Uyuşturulan mahalleler
Birliktelik kültürünün en büyük düşmanı ise belli güçler ve çeteler tarafından organize ve finanse edilen uyuşturucu satışıdır.
Fotoğraf: Pixabay
Çağlar AKPINAR
Esenyurt
Çocukluk yıllarından itibaren öğrenmeye, hayata, mücadeleye ilk adımlarımızı attığımız, sonrasında topluma adaptasyon mücadelesi ile baskısı ve kültürü arasında sıkışıp kaldığımız sokaklar, mahalle. Yaşadığımız yerler biz istemesek de kimliğimizin bir parçası olarak hayatımıza eşlik etmektedir.
MAHELLENİN GETİRDİĞİ KALIPLAR
İçinden çıktığımız mahallenin elbet bir parçasını alarak hayatımıza devam ederiz. Bu yaşam alanımız bizi, hem ideolojik hem de kültürel olarak besler fakat bunların yanında üzerimizde oluşturduğu belli ağırlıklarla bir baskı aracı haline gelebilir. Bu baskı aracı olma durumu, kültür ya da ideoloji hakkında birkaç örnek vermek mümkün. Misal, Gazi Mahallesi’nde doğup büyüyen bir insanın üniversitede girdiği kalabalık tarafından doğrudan politik bir kimlikle özdeşleştirilmesi. Ya da Esenyurt’ta herhangi bir yerde yaşayan bir gencin arkadaş çevresi hakkında verilecek peşin hükümlerle dolu olabilir insanların zihinleri. Mahalle etkisinin insanlar üzerindeki baskı aracı durumuna gelmesi hakkında örnek vermek gerekirse buna, basitçe giyim tarzımıza etkisini ya da bir kadının eve geç gelmesinde alacağı tepkiyi mahallenin etkisine örnek gösterebiliriz. Bu tarz olumlu ve olumsuz etkiler içindeyken biz, kendimizi yaşadığımız mahallenin getirdiği her türlü kalıptan sıyırmaya çalışıp üzerimizde olan kabuğu atmaya çalışsak dahi toplumun buna yardım etme niyetinde olduğunu söylemek pek mümkün değildir. Bunlar gibi birçok örnekle mahalle kültürünün sosyal yaşamımıza etkisi hakkında konuşmak mümkün fakat bazı olumsuzlukların yanı sıra mahallenin bize kattığı belli değerler de vardır.
UYUŞTURUCUNUN GÖTÜRDÜKLERİ
Sokak bize dostluğu, mücadeleyi öğreten, omuz verebileceğimiz insanları tanıdığımız yerdir. İşte, mahallelerde bu omuz veren gücün son yıllarda kaybolmaya başlamış olması ve yozlaşan bir kültüre dönüşüyor olması bizi asıl düşündüren noktadır. Sokak aslında bizim birlikte hareket etmeye başladığımız ilk mecradır. Bu durumun yıkılması demek kopuk hareketlere sebep olma, birliktelik ve beraber hareket kültürüne büyük zarar vermektedir. Birliktelik kültürünün en büyük düşmanı ise belli güçler ve çeteler tarafından organize ve finanse edilen uyuşturucu satışıdır. Bu maddeler sokaklarda olan gençlerin sosyal çevrelerinden kopmalarına neden olmaktadır. Kimine göre kolay para kimine göre ise güç olan bu maddeler sokaktaki politik havanın tamamen dağılmasına, insanların düşüncelerinden kopmasına hatta hiçbir fikre bağlanamayıp tamamen apolitik bir kitle yaratılmasına neden oluyor. Bunların yanında mahallelerde uyuşturucuya karşı bir yapılanma içinde olan sol gruplar karşısında bu uyuşturucu çetelerince bir güç oluşturma çabası içinde olunduğu gözden kaçmamaktadır. Yani hem insanları hayatlarını zehirleyip hem de onların yanında olmaya çalışan örgütlenmelerin karşısına bir güç çıkarılmaya çalışılmaktadır. Bunlar mahalle kültürünün, mahalle birliğinin, örgütlenmenin karşısında oluşturulan duvarlar olmakla birlikte üzerine gidilmesi gereken büyük problemlerdir. Bu problemler bilinçsiz ve hayattan kopuk yetişsen bir topluluk oluşturmakla birlikte mahallenin ve ona bağlı kültür halkasının yok olmasına yozlaşmasına sebeptir.
Bunların sonucu olarak mahallenin bize kattığı hareketlenme, birlik olma gibi kavramların eski önemimi kazanabilmesi için artık hükümetin bu işe “gerçekten” el atması ve mahallelere eski itibarını kazandırması gerekir. Son 6 yılda ülkemizde uyuşturucudan ölüm oranı 9 kat artmışken, uyuşturucu kullanma yaşı on beşlere kadar düşmüşken bu sorunla ciddi bir mücadele verilmemesi bu işin yaratacağı krizi açıkça göstermektedir. Her gün bir değerin yok edildiği bu memlekette artık sahip çıkmamız gereken en ufak bir kültür parçasının dahi peşini bırakmamamız gerekmektedir.