklarla kurulan bu hükümetin Hizbullah hükümeti olduğu bahanesiyle ülke bakanlık krizine ve kaosa sürüklendi.
Fona kaynak sağlayan ülkelerin istediği reform, Hizbullah’ı silahsızlandırmak ve ülkeyi açlığa ve iç savaşa sürüklemek. ABD’nin Beyrut Büyükelçisi Dorothy Shea, diplomatik teamülleri düzenleyen tüm uluslararası normlardan ve antlaşmalardan farklı olarak talepleri ifade etmenin en gürültülü ve en kaba sesiydi.
Lübnan’da direniş eksenine yakın olan al-Benaa gazetesinde yayımlanan habere şaşırmadık. Haberde ABD ambargosu nedeniyle Lübnan halkının çektiği açlık sorunu ve elektrik santrallerinin durmaması için İran’ın akaryakıt, benzin ve diğer petrol türevleri ve gıda yüklü gemiler göndereceği ifade ediliyor.
Amerika Birleşik Devletleri, İsrail işgal devleti ile koordineli olarak Lübnan’ı iç savaşın eşiğine itiyor. Unutulmuş veya unutturulmuş bu savaşın patlaması için ülkede birçok araç mevcut. Lübnan sahnesindeki güç dengesine bakıldığında İkinci iç savaşın patlaması durumunda, 1975’te 15 yıl süren birinci savaşın risklerinden daha yüksek olacak.
LÜBNAN… KENDİ ELİYLE DÜŞÜRÜLEN HÜKÜMET
Baha al Awam
Al Arab
Lübnan Başbakanı Hasan Diyab sandalyede kalmaya çalışıyor. Ülkenin krizlerini çözebildiğini kanıtlamak için şiddetle savaşıyor. Ancak mevcut hükümet doğduğundan beri ve bugün durum daha da kötüye gidiyor. Etrafını çevreleyen politik, ekonomik ve mezhepsel mayınların ortasında ilerlemedeki acizliği büyüyor.
Diyab; Hizbullah ve müttefikleri tarafından Lübnanlılara dayatılmasının, sorunları halletmesi için yeterli olacağını düşündü. Bununla birlikte, partinin, onu birkaç cephede savaştığı bir topun namlusuna yerleştirdiğini keşfetti. Ayrıca selefini istifaya iten halk hareketi, Saad Hariri’den bizzat nefret ettiği için değil; durumdan nefret ettiği için ortaya çıkmıştı.
Diyab’ın durumu kıskanılacak bir durum değil. Değişim talep eden insanlardan daha iyi değil. Bu yüzden öncekilerden daha kötü olmayan bir hükümeti var. Ama daha az otoritesi var, çünkü Hükümet Başkanı Lübnan siyasetinde önemli bir oyuncu değil. Bu oyunda Diyab’ı destekleyen esas oyuncular da en iyi durumlarında değiller, çünkü uzun yıllardır kendilerine karşı biriken iç ve dış baskılardan şikayet ediyorlar.
Sahneyi gerçekçi anlatmak gerekirse; Diyab’ın Lübnan’ın Yeni Antlaşma olarak bilinen şeylerin sözcüsü olduğu söylenebilir. Temel bileşenler Özgür Yurtsever Hareket, Emel Hareketi ve Hizbullah’tan oluşuyor. Her ne kadar bileşenleri on yıllardır elde ettiği kazanımlar için büyük bir tehditle karşı karşıya olsa da, bu sözleşme dahili olarak tutarlı görünmüyor. Nedeni, bu tehlikenin harici bir düşman olmamasıdır. Bu üç partinin tabanı insana yakışır bir yaşamı “direniş”le değiştirmekten bıkmış durumda.
İlerici Sosyalist Parti Başkanı Velid Canbolat, hükümeti “Halka karşı komplo” olarak nitelendiriyor. Hükümet yeni dönemi temsil ettiği sürece bu “Emel, Hizbullah ve Özgür Hareket” üçlüsünün halkın komplocuları olduğu anlamına gelir. Bu üçlü sokakla yüzleşmenin doruğa ulaştığını ve Lübnanlıların açlıktan korktukları kadar ölmekten korkmadıklarını biliyor. Cumhurbaşkanı Michel Aun iç savaşın başına geçti ve ülkede kartopu gibi büyüyen çatışmada biraz zaman satın aldı.
Lübnan’da devam eden halk hareketi, ülke krizinde sorumluluğu olan herhangi hareketi affetmez. İstisnasız herkesin bu krizleri çözmesini talep ediyorlar. Ama soru şu; kim sorunun çözülmesini istiyor ve Yakup’un ruhunda bir son vermek istemeyen kim?
İFLAS EDEN BİR ÜLKE NASIL YÖNETİLİR?
Al Kuds al Arabi
Başyazı
Lübnan’da 17 Ekim 2019’da başlayan protestolar, hükümetin vergileri artırmasına ve internetteki telefon uygulamalarının kullanımı ile ilgili vergi zammına yönelik bir çığlıktı. Ülkenin neredeyse iflas ettiği ve çöküşün eşiğinde olduğu bir durumda bu protestoları ortaya çıkarmak Lübnanlıların uzun zamanını aldı.
Lübnan siyasi elitleri, bu büyük felaketle uğraşmak yerine, yetkilileri korumak ve ülkenin kaderiyle kumar oynamak için savaşmaya karar verdiler. Sonuç, Hasan Diyab başkanlığındaki gizli bir iç savaş hükümetinin ortaya çıkmasıydı. Perde arkasından Lübnan Hizbullahı ve Cumhurbaşkanı Michel Aun’un damadı Cebran Basil aracılığıyla Ulusal Akım Koalisyonu yönetiyor. Bu kişi hareketin en çok hedef aldığı kişilerden biriydi.
Bu intihar hükümeti ile IMF müzakerelerinin başarısız olması normaldi. Fon’un kendisine ilettiği mesajları anlayamadı veya uygulayamadı. Üzerinde uzlaşılması imkansız bir plan sundu. Sonuç, büyük uluslararası finans merkezlerinin siyasi bir planı uygulaması için bu hükümete yeni para verememesi oldu. Bazı Lübnanlıların daha fazla güven duyduğu ülke olan Fransa, bu senaryonun uzatılmasında rol oynamıştır. Ama sonunda, iki çelişkili tarafı idare etmenin mümkün olmadığını fark etti.
Fiyatların ateşi Lübnanlıları yakarken Lübnan partileri siyasi oyunlarla meşguldü. Özellikle Lübnan Cumhurbaşkanı’na bağlı olanlar pozisyonları paylaşmak için tartışıyorlardı. Lübnanlı politikacıların dört gözle beklediği Arap ülkeleri rollerini oynadılar ve Lübnan’daki durumu çıkmazdan felakete sürüklediler. Ve artık belirli bir Arap ülkesinin kırılmış denklemi dengeleme yeteneği yok. Bu ülkelerin çoğu askeri, güvenlik ve politik dosyalara batmış durumda.
Lübnanlı siyasi elitler, ülkelerini yönetme biçiminde bir değişikliğe gitmeyi ve bu büyük çöküş için cezai sorumluluğu kabul edecekler mi? Büyük olasılıkla, ülkenin uçurumun kenarında olduğu bir zamanda, durumun sorumluluğunu üstlenmeyi veya ganimetleri paylaşmayı bırakmalarını asla görmeyeceğiz.
SUDAN: ULUSLARARASI TOPLULUĞA GERİ DÖNÜŞ
Tarık el ŞİH
Al Arabi al Cedid
Sudan Dostları Grubunun Berlin Konferansı dikkate değer bir etkinlik oldu. Dışişleri bakanları ve uluslararası iş birliği düzeyinde 40’tan fazla heyetin katılımıyla gerçekleşti. Birleşmiş Milletler temsilcileri, Dünya Bankasının ileri gelen liderleri, IMF ve Sudan Başbakanı Abdullah Hamduk mevcuttu. Berlin Konferansı organizatörleri dünyaya ve bu zamanda hangi mesajı iletmek istedi? Sudan’a ve halkına mesajı neydi?
Konferansın başarısını anlamak için Almanya’nın esas girişimci ülke olduğu unutulmamalıdır. Sudan’daki olaylar sırasında halk devriminin zaferine kadar en üst düzeyde ülke olarak ilgisini ve endişesini yansıttı. Bu, Almanya’nın Sudan ile ilişkisinde önemli bir gelişmedir. Avrupa Birliği’nde Federal Meclis aracılığıyla erken bir karar alan belki de tek ülke oldu.
İslami Kurtuluş Cephesi darbesinden hemen sonra, 30 Haziran 1989’da Sudan ile herhangi bir ekonomik veya kalkınma iş birliğini yasakladı. Sudan’da halkın zaferinden hemen sonra, Almanya dikkate değer önlemler aldı. Dışişleri Bakanı Heiko Maas, Eylül 2019’da Hartum’u ziyaret etti. Almanya’nın yeni hükümeti başarıya getirme taahhüdünü ilan etti. Daha sonra sivil hükümete iki mektup taşıyan Kalkınma Bakanı Gerd Miller Sudan’ı ziyaret etti. “Federal Meclis” kararının iptal edilmesi, yani Sudan ile ilişkide yeni bir sayfa açılması anlamına geliyordu.
(…) Sudan-Alman diyaloğu, Alman Başbakan Angela Merkel’in Berlin’de Abdullah Hamduk ile yaptığı toplantıyla zirveye ulaştı. Almanya hükümetinin Sudan’daki istikrarı destekleme konusundaki ilgisinin Avrupa Birliği ve ABD tarafından da paylaşıldığı söylenebilir.
Berlin’deki siyasi destek, Birleşmiş Milletler desteğinden sonra gelen ve Sudan hükümetinin talebine yanıt veren en değerli maddi destek. (…) Berlin’de olanlar, son yirmi yılda hasar, sıkıntı ve yıkımdan muzdarip Sudan ekonomisinin ve tüm ülkenin toparlanmasına yönelik ilk ve önemli bir adımdır.
EVRENSEL'İNMANŞETİ
![Sömürge madenciliği felaketinin yıl dönümünde İliç: Toprak zehirli, halk işsiz](https://staimg.evrensel.net/upload/dosya/284405.jpg)
Sömürge madenciliği felaketinin yıl dönümünde İliç: Toprak zehirli, halk işsiz
İliç siyanür faciasının üzerinden 1 yıl geçti. Hava, toprak ve su zehirlendi; 9 işçi can verdi. Daha fazla altın için kuralsız çalışmanın önünü açanlar aklandı. Halk zehirlenmiş doğa ve işsizlikle baş başa. Facianın ana sorumlularından uluslararası maden tekeli SSR, hisse senedi değerlerinin yükselmesiyle felaket öncesine geri döndü. İliç’teki altın için de “iş birliği içinde olduğu iktidarla” pazarlıkta.
![İliç: Madenciliğimizin fotoğrafı](https://staimg.evrensel.net/images/840/upload/dosya/256045.jpg)
İliç: Madenciliğimizin fotoğrafı
![“Üç aya yakın süre geçti, İliç komisyon raporu hâlâ gelmedi”](https://staimg.evrensel.net/images/840/upload/dosya/261948.jpg)
“Üç aya yakın süre geçti, İliç komisyon raporu hâlâ gelmedi”
![‘Haklarımızın gasbedilmesine izin vermeyeceğiz’](https://staimg.evrensel.net/images/840/upload/dosya/284369.jpg)
‘Haklarımızın gasbedilmesine izin vermeyeceğiz’
![KFC ve Pizza Hut işçileri haklarını talep ediyor | Gündem Özel](https://staimg.evrensel.net/images/840/upload/dosya/283993.jpg)
Evrensel'i Takip Et