Beton santrali işçisi: ‘Ne kadar sefer atarsan o kadar para’
Mesainin olmadığı, şoförlerin maaş+sefer adı altında 16-17 saat çalıştığı, maske ve sosyal mesafenin hiç olmadığı, devletin göz yumduğu, görmezden geldiği bir iş kolu...
Fotoğraf: Pixabay
Bir beton santrali işçisi
İstanbul
Merhaba ben İstanbul’da bir beton santralinde çalışıyorum. Bu mektubu da size oradan yazıyorum. Hani şu beton mikserleri gece gündüz yanınızdan geçer, çoğunuz fark etmez bile…
Çalışma koşullarımızdan biraz bahsetmek istiyorum. Sabah saat 8’de işbaşı yapıyoruz, akşam beton kaçta biterse artık. 12 olur, 1 olur ama sabah saat 8’de işbaşı yapmamız hiç değişmez. Hafta tatillerimizin çoğu zaman verilmez. Ya da işin durumuna göre, kendi belirledikleri bir günde izin verirler, bize hiç sormadan. İş kurallarının hiçe sayıldığı, işçi güvenliğinin hiç uğramadığı bir iş kolu aslında bu iş kolu. Mesainin olmadığı, şoförlerin maaş+sefer adı altında 16-17 saat çalıştığı, maske ve sosyal mesafenin hiç olmadığı, devletin göz yumduğu, görmezden geldiği bir sektör.
İstanbul'un tünel ve köprülerini, dev alışveriş merkezlerini, gökdelen ve lüks dairelerini bunun gibi santralden elde edilen çimento ve beton ile inşa ediyorlar. Burada çalışan emekçilerin sıkıntıları bir gün olsa dahi gündeme gelmiyor. Bu iş kolunda da iş cinayetlerinin sıkça yaşandığı apaçık gerçek. Türkiye'nin bu kanayan yarası gibiyiz, neresinden tutsanız elinizde kalır. Özellikle ‘gurbetçi’ diye tabir ettiğimiz arkadaşların kalma yerleri içler acısı… 2 kişilik odalarda 5-6 kişi kalmak zorunda bırakılıyorlar. Hijyenden yoksunuz. Tuvalet ve banyolar içler acısı, yemekler ayaküstü yeniyor. İşsizlik bahane edilerek insanlar fazla çalıştırılmaya zorlanıyor. ‘Sefer’ adı altında, ‘Ne kadar sefer atarsan o kadar para’ denerek teşvik ediliyor, fazla çalıştırılıyoruz. Yine de aldığımız maaş 3 bin 500 lirayı geçmiyor. Normal asgari ücretle çalışsak bu kadar mesai ile 2 maaş almamız gerek ama maalesef bu sektörü hali bu…