07 Temmuz 2020 23:40

Yönetmen Ünal Çeken: Tiyatrocular İŞKUR’da sıraya girdi

Salgın sürecinde yaşadıkları sorunları konuştuğumuz Ankara Orta Oyuncuları’nın Yönetmeni Ünal Çeken, devletin destek vermemesi nedeniyle tiyatrocuların ağır bir darbe aldığını söyledi.

Fotoğraf: Altkat Sanat Tiyatrosu Basın Bülteni

Paylaş

Helin ÇAKIR
Zehra KEKEÇ
Ankara

Koronavirüs pandemisinin her alanda büyük etkiler gösterdiği bu süreçte kültür-sanat alanı ise süreçten oldukça etkilendi. Kimi bağımsız tiyatroların ve sinema salonlarının ayakta kalamayıp kapanmak zorunda kaldığı salgın döneminde, halihazırda varlığını sürdürmek için çeşitli zorlukla mücadele eden bağımsız tiyatrolar ise oyunlarını iptal etmek, perdelerini kapatmak zorunda kaldı. 17 Mart itibariyle faaliyetleri süresiz olarak durdurulan, aylarca sanatını teşkil edemeyen tiyatro emekçilerinin kaygıları sürüyor. Ankara’daki bağımsız tiyatro merkezlerinden biri olan Ankara Orta Oyuncuları’nın Yönetmeni Ünal Çeken ile salgın süreciyle perdelerin kapatılmasının tiyatro emekçileri üzerindeki etkisini, son dönemde tiyatro emekçilerinin kurduğu birliktelikleri ve yetkililerden sürece dair beklentilerini konuştuk. Tiyatrocuların İŞKUR’da sıra beklediğini belirten Çeken, vergiden muaf tutulma taleplerini bir kez daha dile getirdi.

Ankara’da tiyatro dendiğinde akla gelen ilk isimlerden biri Ankara Orta Oyuncuları… Kendinizden kısaca bahsedebilir misiniz?

Ankara Orta Oyuncuları, halktan beslenen bağımsız bir tiyatro. 1994’de Göç Tiyatro’nun devamı olarak kurulduk. Halk tiyatrosuyuz. İlkemiz şu: “Halktan beslen, halkın hikayesini halka anlat.” Sosyalist bir kafayla bakmaya çalışıyoruz sanata. Yıllardır sürdürdüğümüz geleneğimizle devlet tiyatrolarıyla yarışacak seyircimiz var.

Özel tiyatrolar salgın nedeniyle perdelerini kapatmak zorunda kalıyor. Bu süreç tiyatro emekçilerini nasıl etkiledi?

Bizim büyük Anadolu turnemiz mart ayında başlar. 6 Mart’ta Hatay’da başlayan, 12 Mart’ta Kastamonu’da kaymakamın “Oyunu iptal ediyoruz. Hemen Ankara’ya geri dönün, tiyatroyu kapatın pandemi var” söylemiyle son bulan turnemiz yarıda kaldı. Pandemi kelimesi bizler için bir şey ifade etmiyordu 12 Mart’a kadar. Sahneyi kapattık. Bizi 12 Mart’ta eve gönderen devlet, bize 4 ay demedi ki; siz ne içtiniz ne yediniz... “Size destek vereceğiz. Oynanmış bir oyunu getireceksiniz, biz de telif parası vereceğiz” denildi. Hepimizde oynanmış oyunlar, arşiv var. Fakat hiç kimsenin hele bu dönemde vergi ve SSK borcu yok değil. Devlet ise bu koşullara rağmen destek vermek için vergi ve SSK borcu yoktur kağıdı getirirsen destek veririm dedi. Fakat bu ön koşullu destekten önce bize yardım yapılması gerekiyordu. Arkadaşlarımız İŞKUR’da sıra beklemeye başladı. Bu insanlar aktör, yapımcı. Biz sahnede olduğumuz zaman para kazanabiliyoruz.

Pandemi sürecinde ilk elden perdelerini kapatmak zorunda bırakılan tiyatrolar süreç içinde hiçbir iyileştirme ve maddi destek alamadı. Tiyatro emekçilerinin bu sürece dair iktidardan beklentileri ve istekleri neler?

Bu süreçte biz açlıktan ölmemek için kapı kapı dolaşarak bilet satmak zorunda kaldık. Oyun ne zaman sorusuna cevap veremedim, çünkü bilmiyoruz. Tiyatroları açtılar, şimdi valilik 15 gün daha kapattı. 4 ay kapalıydık, önümüzdeki 4 ay ise zaten ölü sezon. Biz Ankara’nın kültür hafızasını sağlıyoruz bağımsız tiyatrolar olarak. İzlenilmeyen etkinliklere milyonlar harcandı. Bu milyon liralar tiyatrolara dağıtılarak yüzlercesi desteklenebilirdi. Zaten sözde verdiği desteği alabilmek için verilen destekten fazla prim ve sigorta ödememiz gerekiyor. Devletin bizden kurtulması için mükemmel bir zamanlama. Öyle bir kültür yozlaşması oluşturdular ki yeni nesil tiyatro ne bilmiyor. Tiyatroya gelen yok artık.


"BİZ KOÇ DEĞİLİZ, SABANCI DEĞİLİZ"

Tiyatro emekçileri, iktidar tarafından karşılanmayan taleplerini “Tiyatromuz Yaşasın” isimli imza kampanyasıyla duyurmuştu. Ankara’da ise tiyatrolar ekonomik sorunlarına çözüm bulabilmek için ANTİYAP Platformunu kurdu. Tiyatroların çözüm için yan yana gelmesini nasıl değerlendiriyorsunuz, ne gibi çalışmalar yürüteceksiniz?

Tiyatromuz Yaşasın, devlete bir bayrak. “Beni de gör” bayrağı. Bahsettiğimiz gibi süreçte yaşadıklarımızla taleplerimizi dile getirdiğimiz bir imza metni.  Biz vergiden muaf olursak bir tiyatro zihniyeti yaşayacak. Bizim zaten vergimizden ne olur? Biz Koç değiliz, Sabancı değiliz.

ANTİYAP ise çok uzun yıllardır “Ankara tiyatroları örgütlenemez” görüşünü kıracak bir yapı. 45 tiyatro yapımcısının bir araya geldiği bir yapılanma oluştu. Tiyatrocular örgütlenmekte dökümlerinden dolayı zorlanırlardı fakat 47 insanı açlık ve yokluk bir araya getirdi. İyi ki de örgütlenmeye muhtaç kaldık. Hepimiz birbirimizin yüzüne bakarak ne yaparız diye sorduk. İlk etapta ekonomik sorunlarımızla ilgili bir çalışma yapıyor ANTİYAP. Biz ölüyoruz, 6 aydır çalışmıyoruz. Yardım edin diyoruz. Sonraki sezon ne olacak, seyirci olacak mı bilmiyoruz. Bu endişeyle yaşıyoruz.

ÖNCEKİ HABER

Sur Belediyesi Eş Başkanı Cemal Özdemir’e 8 yıl 9 ay hapis cezası verildi

SONRAKİ HABER

İzmir’deki TOKİ ihalelerine Karşıyaka Belediyesi ve CHP’li Polat’tan tepki

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa