"Uygulamalı bilim olan psikoloji eğitimi açık öğretimde yetersiz kalır"
Açık öğretimde psikoloji bölümünün açılmasına tepki gösteren öğrenciler uygulamalı bir bilim olan Psikoloji bölümünün açık öğretimde yetersiz kalacağını belirterek tepki gösterdi.
Fotoğraf: Pexels
Geçtiğimiz günlerde Psikoloji bölümünün açık öğretimde açılmasına dair yapılan açıklamayla birlikte sosyal medya üzerinden birçok Psikoloji öğrencisi tepkisini dile getirmişti. Daha sonra İstanbul Üniversitesi önünde toplanan öğrenciler Psikolojinin örgün eğitimde verilmesi gereken bir bölüm olduğu ve açık öğretimde verimsiz olacağına dair düşüncelerini dilekçe yoluyla üniversite yönetimlerine iletti. Bizler de farklı üniversitelerde bulunan Psikoloji öğrencilerinin bu konuya dair düşüncelerini sorduk.
Kapadokya Üniversitesi Psikoloji bölümü öğrencisi Musab Karataş yüz yüze eğitimin önemine vurgu yaparak, “Açık öğretimde psikoloji açılması bütün psikoloji camiasını derinden üzmüştür. Bunun nedeni kendi çıkarlarımızı gözetmenin aksine Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının geleceğin yöneticileri eğitimcileri olacak genç arkadaşlarımızın ve hepimizin gözünden sakındığı çocuklarımızdır. Biz okul derslerinin zorluğunun ve yüz yüze eğitimin zorunlu olması gerektiğinin önemini her mecrada paylaşmış bulunmaktayız. Kendini geliştiremeyen karşısındaki bireye yardım etmeyi bırakın zararı olacak her türlü eylemin olmaması için gerek günümüz gerekse gelecekte yaşayacak bireylerin ruh sağlığını düşünmemizden kaynaklanmaktadır” diye belirtti.
“AÇIK ÖĞRETİM ALANINDA UYGULANAMAZ”
Psikoloji öğrencisi Hatice Büşra Erdoğan, psikoloji eğitiminin açık öğretim alanında yapılabilecek bir uygulama olmadığını belirterek şunları söyledi: “Psikoloji okurken insanın iç dünyasına dair o kadar önemli bilgiler ediniyor ki insan, bu durumda etkili olan en önemli öğretici etkenler bu bölümün uygulamalı olması, derslerde hem hocalarımızı hem de vakaları birebir gözlemleme şansımızın olması ve derslerin karşılıklı yorumlamaların yapılarak daha zengin ortamın oluşmasına olanak sağlayan interaktif yapıda olmasıdır. Bu alanın günümüzde yer alan tüm bilimlerin içinde olması sebebiyle, alanda meydana gelebilecek en ufak pürüz tüm toplumsal hayatı etkileyecektir. Toplumsal ruh sağlığımız için alanında gerekli donanıma sahip uzmanlara ihtiyaç vardır. Bu sebeple açık öğretim bu alanda yapılabilecek bir uygulama değildir.”
“TOPLUM SAĞLIĞINI KÖTÜ YÖNDE ETKİLER”
İstanbul Üniversitesi öğrencisi Sare Gül Toyla da açık öğretimde Psikoloji açılmasının toplum sağlığını kötü yönde etkileyeceğini ifade ederek, “Eğitim hakkı dünya üzerinde yaşayan her insan için eşit olması gereken ve birçok yerde de eşit olan bir haktır. Ancak her şeyde olduğu gibi eğitimde de bu hak tanınsa dahi çalışmak çabalamak gerekmektedir. Ben tırnaklarımla kazıyarak hayatımın bazı noktalarından fedakarlıklar yaparak buraya gelmişsem şu anki açıköğretim sisteminde sırf askerliğini ertelemek ya da burs alabilmek için bölümü seçenlerle aynı diplomayı almam bana haksızlıktır. Bunun yanında bu karar gerçekleştiği taktirde psikoloji artık bir ticarethane olacak ve toplumun ruh sağlığını geri dönülemez şekilde etkileyecektir” dedi.
“PSİKOLOJİ BÖLÜMÜ AÇIK ÖĞRETİMDE YETERSİZ KALIR”
Dokuz Eylül Üniversitesi’nden Gül Nur Demirtaş ise uygulamalı bir bilim olan Psikoloji bölümünün açık öğretimde yetersiz kalacağını söyleyerek, “Hazırlık sınıfıyla beraber 5 yıl sürecek olan örgün psikoloji eğitimimin son yılındayım. 18 yaşımdan beri hem garsonum hem öğrenciyim. Paramı kitaplara yatırdım, uykusuz kaldım, okuldan çıkıp işe gidip eve dönünce yine ders çalıştım. İş günlerimden kısıp staja gittim. Öyle günlerim oldu ki sabah staja, öğlen okula, akşam işe gittim. Çünkü psikoloji uygulamalı bir bilim, çünkü ben bu bilimi gerçekten öğrenmek istiyorum. 22 yaşındayım, tam 4 senedir nitelikli bir psikolog olmak için var gücümle çabalıyorum. Değerli hocalarımın engin bilgilerini özümseyerek hayatıma ve farklı hayatlara farklı pencerelerden bakmayı öğreniyorum. Ben hem yakın gelecekteki meslek hayatımda hem de özel hayatımda 'önce zarar verme' ilkesinden kopmamak için çabalıyorum. Peki siz ne etiği ne gizliliği ne zarar vermemeyi ne hayatı psikoloji penceresinden görmeyi ne disiplinleri bir araya getirebilmeyi öğretemeyecek olan açık öğretim fakültesinde bu bölümü açarken bana, bu bilimin bütün emekçilerine, bu mesleğin saygınlığına ve bu halka ne kadar zarar verdiğinizi görmüyor musunuz? Sizden tek isteğim, 'primum non nocere (Önce, zarar verme)" diye konuştu.
“KALİTESİZ BİR EĞİTİMLE YETİŞEMEYECEK PSİKOLOGLAR İSTEMİYORUZ”
Dokuz Eylül Üniversitesi mezunu, Psikolog Sevinç Beyaz halihazırda düşük ücret ve kısıtlı istihdam gibi sorunları varken bu uygulamanın Psikoloji öğrencilerini daha çıkmaza sürükleyeceğini dile getirerek şunları söyledi: “Bizler örgün öğretimli psikologlar olarak psikoloji lisans programlarına yüksek bir çaba ve emekle yerleştik; daha sonrasında 4-5 yıl boyunca değerli bilim insanlarından yüz yüze/interaktif bir şekilde etiği, bilimi, kuramları, araştırmayı, gözlem ve görüşme tekniklerini, testleri ve birçok teoriyi öğrendik; bu yolda bilgimizi ve birikimimizi gruplarla/bireylerle çeşitli projeler, araştırmalar, deneyler, gözlem ve görüşmeler, vaka analizleri, testler uygulayarak, stajlar yaparak destekledik. Bunca çabaya ve emeğe rağmen kendimizi yeterli ve yetkin görmeyip lisans sonrasında da çeşitli eğitimlerle ve/veya lisans üstü programlarla her zaman bilgimizi ve deneyimimizi arttırmayı amaçladık. Her zaman ilk olarak 'zarar verme' ilkesiyle hareket ettik. Bunlara rağmen düşük ücret, kısıtlı istihdam, fahiş fiyatlı eğitimler, umut tacirliği yapan sahte psikologlar ve birçok alan ihlaliyle mücadelelerimizi sürdürürken bir de alanımızın açık öğretime açılacağını duymuş bulunmaktayız. Uygulamadan ve bilim insanlarıyla interaktif bir eğitimden yoksun, kalitesiz bir eğitimle yetiş(emey)ecek psikologlar istemiyoruz. Hem çabamız ve emeğimizin karşılığı olarak hem de halkın zarar görmemesi için.”
“PSİKOLOJİ BİLİMİ TEORİYE DAYALI BİR BİLİM DEĞİLDİR”
Üsküdar Üniversitesi Psikoloji öğrencisi Beyza Demirel ise endişelerini şu şekilde dile getirdi: “Psikoloji lisansı açık öğretimde okutulamaz çünkü psikoloji bilimi teoriye dayalı bir bilim değildir. Deneyler, stajlar, vaka çalışmaları gerektiren bir bilimdir. Hocalarımızla usta-çırak ilişkisi içinde ve süpervizyonlar ile de pratikte ancak öğrenilebilen bir bilim olduğundan dolayı açık öğretim eğitimi ile yeterli ve yetkin bir psikolog yetişmesi imkansızdır. Bize bu meslekte ilk olarak öğretilen, yarar sağlamaktan bile önce gelen şey danışana zarar vermemektir. Lisans ve sonrasında ki tüm eğitim hayatımız boyunca her zaman bu vurgulanır. Açık öğretim mezunu bir psikolog demek, toplum ruh sağlığına yapılmış bir saldırı demektir. İnsan ruh sağlığı çocuk oyuncağı değildir, yanlış bir müdahale ile insanların ruhunda kalıcı yaralar bırakabilir. Biz psikoloji öğrencileri ve psikologlar olarak kendi meslek hakkımızı korurken aynı zamanda toplum ruh sağlığını da koruyoruz.”
“PSİKOLOJİDE NİTELİKLİ BİR UZMAN OLMAK İÇİN ÖRGÜN EĞİTİM ŞARTTIR”
Bahçeşehir Üniversitesi 4. sınıf öğrencisi Belgizar Öztürk zaten gelecekte iş bulabilme kaygısı varken üstüne bir de açık öğretimde açılırsa niteliksiz bir hale dönüşeceğini düşündüğünü dile getirerek, “4 yıllık lisans eğitimimin son senesindeyim ve bölümümü başarı ile bitirmek, yüksek lisans yapabilmek ve nitelikli bir psikolog olabilmek adına yeterince stres hissediyorum ve alanımızın gidişatı bir yandan iş imkanı gibi durumlar ile ilgili gelecek kaygısı ile içli dışlı olduğumuz böyle bir dönemde bizden birde bölümümüzün kalitesi için endişelenmemiz bekleniyor! Biz lisans öğrencileri, özellikle psikoloji okuyan öğrenciler olarak yargılamamayı, aşağılamamayı, anlamayı ve dinlemeyi hocalarımızdan yüz yüze öğrenen öğrenciler olarak öğrenme hakkını kimsenin elinden alamayız bu hususta bizi adil olmamak(!) ile yargılayan ve açıktan okumak için direnen arkadaşlarımız var. Örgün eğitim herkese açık bir programdır ve başarılı nitelikli bir psikolog olmak için veyahut psikolojinin diğer alanlarında nitelikli bir uzman olmak için örgün eğitim şarttır. Çağımızda bir bilimin uzaktan eğitime açılıp açılmamasını tartışmak bizlere acı veriyor çünkü bizim bir yasamız yok, her sene yüksek rakamlarda örgün mezun verirken nasıl paniğe kapılmadan haksızlığa uğradığımızı düşünmeden devam edebiliriz? Psikoloji bir ilgi alanı ya da yan dal değildir, ana fay hatları gibidir maalesef burada yaşanan bir çatlak tümden yıkım ile sonuçlanacaktır” dedi.
“PSİKOLOJİNİN AÇIK ÖĞRETİME UYGUN OLMADIĞINI DÜŞÜNÜYORUM”
Yeditepe Üniversite Psikoloji bölümü 3. Sınıf öğrencisi Elif Girgin 59 alt alanlı, oldukça geniş ve uygulamalı bir bilim olan psikolojinin açık öğretime uygun olmadığını düşündüğünü belirterek şunları söyledi, “Bu durum beni endişelendiriyor çünkü örgün eğitimde bile 4 sene boyunca her şeyi görüp öğrenemiyoruz ve okul dışında da eğitim almaya, gelişmeye devam ediyoruz; seminerlerin ve eğitimlerin peşinden koşturuyor, sürekli makaleler okuyarak gelişimimizi dinç tutmaya çalışıyoruz. Oysa, açık öğretim programlarında öğrenciler dersleri yalnızca slayt, PDF ders notları, çıkmış sorular ve videolar gibi psikoloji için yeterli olmayan kaynaklardan çalışarak dönemde iki sınava giriyorlar. Okulda, ders ortamında, usta-çırak ilişkisi benzeri etkileşimli bir eğitim görmüyorlar. Sınavsız geçiş, 40 geçme notu ve çıkmış sorularla nasıl psikoloji öğrenilebilir? Amaç bu toplumda nitelikli, işlevsel ve faydalı bir psikolog olmak mı yoksa sadece psikolog olmak mı? Bu mesleği neden yapmak istediğimizi sormalıyız kendimize; geliri ve prestij için mi yoksa her geçen gün bozulan toplum ruh sağlığını refaha erdirebilmek için mi?”
“BU MÜCADELEDE ELİMDEN GELEN HER ŞEYİ YAPACAĞIM”
İstanbul Üniversitesi Psikoloji öğrencisi Rabia Sultan Öztürk ise 13 Temmuz’dan bu yana gerek sosyal medyada gerek haber kanallarında ulaşabildikleri her mecrada kararın karşısında olduklarını çok açık bir şekilde ifade ettiklerini ve etmeye de devam edeceklerini belirterek, “Ben bunun ötesinde bir şeyden bahsetmek istiyorum. Hayalini kurduğum bu bölümü emek vererek kazandığımda bu mesleği icra edeceğim için çok gururlanmıştım. Bu süreçte gördüm ki o duyduğum gurur o kadar azmış ki... Bu beraberlik ve mücadele çok daha fazlasını hak ediyor. Yanımızda olan sanatçılarımıza, yazarlarımıza, siyasetçilerimize, çok kıymetli akademisyenlerimize, mesleğini icra eden büyüklerime, Burdur'da tek tek parti binalarını gezip bilgilendirme yapan Eda'ya, basın açıklamasında yan yana pankart hazırladığımız Süeda'ya, işini gücünü bırakıp durmadan tweet atan, oğlunu yıkayıp uyutana kadar da bizi yerinde nöbete tutan Elif Demir Akdeniz'e, basın açıklamasında yanımızda olan adını hatırlayamadığım siyaset bilimleri öğrencisi arkadaşlarıma ve bu mücadelede yanımızda olan herkese çok teşekkür ederim. Çok güzel bir ailenin parçası olduğumu biliyorum. Bu mücadelede elimden gelen her şeyi yapacağım ve günün sonunda kazanan olacağız." dedi.
“BİZE MESLEK YASAMIZI VERİN”
Bartın Üniversitesi Psikoloji bölümü öğrencisi Sitti Kocaer yapılan haksızlıklar karşısında sesini duyurmaya çalışan psikolog adaylarından biri olduğunu vurgulayarak, “İstanbul üniversitesi açık ve uzaktan eğitim fakültesi altında psikoloji bölümü açtı. Bu demek oluyor ki gelecekte, çoğunluğu uygulamalı derslerden oluşan psikoloji alanından, iki test sorusu çözerek mezun olacak kişiler, diplomasını sallayarak toplum ruh sağlığına el atabilecek. Psikoloji, ruh sağlığını inceleyen çeşitli alt alanları (klinik, adli, nöropsikoloji, vb.) olan bir bilim dalıdır. 'Ruh sağlığı' günümüzde ne kadar yabana atılsa da insan bedenini kötü etkileyen birçok hastalığın temelidir. Mesela Epilepsie ya da alzheimer gibi hastalıklar... Psikoloji tabi ki bundan ibaret değil işin bir de etik kısmı var. Bunu da bir örnek vererek açıklayayım; mesela bir psikolog tokalaştığı bir bireye bile danışmanlık yapamaz, bu etik bir kuraldır. Bizler psikoloji öğrencileri olarak virüs döneminde aldığımız uzaktan eğitimin telafisini nasıl yapacağımızı düşünürken, İstanbul Üniversitesi'nin ve YÖK'ün bu kararı mesleğimizi itibarsızlaştırmaktan başka bir şey değil. Henüz meslek yasamıza bile kavuşmamışken mesleğimizin talanına tanık oluyoruz. Bu durum 4 yıl okuyup istediğimiz alanda uzmanlaşabilmek için 2 yıl da yüksek lisans yapan bizlere haksızlık değil de ne? Toplum ruh sağlığı böyle bir tehlike altına girmeye hazır mı? Toplumumuzda kaç kişi kendisini, eşini, çocuğunu, annesini, babasını. Açık öğretim mezunu, hiç danışan görmemiş, etikten uzak, psikolojiyi sadece kitaptan öğrenen psikologların eline bırakmaya hazır? Biz psikologların ruh sağlığında yeterince derin yaralara sebep oldunuz, umarım toplumun ruh sağlığında da derin ve geri dönülmez yaralar açmadan bu durumdan vazgeçerek bizlere meslek yasamızı verirsiniz” dedi. (İstanbul/EVRENSEL)