14 Temmuz 2020 00:18

Şili’de sosyoekonomik uçurum ile derinleşen Kovid-19 salgını

Şili'de iyice derinleşen salgın krizi ile tekrar ortaya çıkan temel sosyoekonomik sorunlar, hem virüsün yayılma hızını artırdı, hem de zor durumdaki insanları yeniden sokağa döktü.

Fotoğraf: Deniz Bozkurt

Paylaş

Deniz BOZKURT
Valparaiso

1990’lar ile demokrasiye dönüşünden beri en ciddi siyasi ve sosyoekonomik krizini ekim 2019’da başlayan büyük toplumsal olaylarla yaşayan Şili, çözülmemiş toplumsal sorunların ve gerginliklerin üstüne son zamanlarda derinleşen koronavirüs salgınının sancılarını da güçlü bir şekilde hissetmeye başladı.

Nisan ayında salgın Şili’yi henüz yeni etkilemeye başlamışken, O Dönemin Sağlık Bakanı Jaime Mañalich, ülkenin sağlık sisteminin dünyanın en iyileri arasında olduğunu iddia etmişti ve hükümetin salgın için iyi hazırlandığını söyleyerek endişelenecek bir durum olmadığını eklemişti. Ancak, bu yazı tarihi itibariyle Şili 315 bini geçen vaka sayısı ile Brezilya ve Peru’dan sonra Güney Amerika’da virüs salgınının en fazla görüldüğü üçüncü ülke ve dünyada ise altıncı ülke konumunda.

Nüfusa göre ise durum daha da vahim: Milyon kişi başına 15 binden fazla vaka (Şu anda dünyadaki en yüksek oran) ve 500 üzeri ölüm (Toplamda 7 bine yakın). Basın açıklamalarında olduğundan daha az vaka sayısı vermesi ortaya çıkan Eski Sağlık Bakanı, derinleşen salgın krizi neticesinde haziran ortasında istifa etti. Bakan, istifasından kısa bir süre önce başkent Santiago’da çok hızlı bir şekilde artan vakalar karşısında kentin yoksul mahalleleri konusunda hiçbir farkındalığının olmadığını itiraf etmiş, “Santiago’da öyle yoksul ve kalabalık mahalleler var ki bunların farkında değildim” demişti.

Bu aynı zamanda salgın için alınan resmi tedbirlerin ve hazırlıkların sınıf farkı gözetilerek ve daha çok ülkenin kontrolünü elinde bulunduran zengin ve elit sınıfa yönelik bir eylem planı olduğunun ortaya çıkması idi.

Hükümetin ve yetkililerin iyice derinleşen sağlık krizinde topu Santiago’nun varoş ve fakir mahallerine atması (“Karantinaya uymuyorlar” açıklamaları) aslında hem Şili’deki salgın krizinin kontrol dışı olduğunu hem de yıllardır var olan sosyoekonomik uçurumun salgın ile ne denli iç içe girdiğini gösteriyordu. Şili’de mart ayında yaz sezonu bitmesi ile Avrupa ve Amerika’dan dönen zengin ve elit Şilililer, virüsü de beraberinde getirdi. “Alınan tedbirler” ile yüksek kaliteli özel hastanelere ve kliniklere erişebilen bu ilk grup arasında salgın kontrol edilmiş gibi gözükse bile, özellikle zengin mahallelerdeki ev, restoran ve kafeterya gibi yerlerde çalışmak zorunda kalan işçi ve emekçi kesim virüsü kaparak kendi yaşam alanlarına taşıdılar.

Bu bölgelerde yaşayan ve çoğunluğunu Şili yerli halkı ile Venezuela, Haiti, Peru, ve Bolivya gibi ülkelerden gelen göçmenlerin oluşturduğu kesim, övülen bu sağlık sisteminden ve alınan tedbirlerden yararlanamadı. Birçok kişinin evden çalışma lüksüne sahip olmadığı düşük gelirli bu mahallelerde salgın kontrol dışına çıktı. Birçok insan virüsün sağlık durumlarını nasıl ve ne derece etkileyeceğinden çok, virüse yakalanıp kötü ve yetersiz koşullardaki işlerini kaybetme kaygısı ile karşı karşıya kaldı. Yine bu yerlerde işini kaybetme endişesi ile test yaptırmaktan kaçınan insanların olduğu düşünüldüğünde, salgının işçi ve emekçi sınıf üzerindeki dağılımının ve gerçek etkisinin tam olarak tespit edilmesi zorlaştı.

Hükümet, mayıs ortalarında birçok bölgede tam karantinaya geçmeye karar verdi, ancak Şili’deki gelir dağılımı eşitsizliğinin bu karara verilecek reaksiyonu nasıl etkileyebileceğine dair ihtimalleri pek de dikkate almamıştı.

Gerçekten de karantinaya geçişten sonra, Santiago’nun yoksul mahallelerine sözü verilen gıda yardım paketleri ulaşmayınca sokaklarda yiyecek isyanları başladı. Bazı yerlerde salgın koşullarının Şili’deki karşılığının açlık ve isyan olduğu bir durum ortaya çıktı.

Neoliberal politikalar nedeniyle hükümet, salgının yayılmasını engellemek için ekonomik faaliyetleri kısıtlayarak özellikle geliri düşük çalışanları güvence altına almaktan kaçındı. Toplumsal hareketler ve sendikalar, hükümeti salgın koşullarını ve ekonomiyi insanların yaşamlarından önemli gördüğü ve tüm toplumu kapsayan sağlık ve iş güvencesi tedbirlerini almadığı için kınadılar.

Son zamanlarda iyice derinleşen virüs salgını ile tekrar ortaya çıkan temel sosyoekonomik sorunlar, hem virüsün yayılma hızını artırdı hem de zor durumdaki insanları tekrar sokaklara çıkartmaya başladı.

Temmuz ayı ile beraber, Santiago’da birçok mahallede hükümetin salgın politikalarından kaynaklanan ekonomik ve sosyal krizi ele alma çabalarını reddeden eylem ve protesto gösterileri yapılmaya başlandı. Diğer şehirlerle beraber, 2-3 Temmuz tarihlerinde gerçekleştirilen iki günlük ulusal protesto gösterilerinde birçok işçi ve çalışan salgın yayılımını önlemeye yönelik alınan tedbirler eşliğinde sokaklarda hükümeti kınadı.

Ayrıca dışarı çıkamayan birçok insan da evlerin balkonlarından ve sosyal medya üzerinden bu oluşuma destek oldular.

Ekim 2019 ile başlayan olaylar ile sıkça gündeme gelen çevik kuvvet polisinin orantısız güç kullanımı, salgın koşullarında da devam ederek ulusal protesto etkinlikleri zorla sonlandırıldı. Bu iki günlük ulusal eylemde aynı zamanda, 2-3 Temmuz 1986 yılında Pinochet askeri diktatörlüğüne karşı gerçekleştirilen büyük kitlesel gösteriler ve ordu tarafından gözaltına alınırken darbedilerek ateşe verilen; Santiago’nun izole bir yerinde yanmış durumda ölüme terkedilen genç bir fotoğrafçı olan Rodrigo Rojas da anıldı. Yine aynı olay sırasında hayatta kalmayı başarabilen ancak ciddi yanıklara maruz kalan ve şu an psikolog ve aktivist olarak hayatına devam eden Carmen Gloria Quintana ise daha sonra birçok kişiye demokrasi için bir umut sembolü olmuştu.

Şili yakın tarihinde önemli bir yer edinen 2-3 Temmuz 1986 kitlesel eylemleri ile ülkede demokrasiye geçiş mücadelesi önemli bir ivme kazanmıştı.

Tüm dünyada olduğu gibi Şili’de de Kovid-19 salgınının özellikle ekonomik ve sosyal etkileri kendini daha da göstermeye başladı. Şili Ulusal İstatistik Enstitüsü raporu, mart ayından mayıs ayına kadar olan çeyrekte Şili’nin ülke genelinde son 11 yılın en yüksek işsizlik oranına (yüzde 11.2) ulaştığını ortaya koydu.

Şili Merkez Bankası, ülkenin gayrisafi yurt içi hasılasının Kovid-19 salgını sonrasında son 35 yılın en büyük düşüşü olan yüzde 5.5 ila 7.5 arasında düşebileceğini bildirdi. Yakın zamanda yapılan bir kamuoyu yoklaması, Şili Devlet Başkanı Sebastian Piñera’yı “ret” oylarının daha da artarak yüzde 77’ye çıktığını gösterdi.

Bu kriz ortamında son kozlarını oynayan Piñera her ne kadar orta sınıfa yönelik 1.5 milyar dolarlık yeni bir destek paketi açıklayıp “Ekonomik tedbirler alıyoruz” mesajı verse de, salgın nedeniyle 25 Ekim 2020 tarihine ertelenen anayasa referandum sürecine doğru daha da zor koşulların ve sert protestoların meydana gelmesi oldukça olasıdır.

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
ÖNCEKİ HABER

Basın hak ihlali raporu: Terör kavramı, gazetecilerin tutuklanması için kullanıldı

SONRAKİ HABER

HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç: Sansürün faturası ağır olacak

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa