Baro düzenlemesine karşı biz öğrencilerin üzerine düşen
Baroları savunmak sadece avukatları desteklemek değil, toplumun ezilen, hakkı gasp edilen, şiddet gören kesimlerinin de hakkın savunmaktır.
Fotoğraf: Pixabay
Doğa SÜMER
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi
AKP-MHP ortaklığıyla hazırlanan ve baroların temsilde adaletine, bağımsızlığına, hukuk sistemine ve halkın savunma hakkına gölge düşürecek kanun teklifi meclise gelmeye hazırlanıyor. Öngörülen yasa değişikliğine göre Türkiye’de avukatların %65’ini bünyesinde bulunduran İstanbul, Ankara ve İzmir baroları ile avukat sayısının %1’ini dahi oluşturmayan diğer küçük illerdeki barolar ile aynı sayıda delege ile temsil edilecek. “Temsilde adalet” denilerek yapılmaya çalışılan bu yasa aslında büyük bir adaletsizliğe sebep olacak. TBB, fiilen Adalet Bakanlığı’na bağlı bir kurum haline gelerek bağımsızlığını ve meslek örgütü özelliğini kaybedecek. İşte bu düzenlemeye karşı durmak için Ankara’ya girmek isteyen avukatlara ve baro başkanlarına izin verilmedi. Ankara Barosu mensubu avukatların yürüyüşüne gazlı müdahalede bulunuldu. Avukatların gözünde meşruiyetini yitiren Feyzioğlu ise baro misyonunu “devletin menfaatlerini hukuk çerçevesinde korumakla yükümlü bir örgüt” tarif ederek kendisinin savunmanın bağımsızlığına nasıl gölge düşürdüğü gösterdi. Ankara Adliyesi’nde oturma eylemi yapan avukatlara karşı “barolar ayrı ayrı çıksın” diyen polise “kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz” diyen avukatlar, bu yolda biz, Hukuk Fakültesi öğrencilerinin nasıl ilerlemesi gerektiğini gösterdiler.
BAROLAR ELİMİZDEN KAYIP GİTMEMELİ
Elbette bu yasa değişikliğine karşı mücadelenin bileşenleri sadece avukatlar değil tüm halktır. Ancak biz geleceğin hakim, savcı ve avukatları olan Hukuk Fakültesi öğrencilerine de büyük bir görev düşmektedir. Avukatların verdiği bu onurlu mücadele ve direnişe bizler de sahip çıkmalıyız. Yargı bağımsızlığı ve hukuk devleti ilkelerini bünyesinde bulunduran nadir kuruluşlardan biri olan böyle bir meslek örgütünü siyasi çıkarlara kurban etmemek bizlerin geleceği için oldukça önemli niteliktedir. Hukuk eğitimi son yıllarda ticari amaçlarla her bir sokak başına açılan fakülteler, akademiden ihraçlar ve anti demokratik üniversite yönetimleri ile gitgide daha da kötü bir hal alırken baroların da elimizden kayıp gitmesine izin veremeyiz.
Baroları savunmak sadece avukatları desteklemek değil, şiddet gören kadının, kötü koşullarda çalışan ve kıdem tazminatına dokunulmaya çalışılan işçi-emekçinin, kötü muamelelere maruz kalan mültecilerin de hakkını savunmaktır. Bu, sadece avukatların değil, hak arama mücadelesinde, demokratik bir ülke özleminde olan herkesin sorun edinmesi gereken bir meseledir. Çağlayan Adliyesi önünde binlerce avukatın virüse rağmen bağımsız savunma için onurlu bir şekilde direnmesi, adil olmayan bir yargının daha büyük bir virüs olduğunu gözler önüne seriyor. Biz hukuk öğrencilerinin de mezun olduktan sonra cübbelerimizi iliklemeyeceğimizi bu süreçte göstermemiz gerekiyor.