Kirli siyasetin mağdurları: öğrenciler
Belirsizliklerle birlikte, beni ve diğer arkadaşlarımı en çok rahatsız eden birinci sebepse okulumuzun siyasi bir çatışma uğruna kapatılmış olması.
Fotoğraf: Unsplash by cole keister
Ekin ŞAHİN
İstanbul Şehir Üniversitesi
İstanbul Şehir Üniversitesi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kararıyla, geçtiğimiz hafta kapatıldı. Kapatma kararından dolayı mağdur olan öğrencilerin ise Marmara Üniversitesi’ne aktarılacakları açıklandı. Ancak, devlet üniversitesine atanan biz Şehir Üniversitesi öğrencilerinin, Marmara Üniversitesi’ne de senelik ücret vereceğimiz, hatta bu ücrete de zam geleceği yönünde ihtimaller de var. Okulun kapanmasından itibaren geçen bir hafta boyunca, okul öğrenci ve personelinin bu kapatılma kararından sonraki durumunu net bir şekilde tanımlayan bir açıklama henüz yapılmadı. Yapılmayan bu açıklama ise beni de arkadaşlarımı da büyük bir belirsizliğe sürüklüyor.
BELİRSİZLİKLER NE GETİRECEK?
Bugüne kadar okulun herhangi bir duyurusu için her fırsatta öğrencilerini bilgilendiren okulumuz, böylesi ciddi bir meseleyle alakalı bize henüz hiçbir açıklama yapmadı. Sürece dair belli başlı gelişmeleri yalnızca hocalarımızdan alabiliyoruz. Ancak o da yeterli kalmıyor tabii ki. Çünkü onların da bu duruma dair çok fazla bilgisi yok. İhtimaller üzerinden duruma bakacak olursak, garantör okulumuzun Marmara Üniversitesi olacağı söyleniyor. Yani bundan sonrası açısından bağlı olduğumuz eğitim kurumu Marmara Üniversitesi olacak. Ancak Şehir Üniversitesi öğrencileri ile Marmara Üniversitesi arasında kurulacak bu ilişkinin biçimiyle ilgili ciddi soru işaretleri var. Kendi kampüsümüzde kalıp Marmara Üniversitesi öğrencisi mi kabul edileceğiz? Yoksa Marmara Üniversitesi’nin kendi bünyesinde eğitim görmeye mi başlayacağız? Eğer ikincisi gibi olursa, okulun bulunmuş olduğu arazi kimlere hibe edilecek? Marmara Üniversitesi kampüsleri kendi öğrencilerine ek olarak 7000 tane daha öğrencinin eğitim ihtiyacını karşılayabilecek yeterliliğe sahip mi?
SİYASİ EMELLERE OYUNCAK
Belirsizliklerle birlikte beni ve diğer arkadaşlarımı en çok rahatsız eden birinci sebepse okulumuzun siyasi bir çatışma uğruna kapatılmış olması. Evet, üniversitemizin kuruluşundan tutalım da eğitim verdiği bu yıllar boyunca, üniversitenin var olabilmesinin koşulu da politik bir yakınlık ilişkisiydi. Dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu’ydu ve Recep Tayyip Erdoğan tarafından Tekel arazisi Davutoğlu’na hibe edilmişti. Okulun varlık sebebinin politik bir ilişkiden kaynaklıyor olması, kapanmasının da kaçınılmaz olduğunun kanıtı belki. Yani daha doğrusu, bunun elbette böyle olmaması gerekiyor ancak yaşadığımız ülkede eğitime, öğrencilere, gençlere gösterilen ilgiye baktığımız zaman okulumuzun kapanmasının bugünkü politik pozisyonlar açısından kaçınılmaz olması da bir gerçekti. Kaldı ki kapanma meselesi uzunca bir dönemdir de tartışılıyordu. Tabii bu tartışmalar o zaman için büyük oranda üniversite dışında sürüyordu. Hâlbuki konunun esas muhatabı olan öğrencilerin bu meselelere dair çok fazla bir ilgisi, merakı yoktu. Kendisini Davutoğlucu ve Erdoğancı diye tanımlayan öğrenciler arasındaki çok hafif düzeyli bir kamplaşma vardı yalnızca öğrenciler içerisinde. Neden bir eğitim kurumunun bu iki politikacının kamplaşma merkezi olarak konumlandığı sorusu çok tartışılmıyordu yani.
SORGULAMAYA SEBEP
Bugüne geldiğimizdeyse bu durum büyük oranda aşılmış durumda. Çünkü uzun yıllardır o veya bu şekilde yürüyen tartışmalar öğrenci arkadaşlarımda bir şeylerin birikmesine sebep oldu. Kapanma kararı ve sonrasında bize yaşatılan belirsizlik ise öğrencilerin tartışma düzeyini zirveye taşıdı. Öğrenci arkadaşlarım büyük oranda politik bir çatışmadan dolayı eğitim haklarının gasp ediliyor olmasına tepkililer. Büyük bir çoğunluk bunun politik bir çatışmadan dolayı alınan bir karar olduğunun farkında. Aynı çoğunluk, bu kararı alanları kendi karşıtı olarak görmeye başladı. Azınlıkta kalan ve hala bu duruma rağmen AKP iktidarını, Erdoğan’ı savunan arkadaşlarımız da var, yok değil. Ancak artık bu arkadaşlarımızla daha ciddi tartışılıyor. Düne kadar kendisini AKP’li olarak tanımlayan arkadaşlarım kapanma olayı üzerinden hala AKP’li olan arkadaşlarıyla hesaplaşıyorlar. Yani özetle okulumuzun kapatılma kararının biz öğrencilere dönük en olumsuz koşulu yaşamış olduğumuz belirsizliktir. Yakın geleceğimizin ne durumda olacağı, nasıl şekilleneceği hala belirsiz. Ama bu durumun okul içerisinde böylesi tartışmalara yol açması, öğrenci arkadaşlarımın kendi meselelerin bu şekilde takipçisi olmaları okulumuz açısından da olumlu bir gelişme olarak görülebilir.