Dijitalde bir mübadele öyküsü: Smyrna
Eski İzmir’in toplumsal yapısını ve halkların yaşadıklarını, melodilerin eşliğinde keşfetmek için yeni bir kaynağımız var, buyurun keşfetmeye.
Kaynak: BÜFK Sandığımdan Hikayeler Youtube Ekran Görüntüsü
Lavin CANAN
Hacettepe Üniversitesi
Smyrna; bugünün İzmir’i, geçmişin din uğruna zorunlu göçe tabi tutulmuş şehri. 1923 yılında Lozan’la desteklenen uygulamayla Anadolu’daki Ortodoks Rumlar Yunanistan’a, Yunanistan’daki Müslüman Türkler de Anadolu’ya göç etmek zorunda kaldı. Her göç hikâyesinde olduğu gibi devletlerarası bu çekişmelerin halklar üzerindeki etkileri elbette yıkıcı oldu. Ayrıca gönderilen Ortodoks sayısının fazla olması Yunanistan ekonomisini olumsuz etkilemiş, iskan sorunlarına yol açmıştı. Halkları doğduğu, bildiği, yaşadığı bölgelerden koparılıp görmediği diyarlara zorla göndermenin oluşturduğu etki günümüzde de tazeliğini koruyor.
SANATA YANSIMASI
Evrensel Podcast’in Ege Sayfaları bölümünde düzenli olarak yayımlanan “Smyrna’dan İzmir’e Kentin Gündemi” başlığıyla izlediğimiz ve okuduğumuz güncel sorunları bu sefer BÜFK aracılığıyla geçmişten bir sayfa olarak YouTube üzerinden izliyoruz. Boğaziçi Üniversitesi’nin köklü kulüplerinden biri olan Folklor Kulübü (BÜFK) her yıl dans-müzik gösterisi formatında sergiledikleri gösterilerini bu sene salgın dolayısıyla dijital ortama taşıdılar. BÜFK, Anadolu ve çevresindeki halkların oluşturduğu kültürlerin birebir coğrafyalara konuk olarak araştırılıp incelendiği, sonrasında da araştırması yapılan yörenin dans ve müziklerinin sergilendiği bir sanat kulübü. Bu sene de “Sandığımdan Hikâyeler” adıyla 3 videoluk bir seri hazırlandı. 1908-1922 yılları arasında Smyrna’da bir müzikhol ve bu müzikholün işletmecisi iki kız kardeş üzerinden kurmaca bir öykü oluşturuldu. Karantina yüzünden evden videoların çekilip atılması ve şarkıları söylerken yan yanaymış gibi hareket etmeleri sıcacık bir atmosfer oluşturuyor. Smyrna’da o dönemde birçok farklı etnik kimlik bir arada yaşıyordu, dolayısıyla bu videoda da bambaşka hikâyeler karşımıza çıkıyor. Meseleyi sadece tarihi yönüyle ele almak -ki genelde yapılan budur- hikâyeleri yaşayan hafızalarla sınırlı tuttuğu için sosyokültürel alan hakkındaki bilgiyi dijital bir platformda kalıcı hale getirmek halklar adına büyük bir katkı.
ATLANTİS MÜZİKHOLÜ
Müzikholü, Nina ve Melina adında iki kız kardeş işletiyor. Besteci Nina’nın kanunundan çıkan dönem müzikleriyle, kardeşi Melina’nın ise bazı bölümlerinin kaybolduğu güncesiyle döneme tanıklık ediyoruz. Öyküleştirmenin müzikhol etrafında şekillenmesi o dönemdeki halkın durumunu anlamak için çok güzel bir tercih aslında. Çünkü kültürler ve olaylar en çok edebiyata, müziğe ve halk oyunlarına yansıyor. Temmuz 1908’de meşrutiyetin kabulünü birlikte kutlayan hamalları, işçileri, aydınları, kadınları ve birçok halkı bu günceden dinliyoruz. Eylül 1910 gecesinde Atlantis’in eğlencesine katılıyoruz biz de. 1912’ye geldiğimizde 2. Balkan Savaşı’yla İzmir’e gelen göçmenlerin yaşadıklarına bire bir göçmenlerin söylemlerinden ulaşıyoruz. Balkan şarkıları da böylece Smyrna halkının kulağına aşinalık kazandırmış oluyor. Kurmaca öykü olmasının yanında videonun içinde böyle gerçeklikler barındırması bugünü anlamak ve yorumlamak açısından güzel bir bağlantı oluşturuyor. Ayrıca anlatılanların fotoğraflar ve videolarla pekiştirilmesi o dönemdeki halkın durumunun görüntüsünü çizmeye yardımcı oluyor. 1914’te Atlantis kadınlar için bir iş kapısı, dikimhane oluyor. Eşi, oğlu ya da sevgilisi 1. Dünya Savaşı’na giden kadınlar arasında dert ortaklığı dayanışmayı, dayanışma da farklı kültürlere sahip insanlar arasında dostça süren birlikteliği oluşturuyor. Bugüne benzer bir düşmanlığa henüz rastlamıyoruz. Savaşın sokaklara, halkın içine inmesi ve Smyrna’nın yıkılmasıyla memleket hasreti peşi sıra diziliyor. Tüm bu olaylar silsilesinin oldukça etkileyici Türkçe, Rumca, Ladino (Yahudi İspanyolcası), Bulgarca ve İtalyanca şarkılar eşliğinde anlatıldığı seri ciddi bir emek ürünü. Söylenen şarkıların bilgisine videoların altındaki açıklamalarda yer verilmesi serinin bilgi yönünü pekiştirebilirdi, şarkıları ayriyeten dinlemek isteyenler olabilir. Hikâyenin kurmaca mekânı Atlantis Müzikholü, o dönemde Petrocochino Köşkü’yken bugün ise yerinde Karşıyaka Öğretmenevi Lokali var.