21 Temmuz 2020 23:00

İstanbul Sözleşmesi’ni savunmak

Sadece şiddete uğrayan, uğrayacağını düşünen kadınların değil cinsel yönelimleri dolayısıyla hedef haline getirilen bireylerin de koruyucusu olan bir yasa neden hedefe konuyor?

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Selen ZENGİN

ODTÜ 

Mutlaka televizyonda görmüşsünüzdür; 4-5 tane erkek oturup saatlerce “Türkiye’de kadın sorunu”nu tartışır da bir türlü sonuca ulaşamaz. Hepsinin de derdi farklıdır. Birisi islami açıdan bakar, birisi siyasi, birisi ekonomi der. Hepsinin mutlaka bir fikri vardır. Türkiye’de zaten kadınlara kolay kolay kimse “sembolik de olsa” fikrini sormaz. Alınan veya alınmak istenen kararlar bizleri yani kadınları etkilediği için bir kadın olarak fikrimi müsaadenizle belirtmek istiyorum.

Şu aralar gündemimiz İstanbul Sözleşmesi. 2011 yılında imzaya açılan, 2014 senesinde de yürürlüğe giren bu sözleşmenin şu an iptali konuşuluyor. Peki nedir İstanbul Sözleşmesi? Ne işe yarar? Bu sözleşmenin temel gayesi basittir. Bütün dünyada insanlar kadın olmaları veya cinsel yönelimleri sebebiyle şiddete maruz kalıyor. Bu sözleşme de devletlerin bu konulardaki yükümlülüklerini belirleyen uluslararası bir “insan hakları” sözleşmesidir aslında.

NEDEN İPTAL EDİLMEK İSTENİYOR?

Neden iptal edilmek istendiğinin de merak edilebileceğini düşünüyorum. Bahsettiğim İstanbul Sözleşmesi aslında bir kanunu da beraberinde getiriyor: 6284 sayılı Kanun. Bu kanunun içeriğinde ise bu yasayla sınırları çizildiği şekliyle, bireylere şiddet görme ihtimalini hissettiren her şey fiziksel şiddet ile eşdeğer görülüyor. Bu da bir kadının şiddet görmediği halde ağabeyini veya babasını şikayet edip olayı adli bir vakaya çevirmesine imkan tanımış oluyor. Türkiye’de yukarıda bahsedilen gibi olan kaç tane vaka var bilmiyorum ancak şiddet görme ihtimalini hissettiren her şey genelde ilerleyen vakitlerde zaten şiddetle sonuçlanıyor. En azından devletin tedbir alıp kadını korumasını sağlayacak bir sözleşmenin iptalini ne benim ne de başka bir kadının kabullenmesi düşünülebilir.

LGBTİ+ BİREYLERİ SAVUNMASIZ BIRAKMAK

Bu sözleşmenin iptalinin istenmesinin sebeplerinden bir diğeri de İstanbul Sözleşmesi’nde geçen “Devletler her tür cinsel yönelimi yasal güvence altına alır.” maddesi. LGBTİ+ bireyler, devlet tarafından marjinal bir toplam olarak görülüyor. Dolayısıyla LGBTİ+ haklarının yasalarla korunması içinde bulunduğumuz ülke düşünüldüğünde maalesef lüks haline gelmiş durumda. LGBTİ+ haklarının insan haklarından ayrı düşünülüyor olması zaten ülkede apayrı bir sorunken; bu sözleşmenin iptal edilmesinin herhangi bir iyi niyet barındırdığını düşünmüyorum. Açık bir şekilde belirtmek gerekirse bu sözleşme iptal edilmemelidir. Bu sözleşme bizlerin yıllardır güvencesi olmuştur. Bu sözleşmenin gündem olduğu sene yani 2011’de kadın cinayetleri bir önceki seneye göre %33 azalmıştır.

Böyle bir sözleşme ancak fayda sağlayabilir. İstanbul sözleşmesinin içeriğinin, amacının ve öneminin daha çok bilinmesiyle; bu sözleşmeye karşı yapılan saldırıların kadınlardaki öfkeyi arttıracağını düşünüyorum. Bu öfke etrafında bir araya gelerek bu sözleşmenin iptalinin önüne geçebiliriz. Yazıma son verirken sürekli “Türkiye’de kadın sorunu”ndan bahseden siyasilerimize, hocalarımıza şunu söylemek istiyorum. Ortada bir sorun var belki evet, ama bu sorun kesinlikle “kadın” değil.

ÖNCEKİ HABER

İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde uzaktan eğitim verimsiz geçti

SONRAKİ HABER

Güvenli kampüsler kurma yolunda bir adım

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa