Seyit Aslan: Ağır cezai yaptırımlar olmadan iş cinayetlerinin önüne geçemezsiniz
DİSK Yönetim Kurulu Üyesi Seyit Aslan, “Anlayış değişmeden, denetim mekanizması oluşturulmadan, ağır cezai yaptırımlar olmadan iş cinayetlerinin önüne geçemezsiniz” dedi.
Fotoğraf: AA
Sakarya'da 7 kişinin hayatını kaybettiği, 122 kişinin yaralandığı havai fişek fabrikasındaki patlama ile ilgili çok sayıda ihmalin olduğunu belirten Genç İşçiler, Göçmen İşçiler, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Dairelerinden sorumlu DİSK Yönetim Kurulu üyesi Seyit Aslan, çalışanların yakınlarıyla helalleşerek işe gittiğini söyledi.
Sakarya'nın Hendek ilçesinde bulunan ülkenin en büyük havai fişek fabrikasında 3 Temmuz’da meydana gelen patlamada 7 kişi hayatını kaybetmiş, 122 kişi de yaralanmıştı. Sakarya Cumhuriyet Başsavcılığınca patlamaya ilişkin başlatılan soruşturma kapsamında gözaltına alınan fabrika sahibin oğlu olan 1 sorumlu müdür, 1 iş güvenliği uzmanı ile 2 ustabaşı "taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma" suçundan tutuklandı.
Bu facianın ardından 9 Temmuz günü fabrikada patlamayan havai fişeklerin imha edilmek üzere taşındığı kamyonda meydana gelen patlamada sonucu 3 asker hayatını kaybetti, 12 kişi yaralandı.
Yaşanan patlama ile 7 kişiye mezar olan fabrikada daha önceleri de benzer patlamaların yaşanması ihmal iddialarını gündeme getirdi. İş güvenliği uzmanları, yaptıkları değerlendirmelerde fabrikada gerekli tedbirin alınmadığını dile getirdi.
Patlamadan sonra bölgeye giderek Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Yönetim Kurulu üyesi Seyit Aslan, işçilerin her sabah yakınları ile helalleşerek işe gittiğini söyledi.
TUZUN KOKTUĞU NOKTA
Bu tür iş cinayetlerinde patlamanın sorumlusu olarak işverenin hemen gözaltına alınarak ifadesine başvurulması gerektiğini belirten Aslan, sorumlu işverenin yurttaşların tepkileri sonucu ancak günler sonra gözaltına alındığına dikkat çekti. Aslan bu duruma ilişkin şunları dile getirdi: “İşveren, patlama kazasında bakanla gezdi. Bu durumda delillerin karartılmadığını kim söyleyebilir. Patlama anında delil kaçırma durumu işçi aileleri sayesinde engellendi. Dolayısıyla neresinden bakarsanız bakın çok ciddi soru işaretleri olan bir işletme ve işveren. Cumhurbaşkanının işvereni araması, bakanların görevlendirilmesi ve işverenle sahayı gezmeleri, MÜSİAD’ın işverene moral yemeği vermesi işvereni kamuoyunda korumaya dönük bir tutumdu. Tuzun koktuğu noktadır. Bu durum diğer işverenlere de çok büyük bir cesaret veriyor. Nasılsa devletin şemsiyesi altındayız gibi bir algı ortaya çıkıyor. Dolayısıyla bu kabul edilir bir durum değil.”
KANUN ÇIKTI İŞ CİNAYETLERİ ARTTI
Yine 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 2012 yılında çıkmasına rağmen iş cinayetlerinin devam ettiğine işaret eden Aslan, bu kanun çıkınca bütün sorunlar çözülecek algısı oluştuğunu, fakat sonucun öyle olmadığını dile getirdi.
Kanun’dan sonra da iş cinayetlerinin artarak yaşanmaya devam ettiğini söyleyen Aslan, “Anlayış değişmeden, denetim mekanizması oluşturulmadan, ağır cezai yaptırımlar olmadan iş cinayetlerinin önüne geçemezsiniz. Ülkenin Cumhurbaşkanı ‘fıtrat’ derse, işvereni arayıp geçmiş olsun derse, iş cinayetleri devam eder” dedi.
İŞ GÜVENLİĞİ UZMANLARI YETKİSİZ
Ayrıca İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası’nda iş güvenliği uzmanlarına verilen bir yetki olmadığını belirten Aslan, sözlerine şöyle devam etti: “Kazalardan sonra ilk gözaltına alınanlar iş güvenliği uzmanları oluyor. Fakat tedbiri iş güvenliği uzmanı almaz sadece yazılı hale getirerek işverene iletir. Sorumluluk işverene aittir. Böyle işyerlerinde meseleler anlıktır, o an tedbiri almazsan bir saat sonra ne olacağını kimse kestiremez. İşveren, ‘bu raporu beğenmedim, yeniden yaz’ diyor. İş güvenliği uzmanı bağımsız değil. İşverenden maaş alan birisinin kalkıp işverene karşı çıkması mümkün değil.”
“BEDELİNİN ÖDENMESİ GEREKİYOR”
Aslan, İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası’nın yanı sıra denetim mekanizmalarının da değişmesi gerektiğinin altını çizdi. İş güvenliği uzmanının tam yetkili olması ve tehlike anında üretimi durdurma yetkisinin verilmesi gerektiğini kaydeden Aslan, yine sendikaların, emek ve meslek örgütlerine yasal olarak denetim mekanizmasının içerisinde görev verilmesi gerektiğini vurguladı.
Bununla birlikte sendikal örgütlenmenin önündeki engellerin kaldırılması gerektiğini söyleyen Aslan, “Sendikalı işyerlerinde sendikanın işi durdurma yetkisi oluyor. Bütün bunlara rağmen bir caydırıcılık olması gerekir. İşverenler tedbir almadıklarında yaşanılan iş cinayetlerinde ağır cezalar alması gerekir. İşverenlerin ağır ceza mahkemelerinde yargılanmaları gerekiyor. Yaşanılanların bedelini ödemesi gerekiyor” şeklinde konuştu. (İstanbul/MA)