Haluk Hepkon: Pandemi bizlere dünyanın hızla dijitalleştiğini gösterdi
Metin Boran, Kırmızı Kedi Yayınları’nın Sahibi Haluk Hepkon ile konuştu.
Solda: Metin Boran, Sağda: Haluk Hepkon / Fotoğraf: Kırmızı Kedi Yayınları
Metin BORAN
Günümüzde kültür endüstrisinin bir parçası olan yayıncılık piyasasında bir hareketlenme olduğu, ilgili herkesin malumu. Bir yanda cemaatler, tarikatlar yayın dünyasında devlet desteği ile görünür olurken diğer yanda gerçek edebiyat için seküler düşüncenin temsilcileri okuyucuya ulaşma çabasıyla kendi sınırlı olanaklarıyla direniyorlar. Kitap piyasası artık neredeyse dijital ortama taşınmış durumda. İnternet satışları ciddi bir okuyucu kitlesine kolayca ulaşabiliyor. Diğer yandan okuyucu ile doğrudan ilişkiyi tercih eden yayınevi ve kitabevleri de kendi mecralarında gelişerek bu hatta var olmaya devam ediyorlar.
Ancak bu alanda var olma mücadelesi veren kurum ve kuruluşların yaşadığı sıkıntıları tahmin etmek zor değil. Bir yanda bu alana da el atan holding sermayesinin tekelleşme tehdidi, diğer yanda ekonomik zorluklarla boğuşarak istediği, inandığı ve düşünce dünyasına uygun kitaplar piyasaya sürerek yaşamaya çalışmak. Bütün bu sorunlara rağmen yerli yazar ve çeviri kitapları okuyucuya doğrudan ulaştırmak için yayıncılığın yanı sıra kitabevleri de açarak bu alanda önemli bir okuyucu kitlesi oluşturan Kırmızı Kedi Yayınları’nın Sahibi Haluk Hepkon ile konuştuk.
Kırmızı Kedi Yayınevi ne zaman kuruldu?
2008 yılında Kımızı Kedi Yayınevi kuruldu. İlk kitabevimiz de Aralık 2010’da açıldı.
Kitap yayıncılığında politikanız nedir, hangi tür kitaplara öncelik tanıyorsunuz?
Bizim için kitabın niteliği önemli, iyi edebiyat kitapları ve siyasi olarak duruşu olan, gerçekleri aktaran, gündemi yakalayan kitaplara öncelik veriyoruz.
Yerli ve yabancı yazar ayrımınız var mı?
Böyle bir ayrımımız yok, yayın politikamıza uyan yerli-yabancı diye ayrım gözetmeden nitelikli her eseri basıyoruz.
Kitap yayın politikanızı oluştururken metnin içeriğine mi bakıyorsunuz yoksa yazarın tanınırlığına mı?
Yazarın bilinir olması bizim için çok bir şey ifade etmez, ne yazdığı ve nasıl yazdığıdır önemli olan. Bilinir olup da güvenilir araştırmalara dayanmayan bir metni basmamız mümkün değil.
Klasik soru olacak ama ülkemizdeki okuryazar oranı ile basılan telif ya da çeviri kitaplar konusunda bilgi verir misiniz? Bu ortamda Kırmızı Kedi Yayınevinin etki alanı nedir?
Türkiye’de okuryazar oranı hâlâ düşük elbette ama azımsanacak bir oran da değil. Gerçekten kitap okuyan, yeni kitapları takip eden güçlü bir kitle var. Bu noktada da telif eser daha çok okunuyor ya da az okunuyor diye bir kıyaslama yapmak mümkün değil. Dönemsel olarak ve dahası kitabına göre değişir bu oran. Bizim için en önemli örnek bu anlamda Saramago kitaplarının, telif eser olmakla birlikte tüm zamanların en çok okunan kitapları listesindedir her zaman.
Yılda kaç kitap sunuyorsunuz okuyucuya? Yayımladığınız kitapların içerik tasnifi var mı? Yani toplumsal disiplinler bağlamında yayımlarınız arasında tarih, bilim, siyaseti, sanat, estetik, felsefe gibi alanların kitaplarınız arasında yeri nedir?
2008 yılında 10. yaşımızı kutlarken Yılmaz Özdil’in Mustafa Kemal kitabını da 1000’inci kitabımız olarak okurlarla buluşturduk. 10 senede 1000 kitap önemli bir rakamdı ki şu anda da 1200’ün üzerinde yayımladığımız kitap var. Elbette bu kitapları yayımlarken de çeşitliliğe önem veriyoruz ve farklı disiplinlerde eserleri de yayımlıyoruz. Örneğin Alev Coşkun’un Kuvayi Milliye’nin Kuruluşu, Asker İnönü kitapları ve Yaşar Aksoy’un Hasan Tahsin’in hayatını anlattığı Türk Devrim Dizisi kitaplarımız var, bunun yanı sıra Fikret Mualla’nın hayatından Genco Erkal’ın hayatına Avni Lifij’in hayatından Siyah Kalem Mehmed Efendi’nin hayatını anlatan sanat dizimiz de mevcut…
Yayımladığınız kitaplar arasında toplumsal duyarlılığı olan metinler ve güncel gerçekliği sorgulayan, eleştiren, gündemi takip eden bir yayım anlayışınızın da olduğu izlenimi ediniyoruz.
Böyle bir misyonumuz var açıkçası, bizler için yapılan Kuvayi Milliye’nin yayınevi tanımı boşa değil. Sesi kısılmak istenen yazarlara kucak açan, tehditlere ve her türden zorbalığa rağmen yayıncılıktan ödün vermeyen bir yayınevine ihtiyaç vardı. Bu ihtiyaç Kırmızı Kedi’nin var olma nedenidir. On sene önce var olmayan bir yayınevinin bu kadar kısa zamanda toplumda bu kadar etkili olmasının en önemli sebebi bu. Biz de yazarlarımız da bu var olma nedenimize özen gösteriyoruz. Daha yapacağımız çok iş, birlikte çalışacağımız çok yazar var.
Türkiye’de yayımcılık alanında bugün bir tekelleşmeden söz edilebilir mi? Ya da böyle bir endişe taşıyor musunuz?
Yayımcılıkta bir tekelleşme söz konusu değil. Elbette belli başlı yayımcılar daha çok dikkat çekiyor ve lokomotifin başında yer alıyor. Üstelik her yıl pek çok yeni yayınevi de kuruluyor. Çeşitlilik de artıyor…
Dijital dünyanın okuma kültürünü, kitap satışlarını ve okuma oranını nasıl etkilediğini düşünüyorsunuz?
Tamamen olumlu bir etki yaratıyor, hem kitabın tanıtımı açısından bir alan açıyor hem de satış kanalı yaratıyor. Bu pandemi dönemi de bizlere gösterdi ki dünya hızla dijitalleşiyor. İnsanlar evlerinde vakit geçirirken sosyal medya aracılığı ile bir yandan sevdikleri sanatçının konserini dinleyebiliyor, yazarın söyleşisine katılabiliyorlar bir yandansa istedikleri kitap tek tıkla, taşıma derdi olmadan evlerine ulaşıyor. Pandemi sürecinde çalışanlarımızın da sağlığını korumak adına kitabevlerimizi geçici süre ile kapatmıştık ve hızla www.kirmizikedi.com sayfasını aktif hale getirdik. Burada okurlar sadece Kırmızı Kedi Yayınevinin kitaplarını değil 200 bin çeşitle aradıkları bütün kitapları bulabiliyor. Geri dönüşlere bakılırsa da okurlar da bu yeni mecradan alışveriş yapmaktan gayet memnunlar.