18 Temmuz 2020 00:00

Yapay diller ve Esperanto-II

Çar hükümetince Esperanto’ya yasak getirilmiş, daha sonraki yıllarda ise Esperantocular Nazizmin kovuşturmasına da uğramışlardır.

Esperanto alfabesi | Fotoğraf: Esperanto todo dia/Wikimedia Commons (CC BY-SA 4.0)

Ahmet Uhri
Ahmet Uhri

Geçen hafta kaldığımız yerden devam edelim ve Esparanto diline kadar gelelim. Daha önce de yazdığım gibi yapay dil yaratma projeleri genellikle başarısız olmuş ve günümüzde bu projelerin istenilen amaçlara ulaşamayacağı bir kısım insanca anlaşılmıştır. Ancak bu üretilen yapay dillerden biri etkililiğini korumuştur. Esperanto denilen bu dil, dünyanın önde gelen şehirlerinde delegeleri bulunan bir Universala Esperanto Asocio (Uluslararası Esperanto Derneği) tarafından yaygınlaştırılmaya çalışılmaktadır. Bugün yaklaşık iki milyon kişi bu dili bilmekte ve değişik ülkelerde bu dili öğreten dil okulları bulunmaktadır. İçinde Esperanto ile yazılmış yüzden çok dergi ve gazetenin bulunduğu bir Esperanto basını da mevcuttur. Ayrıca Esperanto dilinde yayın yapan radyo ve televizyonlar da bulunmaktadır. Kitab-ı Mukaddes’ten Andersen’in masallarına kadar on bin ciltten fazla yazınsal yapıt bu dile çevrilmiştir, bu yayınların bazılarına UNESCO da mali yardım yapmaktadır. Üstelik Esperanto dilinde özgün bir yazınsal üretim de vardır. Bu özgün üretimin en güzel örnekleri ise, altmış yıldır bu dille şiirler yazan ve 52 tane kitabı bulunan, 73 yaşındaki İskoç şair Bill Auldun Uluslararası Edebiyatçılar, Denemeciler ve Şairler Birliği tarafından bir zamanlar Nobel Edebiyat ödülüne aday gösterilmesi ile taçlanmıştır.

Esperanto ilk kez 1887 yılında, bir Polonya Yahudisi olan Dr. Ludwig Lazarus/Leyzer Zamenhof tarafından, Rusça, Uluslararası Dil. Önsöz ve Eksiksiz Elkitabı (Ruslar için) adıyla Varşova’da Kelter Basımevi’nce yayınlanan kitap ile dünyaya önerildi. Aslında bu, bir çeşit ders kitabıydı ve Zamenhof bu kitapta yazar adı olarak Doktoro Esperanto (Ümitli Doktor) adını kullandığından, önerilen dilin adı da Esperanto olarak kaldı. Hatta bu konuda yazılan bir kitap Habora yayınlarından 1966 yılında Türkçeye de çevrildi. Jonathan Pool’un yazdığı, Esperanto Öğrenelim adlı bu kitap için 2014 yılında aramızdan ayrılan rahmetli Bülent Habora’ya teşekkür ederek kendisini anmış olayım.

1859 yılında Polonya’nın Beyaz Rusya sınırına yakın Bielostok’ta doğan Zamenhof, ilk gençlik yıllarından beri uluslararası bir dili düşlemeye başlamıştı. Başta da belirtildiği gibi Yahudi bir ailenin çocuğu olarak doğan Zamenhof, milliyetçi tahriklerin ve sürekli Yahudi düşmanlığı dalgalarının sarstığı bir ırklar ve diller potasında yetişmiştir. Çar hükümetinin entelektüellere, özellikle Yahudi entelektüellere karşı gerçekleştirdiği baskı ve daha sonra kovuşturma deneyimini de yaşayan Zamenhof’da evrensel bir dilin oluşturulması ile halklar arası uyumun sağlanabileceğine olan inanç gelişmeye başlamıştır. Ayrıca, Zamenhof kendisini kendi dininden olanlarla dayanışma içinde hissettiğini ve Yahudilerin Filistin’e dönmelerini dilediğini, ancak laik dindarlığının onu, milliyetçi siyonizm biçimleriyle özdeşleşmekten alıkoyduğunu ve diasporanın sonunu, atalarının diline bir dönüş olarak düşünmek yerine, bütün dünyadaki Yahudilerin yeni bir dille birleştirilebileceğini düşüncesine yönlendirdiğini yine Umberto Eco’ya dayanarak belirtmek olasıdır.

Esperanto önce Slav dünyasında sonra da Avrupa’nın kalanında yaygınlık kazanırken diğer yapay dillerin düştüğü tuzağa düşmemiş ve 1905’te Zamenhof’un ikinci kitabı olan Fundamento de Esperanto’da belirtilen temel gramer niteliklerini değiştirmemiştir. Zamenhof’un belirttiği temel ilke, gelecekte bu dilde sözlüksel iyileştirmeler ve zenginleştirmelerin yapılabileceği ancak temel yapının bozulamayacağı ilkesiydi.

Bu ilkeye sıkı sıkı bağlı kalan takipçileri dilin bugünkü durumuna gelebilmesini sağlamışlardır. Esperanto’nun yaygınlık kazanabilmesinin bir diğer nedeni ise, bu yeni dil hareketinin belirli ideolojik konumlardan bağımsız tutulmaya çalışılmış olmasıdır. Zira uluslararası dilin insanlarca onaylanması ve kullanılabilmesi için, farklı dinsel, siyasal ve felsefi fikirlerden insanların bu dili kabul etmeleri gerektiğinin erken farkına varılmış ve bu yönde çaba harcanmıştır. Hatta herhangi bir kuşkuya yol açmamak için Zamenhof’un Yahudi olduğu bile sessizce geçiştirilmeye çalışılmıştır. Bu şekilde davranılmasının bir diğer nedeni ise, o yıllarda Avrupa’da birçok çevrede yaygın olan ‘Yahudi Komplosu’ kuramının biçim kazanmaya başlamış olmasıydı. Ayrıca, insancıl barışseverliği tehlikeli bir devrim ideolojisi olarak görülen Tolstoy’un tutkulu desteğini elde etme talihine/talihsizliğine kavuşmaları nedeniyle Çar hükümetince Esperanto’ya yasak getirilmiş, daha sonraki yıllarda ise Esperantocular Nazizmin kovuşturmasına da uğramışlardır. Konunun bundan sonrası haftaya kaldı. Görüşmek üzere…

Reklam
YAZARIN DİĞER YAZILARI