22 Temmuz 2020 00:00

Yerde değil gökte madencilik: Uzay Madenciliği

1979’da imzalanan Ay Sözleşmesi’nde ise Ay ve tüm gök cisimlerinin kaynaklarının “insanlığın ortak mirasının” bir parçası olduğu ifade ediliyor fakat bazı ülke ve şirketler bunları kullanma peşinde.

Yerde değil gökte madencilik: Uzay Madenciliği

Görsel: Pxfuel

Teknolojik cihazlarda kullanılan değerli metaller sınıfında gösterilen gümüş, altın, çinko, bakır, platin ve radyum gibi elementlerin 60 yıl içerisinde Dünya’da tükeneceği düşünülüyor. Kaynakları hunharca kar hırsıyla sömüren burjuvazi yaşayacağı ham madde sıkıntısının korkusuyla gözünü uzaydaki; gezegenlerdeki, asteroidlerdeki, uydulardaki madenlere dikmiş durumda. Madenleri Dünya’ya taşıma şekliyle beraber uzayda kolonileşme fikrini de sunarlarken, uzay madenciliği teknolojik ve hukuksal boyutuyla da soru işaretleri şeklinde akıllarda yer etmiş durumda.

UZAY MADENCİLİĞİ VE ASTEROİDLER

Uzay madenciliği; Dünya’ya yakın küçük gezegenlerden, uydulardan ve de asteroitlerden hammadde çıkarılması şeklinde düşünülen işlemdir. Dünya’da yerçekiminin; birçoğu ağır elementlerin çoğunu 4.5 milyar önce çekirdeğe çekip kabuktaki ağır metallerin çoğunu tüketmesinden ötürü Dünya’da oldukça az bulunmaktadır. Asteroidler ise Güneş Sistemi’nin oluşumunda Dünya ile birlikte ortaya çıktığından onunla yapısal olarak benzer malzemeler taşımaktadır. Büyüklükleri birkaç metreden birkaç kilometreye kadar olan çoğunlukla Mars ve Jüpiter arasındaki yörüngelerde dönen asteroidler C, S ve M tipi olarak üçe ayrılırlar.

C tipi asteroidlerde karbon ve fosfor gibi elementler yanında bolca su da bulunmaktadır. Bunun uzay madenciliği bakımından anlamı astronotların su ihtiyacını karşılayacağı bir istasyon gibi şu an için çok uçuk olan bir fikir ile birlikte oksijen ve hidrojen bileşenlerine ayrışmasıyla elde edilerek roket yakıtı şeklinde de kullanılması planlanıyor.

S tipi ise maden çeşitliliği bakımından oldukça zengin iken demir, nikel, manganez, titanyum, kobalt gibi elementlerin yanında özellikle altın, platin gibi çok değerli elementler de içermektedir. Uzay madenciliği açısından vurgusu yapılan özelliği ise uzayın kolonizasyonunda Dünya’dan taşımaya gerek duymadan bu elementlerin yapı inşasında kullanılacağı düşünülüyor.

M tipi asteroidler ise en az rastlanan asteroid tipi iken altın, platin, titanyum gibi değerli madenlerin bulunması S tipi için düşünülen kullanım amaçları için de uzay madenciliği konusunda hedef yapmış durumda.

Günümüzde, gezegenlere fiziksel olarak ulaşmak daha zor olsa da genellikle daha yakın ve görece daha küçük olan asteroidler uzay madenciliğinin asıl hedefleri olarak gösterilebilir. Tüm tiplerinin ve bulundukları konumun özelinde farklı hedefler doğrultusunda işlenmesi düşünülse de temel amaç elde edilecek cevherlerin Dünya’ya getirilerek ekonomik açıdan hammadde ihtiyacını karşılaması (şirketlerin sermayesine sermaye katması) ve de gelecekte uzaya yayılma hedefinde teknolojik olarak insanlığın (şirketlerin) elini güçlendirmesi olduğu söylenebilir.

KİMİN UZAYI?

Teknolojik açıdan şu an mümkün olmayan maddi koşulların sağlanmasında bu olasılıkların hemen gerçekleştirilmeye başlanacağı düşünülebilir ancak 1967’de Washington’da kabul edilen ve 104 ülkenin imzasını taşıyan “Dış Uzay Anlaşması” her ne kadar uzay madenciliği özelinde herhangi bir madde içermese de hiçbir özel ve kamu kuruluşunun Ay ya da gök cisimlerinin kaynaklarını işletemeyeceği maddesi bulunmakta.

Fakat 1979’da imzalanan Ay Sözleşmesi’nde ise Ay ve tüm gök cisimlerinin kaynaklarının “insanlığın ortak mirasının” bir parçası olduğu ifade edilirken bazı ülke ve şirketlerin uzay kaynaklarını insanlığın yararına kullanabileceğinden bahsediliyor. Nitekim 2015 yılında ABD Kongresi çıkardığı Space Act yasasıyla sınırları içerisinde yer alan şirketlere uzayda ticari aramalar yapmaları ve buldukları madenleri çıkarma “özgürlüğü” tanımış durumda iken aynı zamanda Lüksemburg ise şirketleri çekmek amacıyla vergi avantajı sağlayacağını ve finansman desteği verebileceğini vurgulayarak asteroid madenciliğini teşvik etmeye çalışmaktadır.

ALTIN GİBİ “PARLAK” BİR GELECEK VAADİ

NASA’nın yakın zamanda asteroidlere insanlı uçuş düzenlemeden önce bir robot uzay gemisi gönderme planı bulunmakta. Henüz sadece Ay’dan getirilen örnek bulunurken “madencilik” gibi planlarla “insanlığın kurtuluşuna” dair uydurma kurmaca yönü ağırlıklı hedeflerden bahsediliyor. Yaptığı her bilimsel çalışmayı kar güdüsüyle yapan burjuvazi “insanlığın ortak mirası” dediği uzaya dair hedeflerinde zenginliğine zenginlik katma hedeflerini açıktan açığa söylemiş durumda. Doğayı ve insanlığı fütursuzca sömürenler ve gelecekte yaşanılabilecek tehlikeli durumları göz ardı edenler; uzay madenciliği konusunda da asteroidlerin rotalarının ve yörüngelerinin değiştirilmesiyle Dünya ile çarpışma ihtimallerinin artacağından ve bir felakete sebep olma ihtimalinden hiç bahsetmiyor. Bu sistemin egemenlerinin uzaya dair “cennet” vaatleri de gerçeklikte bizler için en az bu sistem kadar “cehennem” olacaktır.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Yasak çuvala sığmıyor

Yasak çuvala sığmıyor

KAMUAR’ın hesaplamalarına göre son bir yılda meyve fiyatları yüzde 154.5, sebze fiyatları yüzde 116.5, gıda fiyatları ortalama yüzde 70 arttı. Hane halkının bir yıl sonrası için enflasyon beklentisi yüzde 59’u, işçilerinki ise yüzde 62’yi aştı. Emekçiler için bıçak kemikte! Yasak, tutuklama, işten atma tehdidi işçilerin harekete geçmesini durduramıyor.

Has Çuval 37 ülkeye ihracat yapıyor.

İstanbul Sanayi Odası nın ikinci en büyük 500 listesinde.

Has Çuval'ın iki fabrikasında 600 işçi fiili greve katıldı

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Erdoğan: Dünya bir imtihan yeridir, ekonomik zorluklar gelip geçer.

Evrensel'i Takip Et