22 Temmuz 2020 07:29
Son Güncellenme Tarihi: 22 Temmuz 2020 10:12

CHP: İstanbul Sözleşmesi'ne karşı çıkmak tüm kadınlara tehdittir

CHP Genel Başkan Yardımcısı Lale Karabıyık, basın toplantısı düzenleyerek hükümetin İstanbul Sözleşmesini tartışmaya açmasının şiddet uygulayan erkekleri teşvik ettiğini söyledi.

Fotoğraf: Eylem Nazlıer/Evrensel

Paylaş

CHP Kadın Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve Bursa Milletvekili Lale Karabıyık yaptığı basın açıklaması ile İstanbul Sözleşmesi’nden neden geri adım atılmaması gerektiğini dile getirdi.

Türkiye’nin 1949’dan beri Avrupa Konseyi'nin kurucu üyesi olduğunu, 2006-2008 yılları arasında Avrupa Konseyi tarafından Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele kampanyası düzenlendiğini ve bu sürecin sonunda Avrupa Konseyi tarafından GREVİO çalışma grubu kurulduğunu hatırlatan Karabıyık, “Bugün İstanbul Sözleşmesi’ni tartışmaya açan, Sözleşme’den çekilme planları yapan AKP iktidarında, 2011 yılında bu konuda TBMM'de sergiler, oturumlar düzenlendi ve İstanbul Sözleşmesi, Türkiye'nin dönem başkanlığında, Dönemin Bakanları Mevlüt Çavuşoğlu ve Fatma Şahin'in büyük destekleri ile Mayıs 2011'de İstanbul'da imzalandı. 1 Ağustos 2014'te yürürlüğe girdi ve 34 ülke uyguluyor. Ancak bizim dışımızda diğer ülkelerde sözleşmenin daha iyi nasıl uygulanacağı tartışılırken, Kazakistan ve Tunus sözleşmeye taraf olmak için adımlar atarken, iktidar sözleşmeden çıkma telaşında” dedi.

İstanbul Sözleşmesi’nin dünyada şiddeti tanımlayan ve şiddet konusunda taraf devletlere yükümlülükler veren ve tedbirler alınmasını öngören tek sözleşme olduğunun altını çizen Karabıyık, “İstanbul Sözleşmesi Avrupa’dan gelen çeviri bir metin değil; Türkiye kadın hareketinin katkı sunduğu, tüm dünyadaki diğer kadınlarla beraber emek emek oluşturulmuş bir metin olması açısından çok önemlidir” açıklamasında bulundu.

“ERKEĞİN KOLAYLIKLA ŞİDDET GÖSTERİP BUNUN DOĞAL KARŞILANDIĞI DURUMLARI KABUL ETMİYORUZ!”

İstanbul Sözleşmesi’nin kadınlara yönelik her türlü şiddetin önlenmesi, kadınların her türlü şiddetten korunması, kadınlara yönelik şiddetin faillerinin kovuşturulması, yargılanması ve cezalandırılması ile ilişkili hükümler içerdiğini ifade eden CHP’li Karabıyık, “Yani çok basit ve yalın şekliyle İstanbul Sözleşmesi psikolojik şiddet, ısrarlı takip, fiziksel şiddet, tecavüz, zorla evlendirme, kürtaja zorlama, zorla kısırlaştırma, tecavüz ve taciz dahil cinsel şiddet olmak üzere kadına yönelik şiddetin tüm türlerini içeriyor. AKP ise, iktidarı döneminde 7500’den fazla kadın öldürülmüş, 100 binden fazla kadın cinsel saldırıya uğramışken, iktidar İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmayı gündeme getiriyor” dedi.

“AKP AİLEYİ KORUMAK İSTİYORSA EKONOMİDEKİ ÇÖKÜŞÜ, İŞSİZLİKTEKİ ARTIŞI GÖRMEZDEN GELMESİN!”

İstanbul Sözleşmesi’nin haksız iddialarla eleştirildiğine dikkat çeken Lale Karabıyık, “İstanbul Sözleşmesi’nin 52. Maddesi, “Ani Tehlike Anında Uzaklaştırma” tedbirlerini öngörüyor. İstanbul Sözleşmesi’nin 48. Maddesi ise “Şiddet Meydana Geldiğinde Zorunlu Arabuluculuk/Uzlaşmayı” yasaklıyor. Şiddet gören kadının alınan uzaklaştırma kararı ile şiddetin failinden korunması, kadınların can güvenliği için önemlidir. Ayrıca, şiddet gören kadının arabuluculuk/uzlaşma ile evliliğini sürdürmeye zorunlu tutmayı yasaklamak, boşanmaları teşvik etmek olarak yorumlanamaz.   

Son 5 yılın evlenme boşanma ve rakamlarına baktığımızda, 2015'te 602 bin kişi evlenmiş, 2016'da 594 bin kişi evlenmiş, 2017’de 569 bin, 2018'de 554 bin, 2019’da 540 bin, yani son 5 yılda evlilik sayılarında yüzde 10 azalma var.  Boşanma sayıları ise 2015’te 131 bin, 2016’da 126 bin, 2017’de 128 bin, 2018’de 143 bin ve 2019’da 155 bin. Son 5 yılda boşanmalarda ise yüzde 18’lik bir artış var. Yani, iktidar aileyi korumak istiyorsa ekonomideki çöküşü, işsizlikteki artışı, yoksulluktaki yükselişi, bunlara bağlı sosyal bozulmalardaki artışı görmezden gelmemesi gerekir!” uyarısında bulundu.

“İSTANBUL SÖZLEŞMESİNİ FESHETMEK, KADINLARA KARŞI ŞİDDETE VE KADIN CİNAYETLERİNE GÖZ YUMMAK DEMEKTİR!”

İstanbul Sözleşmesi’nin 12. Maddesinin “Taraflar; kültür, gelenek, görenek, din veya sözde ‘’namusun’’ işbu Sözleşme kapsamındaki herhangi bir şiddet eylemi için gerekçe oluşturmamasını sağlar” dediğini hatırlatan Karabıyık, Bu maddeye karşı çıkmak bir anlamda din, töre ve namusun şiddet eylemlerine gerekçe olmasını da normalleştirmek anlamına gelir. İstanbul Sözleşmesi’nin 4. Maddesinin ise, 3. fıkrasında “cinsiyet meselesi ve cinsel yönelim tercihi” kavramları geçtiği için eleştiriliyor. Oysa bu madde kadını şiddetten koruma konusunda hiçbir ayrımcılığın olmayacağını ifade ediyor, temel insan haklarını ve yaşam hakkını koruyor. Her gün kadına yönelik şiddet haberi aldığımız, faillerin cezasızlık güvencesiyle şiddeti artırdığı ülkemizde kadınları ve kadın haklarını koruyan İstanbul Sözleşmesi'ne dokunulamaz. İstanbul Sözleşmesini feshetmek, kadınlara karşı şiddete ve kadın cinayetlerine göz yummak demektir. Tek amacı kadını korumak ve kadına yönelik şiddete son vermek amacı taşıyan İstanbul Sözleşmesi’nden geri adım atılması düşünülemez; çünkü İstanbul Sözleşmesi yaşatır!” sözleriyle açıklamasını tamamladı.

BULUT: SÖZLEŞMEYİ KALDIRMAYA ÇALIŞANLARIN ELİNE KAN BULAŞIR

CHP Adana Milletvekili Burhanettin Bulut ise TBMM Genel Kurulun'da yaptığı konuşmada kadına yönelik artan şiddete dikkat çekti ve İstabul Sözleşmesi'nin hedef alınmasına tepki gösterdi. Bulut, “Kadının yaşam hakkını savunan İstanbul Sözleşmesi'ni yürürlükten kaldırmaya çalışanların eline gelecekte katledilecek her bir kadının kanı bulaşır” dedi.

Neredeyse her gün bir kadının erkek şiddeti sonucu yaşamını yitirdiğini vurgulayan Bulut, “Kadınların can güvenliğini sağlayamıyor isek polislerin koruması altında hatta sığınma evlerinde bile kadınlar öldürülüyor ise elimizi vicdanımıza koyup düşünmemizin zamanı gelmiştir.  Meclisin, her birimizin, özellikle de iktidar milletvekillerinin sorumluluğu var” ifadelerini kullandı.

Şiddetin önlenmesine ilişkin yasal düzenlemelere değinen Bulut, "Mevzuatımızda 6284 sayılı yasa var. Ayrıca ilk imzacı olduğumuzdan gurur duyduğumuz İstanbul Sözleşmesi var ama uygulama yönünde ciddi bir siyasi irade olduğu da açık. Öncelikle kararlı bir siyasi irade lazım ve yasaların eksiksiz uygulanması lazım" dedi.

Mahmemelerdeki iyi hâl ve tahrik indirimi uygulamalarının katiller cesaretlendirdiğini kaydeden Bulut, "Çağdaş ülkelerde kadının bedeni ve tercihleri üzerinden siyaset yapılamaz. Kadının kaç çocuk yapacağına, hangi yöntemle yapacağına ve ne giyeceğine muktedirler karar veremez. Kadınların özgürlüğünden korkanlar ancak zavallılardır, özgüveni olmayanlardır” şeklinde konuştu.

İstanbul Sözleşmesi’nin, aileyi toplumsal eşitlik üzerinden tanımladığına dikkat çeken Bulut, bugün tekrar gündeme gelmesinin sebebinin, kadınları hizada tutma anlayışının ve aile içinde erkeğe itaat ettirme anlayışının tekerrürü olduğunu söyledi. Kadını erkek mülkiyetine sokmak isteyen bu anlayışın, köhne bir anlayış olduğunu ifade eden Bulut şöyle devam etti:

"Kadınların katledildiği, yaşam haklarının ellerinden alındığı bu ortamda İstanbul Sözleşmesi'ni uygulamak istemeyenlerin eline Pınar'ın kanı bulaşır. 'Aile yapısını bozuyor' safsatasıyla İstanbul Sözleşmesi'ni tartışmaya açanların eline Ceren'in kanı bulaşır. Kadının yaşam hakkını savunan İstanbul Sözleşmesi'ni yürürlükten kaldırmaya çalışanların eline gelecekte katledilecek her bir kadının kanı bulaşır. Kadınları yaşatabilmenin tek yolu, 2014 yılından beri yürürlükte olan, ilk imzacısı olduğumuz ve övündüğümüz İstanbul Sözleşmesi'ni fırlatıp atmak değil yükümlülüğünü yerine getirmektir." (HABER MERKEZİ)

ÖNCEKİ HABER

Selahattin Demirtaş ile ilgili AİHM kararı uygulanmadı, dava AYM'ye taşındı

SONRAKİ HABER

ABD, Çin'in Houston'daki başkonsolosluğunun kapatılması talimatı verdi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa