Arap Coğrafyasında Geçen Hafta | Vatiye üssü niye bombalandı?
Arap basınında geçtiğimiz hafta, Türkiye'nin desteğiyle Haftar güçlerinden geri alınan Vatiye Hava Üssü'ne yönelik hava saldırısının kim tarafından ve neden yapıldığı sorusu tartışıldı.
Fotoğraf: Pixabay
Ali KARATAŞ
Bu günlerde hangi Arap gazetesine bakarsanız bakın muhakkak Libya’daki gelişmeler ve Türkiye’nin rolü üzerine bir makaleye rastlarsınız. Mısır’dan Suudi Arabistan’a kadar bütün basının en öncelikli konularından biri Libya ve Türkiye’nin Libya’ya müdahalesi olmaya devam ediyor.
Türkiye’nin bölgesel rakibi olan Suudi Arabistan’a yakınlığıyla bilinen ve Londra’da Arapça yayın yapan al Arab gazetesi, Libya’daki el Vatiye Hava Üssüne yapılan bombardımanın uluslararası ve bölgesel güçlerin ittifakıyla gerçekleştiği görüşünde. Habib al Asvad tarafından kaleme alınan uzun makalede üssün bombalanmasıyla Erdoğan’a bir mesaj verildiği belirtildi.
Aynı gazete geçtiğimiz cuma günü attığı manşette, “Mısır, Libya’da Türkiye ile yüzleşmek için ordusunun hazırlığını artırıyor” dedi. Birinci sayfanın tamamını kaplayan haberde, perşembe günü Mısır ordusunun Libya’nın batı sınırında, ‘Kararlı 2020’ adında büyük bir askeri tatbikat başlattığına dikkat çekildi. Haberde, “Türkiye’nin müdahaleleri ve tehditleri, Mısır ulusal güvenliği için hayati bir stratejik derinliği temsil eden komşu bir ülkede kabul edilmesi zor olan açık bir seviyeye ulaştıktan sonra, Mısır ordusunun Libya kriziyle mücadelede askeri seçeneğe karar vermesi yönündeki beklentileri güçlendiriyor” denildi.
Buna karşılık Türkiye’nin müttefiki olan Katar’a yakınlığıyla bilinen el Arab el Cedid gazetesi ise Libya’daki dengelerin Türkiye’nin desteklediği Ulusal Mutabakat Hükümetinin lehine olduğunu yazdı.
Fransa’nın Libya politikasının dev petrol şirketi “Total”in çıkarlarını korumak üzerine olduğunu da vurgulandı. Ömer Kuş tarafından kaleme alınan makalede en faydalı çözümün Birleşmiş Milletler gözetiminde bir siyasi çözüm olduğu belirtildi.
Ancak şu an buna uzak olunduğu da vurgulandı.
"Libya Suriye olur mu?" Bu soru her daim Arap basınının sorduğu sorulardan birisi. Al Kuds al Arabi gazetesi bu soruyu yine başyazısına taşıdı. Gazete, “Türkiye cumhurbaşkanlığı sözcüsü tarafından yapılan açıklama, tehlikeli boyutları göz önüne alınmadan geçilemezdi. Sözcü, Libya’nın yavaş yavaş Suriye senaryosundaki gibi kaosa gireceği ve çözümü çelişen yabancı iradelerle ipotek edileceği konusunda uyarıyor” dedi. Yazıda, Mısır’ın güvenilirliğinin test edildiğine de dikkat çekildi.
Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) ise General Hafter kartına güvenerek aşiretlere oynadığına vurgu yapıldı.
VATİYE’NİN BOMBALANMASI...
ERDOĞAN’IN CEVAP VEREMEYECEĞİ BİR MESAJ
Habib al Asvad
Al Arab
Batı Libya’da geçen pazar günü şafak vakti el Vatiye üssüne düzenlenen hava saldırısındaki en tehlikeli şey, kaynağının ve arkasındaki gücün gizemli olmasıydı. Doksan dakikadan kısa bir süre içinde gerçekleştirilen dokuz ardışık baskın, hava savunmalarını, Türk radarlarını ve üst düzey komutanlara tahsis edilen mola yerlerini yok etti.
Libya ordusu kontrolü altındaki el Cafra Hava Üssünden bu tür operasyonlar gerçekleştirilmesi pratikte mümkün. Fransızlar, bombalamayla ilgili olduklarını reddetti. Mısırlılar her zamanki gibi sessizdi. Sadece bir durumla ilgili konuştular. Mısır Cumhurbaşkanı Sisi, Türklere ve müttefiklerine, Sirte ve el Cafra’yla ilgili kırmızı çizgi çizdi. Ruslara gelince, sürecin arkasında olmaktan çok uzaklar.
ERDOĞAN’A MESAJ
Yeni Osmanlı sultanına özel bir mesaj göndermek için birkaç taraf, kendi aralarında sorumluluğu paylaşmak için toplandı mı? Tüm göstergeler, bombardımanın hedeflerine ulaşmada başarılı olduğunu doğrulamakta. Yani, çok doğru koordinatlara dayanıyordu. Amaç açıktı.
Sadece saatlerce öncesinde ülkesinin güçlerinin sonsuza kadar Libya’da kalacağını söyleyen Türk savunma bakanına yanıt vermekle kalmadı; bundan daha fazlası Erdoğan’a bu üssü kontrol etmesine izin verilmeyeceği mesajı verildi.
Geçen perşembe günü Vatiye’ye hava savunma sistemi ve uçuşunu izlemeyi amaçlayan radarlar taşındı. Süreç cumartesi günü başlatıldı. Pazar günü şafak vakti, hedef alındı ve yok edildi. Bu durum ilk önce, Türklerin Libya’nın batısında yaptıkları her şeyin izlemede ve takipte olduğu anlamına gelir. İkincisi, Türk tarafı, büyük bir öz güvenle hareket ediyordu. Ona durmasını söyleyenlerle çatışmayacağı konusunda rahattı. Hiç kimse itiraz etmeden Batı Libya üzerindeki vesayetini açıklayabileceğinden emindi.
FRANSIZLARIN RAHATSIZLIĞI
Ruslar ve Mısırlılar, Sirte ve el Cafra’daki kırmızı çizgi hakkında konuştular. Erdoğan ve müttefikleri daha sonra karşılaşabilecekleri en fazla şeyin Trablus ve Barka arasında nüfuz paylaşımını konuşmak olduğunu düşündüler. Fransızlara gelince, onları en çok rahatsız eden şey Türk vesayetinin etki alanının Sahel ve Sahra ülkelerine ulaşması anlamına gelen güneye uzanması. Vatiyye Üssüne bombardıman o kadar şiddetliydi ki Türkler bile ayrıntıları yaymakta ve parmaklarıyla birini işaret etmede çok dikkatli oldular.
Herkes bombalamanın dengeleri altüst ettiğini, sorunun basit olmadığını ve Libya’da Türk müdahalesinin rahat bir yürüyüşle gerçekleşmeyeceğini fark etti. Gelecek kasımdaki seçim yarışıyla ilgilenen ve ülkesinin krizleri yüzünden tükenmiş Trump destek vermişti. Serrac Hükümeti ve Türk müttefiki yüzünden üyeleri arasında bir mücadele ile karşı karşıya olan NATO tarafından da desteklenmesine rağmen durum böyle.
AKAR’IN ZİYARETİ
Türk Savunma Bakanı’nın ülkesinin Libya’daki varlığının gücünü gözden geçirmesi, mutabakat hükümeti içinde olan bazı gruplar için bile kışkırtıcıydı. Onu korumak için silahlı muhafızlarıyla gelmesi, onu ve delegasyonunu güvence altına alma yeteneğine olan güven eksikliğinin ifadesiydi. Türk harekat odasını ziyaret ettiğinde, yerel savaş ağalarına eşlik etmeyi reddetti.
Türk askerlerine sonsuza kadar orada olduklarını söylediğinde Libyalılara bakışı küçümseme ve kayıtsızlıktı. Türk ordusunu dini bir eğilimi de içerecek şekilde “Muhammed’in ordusu” olarak nitelendirmesi, Erdoğan’ı bölgeye nüfuz etmek için Truva atı yapan Müslüman Kardeşler projesini örtme çabasıydı. Onlara açık bir şekilde şunları söyledi: “Müdahalemiz olmasaydı Haftar Trablus’a girer ve kontrol ederdi.”
ULUSLARARASI YEŞİL IŞIK
El Vatiye üssünü bombalayanın Libya Hava Kuvvetleri olduğunu söylemek mümkün mü? Operasyonun, bölgesel ve uluslararası yeşil ışıkla gerçekleştirdiği iyi biliniyor. Ve Türkler bunun iyice farkında. Ama cevap vermiyorlar. Bundan daha tehlikeli olanı, bir dizi Arap ülkesinden açıkça destek bulan Mısırlılarla askeri bir çatışmaya girmeleri.
Erdoğan’ın sorunu ve zayıf noktası Libya’da hiçbir zarara uğramaya tahammülü olmaması. Onu takip eden güçlü bir muhalefeti var. Halk, sınır dışındaki maceralarına destek vermiyor. Ekonomik ve sosyal durum kriz içerisinde. Libya’ya Kuzey Suriye’den getirilen paralı askerlerle Katar fonlamasıyla girdi.
Libya’da bölgesel güçlerle herhangi bir çatışma, onu utanç verici bir duruma sokacak. Zira kayıplar belli olacak ve ilan edilecek.
MISIR’LA ÇATIŞMA TEHLİKELİ
Ona en yakın olanlar ona Mısır’la karşı karşıya gelmemesini tavsiye etti. Çünkü kazanamayacak. Türkler Libya’ya müdahalelerinin sadece Kahire ve diğer Arap ülkeleri tarafından değil, Fransa ve Rusya’dan ve aynı zamanda Libya halkı tarafından reddedildiğinin farkındalar. El Vatiye üssünün bombalanması, Erdoğan’ı Sirte veya el Cafra’da yanıt vermeye ikna etmek için bir tuzak mıydı? Bu uzak bir ihtimal değil. Fakat Türkler, kendilerini içine çekebilecek bir tuzağa dikkat ediyorlar. Tüm hareketlerini hesaplıyorlar.
Türkler, Trablus’taki varlıklarını güvence altına almak ve ülkeyi bölmemek karşılığında Libya’dan çıkmanın değil pastayı kiminle paylaşacaklarının derdindeler.
FRANSIZ-TÜRK GERGİNLİĞİNİN NEDENLERİ
Ömer Kuş
Al Arabi al Cedid
Libya'daki son gelişmeler jeopolitik manzarada değişiklikler yarattı. Güç dengesindeki değişimler, Emekli General Halife Hafter’in kuvvetlerinin geri çekilmesiyle Ulusal Mutabakat Hükümetinin güçleri lehine oldu. Hafter, Batı Libya’da birçok alanı kaybetti. Türkiye’nin Mutubakat Hükümetine verdiği destek bu gelişmelerin ana itici gücü oldu. Libya’daki müdahale, ülkelerinin hesaplarını yeniden değiştirdi ve kartları yeniden dağıttı. En büyük kaybeden Fransa oldu. İtalya pozisyonunu değiştirmek zorunda kalırken Libya’daki çıkarlarını korumak için Türkiye ile bir anlaşma eğilimine girdi.
Türkiye ile Fransa arasındaki gerilim, Libya ya da Suriye ile sınırlı değil. Anlaşmazlık birçok dosya ve konuya uzanıyor. Türkiye sadece Libya’da değil, aynı zamanda Mağrip’in çeşitli ülkelerinde ve genel olarak Afrika’daki diğer ülkelerde de Fransa için gerçek bir rakip haline geldi.
Libya petrolü, ucuz fiyatı ve Fransa ile Avrupa’ya kolay ihracat ile öne çıkıyor. Bu nedenle Fransa her zaman dev petrol şirketinin, Total’in çıkarlarını güvence altına alarak önemli ticari faydalar elde etmeye çalıştı.
Libya üzerindeki uluslararası ve bölgesel çatışmanın yoğunlaşmasıyla birlikte, tüm tarafların siyasi bir çözüm üzerinde anlaşması için bir formül bulması daha faydalıdır. Kalıcı ateşkes lehine politika yeniden gözden geçirilmelidir. Libya trajedisini durdurmanın tek yolu Birleşmiş Milletler tarafından desteklenen barış sürecinin desteklenmesidir. Ne yazık ki durum, buna ulaşmaya yakın görünmüyor.