21 Temmuz 2020 23:00

Bu masanın yarısı işsiz!

“Kendi bölümünde ilerleyen yok ki memlekette. Şimdi ne yapacağım ben lojistikten mezun oldum?”

Kaynak: Pixabay

Paylaş

Ankara'dan bir öğrenci

Dikmen’de bir grup genç ile bir araya geliyoruz. Evrensel gazetesinin gençlik eki Genç Hayat ekinden “üniversiteli, liseli, işçi, işsiz...” diye bahsederken masadaki gençlerden biri sözümüzü kesiyor: “Aha bu masanın yarısı işsiz”. Dergideki yazıları gözden geçiriyoruz birlikte ve sohbet etmeye koyuluyoruz. Bu masadaki gençlerin hepsi “Alman Meslek Lisesi” olarak bilinen Dikmen Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nden mezun. Bir kısmı üniversite okumuş, bir kısmı hayata atılmaya çalışmış ama işsizlik duvarıyla karşılaşmış. İlk olarak sözü alan liseden mezun olan gençlerin genellikle sigortasız çalıştırılmasından yakınıyor. “50-60 liraya sigortasız çalıştırılıyorsun. Bu sefer yaşlandığın zaman o sigorta priminden çekiyorsun yani. Emekli de olamıyorsun aldığın para da az oluyor” diyor. Baran da kendi yaşadıklarından bahsediyor. “Liseden mezun oldum. Siemens’te işe girdim,9 ay çalıştım. Sonra çapraz bağ kopması, ameliyat… Ayak düzeldikten sonra tekrar göreve çağrıldım sonra ek iş olarak barlarda da çalışmaya başladım” diyen Baran “Benim gibi bir düşüş yaşayan yoktur bu masada” diye ekliyor.

YA İŞSİZLİK YA AĞIR ÇALIŞMA KOŞULLARI

Yeni açıklanan İstihdam Kalkanı Paketi’ndeki 25 yaş altına dair olan düzenlemeyi soruyoruz. Bu sorudan sonra masada görüş ayrılıkları başlıyor. Baran “bunlar kolayına kaçıyorlar, iş aramayalım da iş bizi bulsun diyorlar” diyerek masadaki arkadaşlarını işaret ediyor. Diğer arkadaş ekliyor: “Gençlerin zaten çoğu lokanta inşaat gibi sektörlerde çalışıyorlar. Liseden mezun oluyorsun bir boşluğa düşüyorsun ister istemez. Üniversite sınavına giriyorsun. Puanın yetmiyor ya da istediğin bölüm olmuyor. Bir yandan aile baskısı var tabi iş bul diye” Barış ise söze girerek “bir yandan da ayrımcılık. Fen lisesiyle meslek lisesi aynı sınava giriyor. Şimdi bunun neresi doğru bir şey onlar başka eğitim görüyor biz başka eğitim görüyoruz” diyor. Aynı zamanda çevresinde çok fazla üniversite mezunu işsiz ya da ağır koşullarda çalışan olduğunu söyleyen Barış, onların bu durumunu görünce meslek lisesi mezunu olarak iş bulamayacağını düşündüğünü belirtiyor. Sohbetimiz eğitim sistemi üzerinden devam ediyor. “Eğitim sistemi ezbere dayalı. Bir hoca bunu der mi, şu şu konulardan sorumlusunuz başka bir şey yok’’ diye yakınan Barış’a iki yıllık lojistik bölümünden yeni mezun olan arkadaş katılıyor. Üniversitede bile ezberci bir sistem olduğundan yakınıyor ve “Yani bir çocuğa zorla ezber yaptırmaya çalışırsan o çocuk zaten başarısız olacak” diye ekliyor. Peki, koşullar böyle olmasaydı ne mesleği yapmak isterdiniz diye soruyoruz. Ticarete atılırdım, kesinlikle resme yönelirdim, futbolcu olurdum, aslında tiyatro da çok ilgimi çekiyor gibi cevaplar alıyoruz. Ama şu anki koşullara hızlı dönüyoruz. “Bizim ülkede zor, yani sen okumak istesen de önüne bir engel çıkıyor. Kendi bölümünde ilerleyen yok ki memlekette. Şimdi ne yapacağım ben lojistikten mezun oldum? Ben o bölümü inan ki isteyerek okumadım” diyen arkadaşı Nevşehir’de tarih okuyan Şevval’in sözleri takip ediyor, “Benim tek amacım, zaten devlete girme imkânım yok da, hani diyordum özelde asgari ücretin bir tık üstü falan çalışırım. Şimdi formasyonu da kaldırmışlar” sözleri gençlere reva görülen koşulların özeti niteliğinde. Yaşadıklarımızı bu kadar konuştuk peki bu hep böyle gider mi diye soruyoruz, Barış başımızdakiler gitmeli diyor. “O da bizim sayemizde olacak” diye ekliyor. Aslında bu masada birbirinden çok farklı görünen, ilgi alanları farklı olan, hayattan farklı beklentileri olan bu gençlerin sorunlarının ortaklığı ortaya çıkıyor.

ÖNCEKİ HABER

Hayatın gerçeği: Hem okumak hem de çalışmak

SONRAKİ HABER

İktidarın “yeni” Hasankeyf’i

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa