"Özel okullarda eğitim ve öğretim risk altında"
Eğitim Sen Diyarbakır Şube Eş Başkanı Sadrettin Kaya, küçük sermayeli okulların kapanmak zorunda kalabileceğini söyledi.
Fotoğraf: Evrensel
Özel Doğa Koleji ve Özel Maarif Mozaik Okulları’nın iflas etmesi gözleri yeniden özel eğitimin sorunlarına çevirdi. Devletin teşvik desteğinin 2020-2021 Eğitim ve Öğretim Dönemi’nde kesmesiyle ciddi bir ekonomik darboğazla karşı karşıya kalması beklenen özel okulların bu durumu, bir milyon 440 bin 577 öğrencinin öğretim hayatını risk altında soktu. Eğitim Sen Diyarbakır Şube Eş Başkanı Sadrettin Kaya, küçük sermayeli okulların kapanmak zorunda kalabileceğini söyledi.
12 BİN 739 ÖZEL OKUL BULUNUYOR
Milli Eğitim Bakanlığının 2019 verilerine göre, 66 bin 849 okuldan 54 bin 36’sı resmi, 12 bin 739’u özel, 4’ü ise açık öğretim kurumu. Bu okullarda ise 18 milyon 108 bin 860 öğrenci bulunuyor. Öğrencilerden 15 milyon 88 bin 592’si resmi, bir milyon 440 bin 577’si özel, bir milyon 579 bin 691’i açık öğretim kurumlarında okuyor.
Diyarbakır’da ise 201 özel okulda 27 bin 972 öğrenci okuyor. Özel okullar her ne kadar Milli Eğitim Bakanlığı tarafından denetiminde olsa da bu okullarda okuyan öğrencilere hükümet tarafından olası bir iflas durumunda öğrenimlerini tamamlama garantisi verilmiyor.
"TEŞVİKLERLE, KREDİLERLE DESTEKLEDİLER"
Özel okulların gelişimini ve eğitim durumuna ilişkin bilgi veren Eğitim Sen Diyarbakır Şubesi Eş Başkanı Sadrettin Kaya, eğitimin özelleştirilmesinin, okullarda karne, tebeşir, kayıt parası ve okulların diğer giderlerinin velilerden temin edilmesiyle başladığını söyledi.
Kaya, “Okullarda karne parası, tebeşir parası toplatarak bu okulların özelleştirileceği ve devletin kamusal alandan çekilmek istediğini söylemiştik. Geldiğimiz süreçte maalesef bu bizi doğruladı. Çünkü devlet, kamu olan herkesin eşit, ücretsiz, adil olarak ulaşması gereken bir hizmeti yük olarak gördü. Ve bunu süreç içinde teşviklerle, kredilerle destekleyerek bir anda okulların ciddi anlamda artış göstermesine sebep oldu” diye konuştu.
Özel okullarının sahiplerinin eğitim alanından gelmediğini, başka alanlarda da yatırımları olduğuna işaret eden Kaya, “Bu verilen teşvikler cazipti ve bu insanlar da burayı ticarethane olarak gördü. Ve ticarethane olarak başlattıkları bu alanın kuşkusuz sonuçlarına da ticari anlamda bakıyorlar. Kâr-zarar. Ama biz biliyoruz ki eğitim bir insan yetiştirme modelidir. Bu model de kar güdülmeden yapılması geren, kamunun zorunlu olarak yürütme zorunluluğu olan bir süreçtir” diye belirtti.
"KAPANMAK ZORUNDA KALACAK"
Özel okulların “dershane krizi” ile yaygınlık kazandığını anımsatan Kaya, şöyle devam etti:
“AKP-Cemaat kapışması dershaneler üzerinden başladı. Dershaneler büyük bir rant kapısı, aynı zamanda insan devşirme, insanları eğitimde istedikleri ideolojik argümanlarla donatıp ona göre insan tipi yaratma potansiyeli en yüksek yer olduğu için buradan başladı. Bu çatışmadan sonra AKP şunu yaptı, oradaki özel sermayeyi karşısına almamak adına teşviklerle şunu dedi, fiziksel olarak bir metre kare bahçesi olan dershaneleri bile özel okullara çevirdi ve 5 yıllık süre tanıdı. Bu 5 yılın sonunda bunların çoğunun dönüşümlerini sağlayamadan iflaslarını açıkladılar. Küçük sermayeli özel okullarda teşviklerin sona ermesiyle iflas riski devam ediyor, bunların birçoğu kapanmak zorunda kalacak.”
"DEVLETİN ÖĞRENCİLERE GÜVENCE VERMESİ LAZIM"
Özel okullarda hem velilerin hem de öğretmenlerin yaşadığı maddi zorlukları sıralayan Kaya, şunları söyledi:
“Kayıtlar devlet sorumluluğundadır, devletin oraya giren bütün öğrencilere güvence vermesi lazım. Devletin, sahiplerinin az karlı görüp okullarını kapatması durumunda bu öğrencilerin bu eğitim-öğretimini tamamlaması gerekiyor. 2020-2021 yılı için para yatıranların paralarının yatırılması gerekiyor. Devletin orda çalışıp maaşlarını alamayan eğitimcilerin sorumluluğunu üstlenmesi gerekiyor. Bu okullar Milli Eğitime bağlı, denetlemenin sadece şekilsel değil, her türlü yapılması lazım. Maliye Bakanlığı denetimlerinde bu okulların verilerini görüyordu. Ama kimse burada sorumluluk almadı. 2020’den sonra teşviklerin son bulmasıyla bu okulların az kârlı olmasından dolayı kapatılacak. Ya da oradaki çalışanlara çok daha düşük ücretlerle çalışmayı dayatacak. Sözleşmeleri yenilemiyorlar, yeniledikleri sözleşmeleri eğitimcilere vermiyorlar. Hiçbir eğitimcinin elinde sözleşmesi yok, işsizlik de hat safhada, bu işsizlik ortamında da eğitimci tepki göstermekten korkuyor. Çünkü dışarda açlıkla terbiye edilme riski var. Bizim buna karşı önerimiz eğitim kamusal olmalı, bilimsel olmalı, demokratik olmalı ve ana dilde olmalıdır.” (Diyarbakır/MA)