"Ekonomisi uçan ülkemde çamaşırı elde yıkıyorum"
Filiz, 14 yaşındaki kızıyla eski eşinin arkadaşı tarafından tacize uğrayınca iki çocuğuyla evi terk etmiş. Yoksullukla baş etmeye çalışan Filiz, "Ekonomisi uçan ülkede evimizde çay yok" diyor.
Fotoğraf: Elif Sancı/Evrensel
Elif SANCI
Ankara
Filiz Ö. 31 yaşında bir kadın. Kendisiyle Tuzluçayır Kadınları Dayanışma Derneği üzerinden tanışıyoruz, evine ziyarete gidiyoruz. İki koltuklu salonda sohbete dalıyoruz. Eşinin arkadaşı tarafından tacize uğrayan Filiz, 14 yaşındaki kızı da aynı tacize uğrayınca iki çocuğuyla evi terk etmiş. Eşi için “Hiç çalışmazdı, ev kirasını ödemez üstelik ev sahibi ile beni muhatap ederdi. O adam yüzünden sokakta bile kaldık” diyen Filiz, 13 yaşında evlendirilmiş. 15 yaşında doğum yapmış. “Ben öksüz büyüdüm, çocuklarım öksüz büyümesin dedim, tek hayalim de eve alışveriş yapıp poşetle gelen bir kocaydı” diyor.
Hayatını kadınların desteğiyle yeniden kurmaya çalışan Filiz, “Bana devlet inanmadı, yardım etmedi. Devletten göremediğim yardımı başka kadınlardan gördüm. Onlarla ayakta kaldım” diyor. Maddi zorluklar içinde çocuklarıyla yaşamını sürdürmeye çalışan Filiz, “Ekonomisi uçan ülkede evimizde çay yok, yemek pişirecek yağ yok, çamaşırı elimizle yıkıyoruz. Evde televizyon yok” diye anlatıyor yaşadıklarını.
"AİLEM YARDIM ETMEDİ"
Boşandıktan sona ağabeylerinin yanına gitmek isteyen Filiz’e ailesi “Çocuklarla gitmedin! Çocuksuz gel” demiş. “Bir insan yavrusunu nasıl bıraksın sokağa? Onlar bırakır mı ki benden istiyorlar?” diye sorarken, öfkeleniyor. Filiz’in mücadelesi çok küçük yaşlarda başlamış. Erken yaşta annesini kaybeden Filiz, babası ve evlendiği kadın tarafından zorla ağır işlerde çalıştırılmış. Bu yüzden bağırsaklarının patladığını, şimdi temizlik yaparken bile zorlandığını, çamaşır makinesi olmadığı için elde çamaşır yıkarken ameliyat yerinin acıdığını anlatıyor.
"HURDACIDAN ALDIĞIM BUZDOLABIYLA KONUŞTUM"
Bir süre ablasında kalan Filiz, oradan da kapı dışarı edilişini şöyle anlatıyor: “Eve geldiğimde eşyalarım kapının önündeydi. Sonra bir gecekondu kiraladım, bomboş bir ev, betonda yattık çocuklarla. Komşudan istedim yere sermek için bir battaniye”. Çöpten aldığı eşyalar ile kurmuş evini Filiz: “Hurdacıdan bir buzdolabı aldım 100 liraya. Bir evim oldu diye seviniyor, bu sevinci buzdolabıyla konuşarak paylaşıyordum. Ama o da uzun sürmedi, bir süre sonra bozuldu”.
"DEVLETTEN ÖNCE YETİŞTİNİZ"
Kadınlarla yan yana gelişini ise şöyle anlatıyor: “Daha sonra dernek koştu yardımıma. ‘Devlet bir şey yapmadı, onlar mı yapacak’ diye düşündüm. Düşenin dostu olmaz diyordum ama o açlık ve yokluk günlerimde devletten önce yetiştiniz. Kızımdan yardım alarak, internetten dua öğrenip gece boyu dua ettim dernektekilere. Dernek devletten erken koştu yardımıma. Her yolu denedim, Mamak’taki Aile ve Sosyal Politikalar binasına gittim. Allah'a yalvarır gibi yalvardım. ‘Açım ne olur bana yardım edin. Evde yiyecek bir şey yok’ dedim. Üstelik eski eşim ile birlikte arkadaşlarının evimizi basarak hem bana hem kızıma taciz ettiklerini de söyledim. İnanmadı oradaki görevliler. Yardım etmediler. Karnımızı o gün plastik toplayıp aldığım 2 ekmek ile doyurduk. O gün bana yardım eden tek kişi benim ağlamalarımı duyan dışarıda sıra bekleyen bir başka kadındı. Adresimi aldı, evime eşya gönderdi. Yani her şekilde devletten göremediğim yarımı başka kadınlardan gördüm, onlarla ayakta kaldım”.
Evdeki yokluğu bize ikram ettiği çay üzerinden anlatıyor: “Kusura bakmayın tek çay kaşığım var. Ekonomisi uçan ülkede evimizde çay yok, yemek pişirecek yağ yok, çamaşırı elimizle yıkıyoruz. Evde televizyon yok”.
"ENGELLİ ÇOCUĞUMUN PARASI İÇİN İKİ ÇOCUĞUMU BENDEN ALDI"
Filiz’in aslında 4 çocuğu var. Diğer iki çocuğu eski eşinde. “Bir çocuğumun engelli raporu var. Bu yüzden para yatıyor karta. Ama eşim sırf o para için iki çocuğumu da benden aldı. Mahkeme de inanmadı, velayetlerini alamadım çocuklarımın. Cumhurbaşkanı her gün bağırıyor ‘5 çocuk’, ‘Biz kimseyi öksüz bırakmayız’ diye. Hani? Ben kendi çocuğuma kavuşamıyorum!” diyor Filiz.
"İŞ ARAMAK İÇİN HARCADIĞIM DOLMUŞ PARASINI ZOR ÇIKARTIYORUM"
Filiz iş aradığını, pandemiden dolayı iş bulamadığını, iki gün önce bulaşıkçı arayan bir yere oğlu ile yalvardığını ama işe giremediklerini söylüyor. Şöyle devam ediyor anlatmaya: “Her gün oğlumla iş arıyoruz. Ama yok. İş aramak için verdiğim dolmuş parasını bile zor çıkartıyorum. Hele korona koşullarında iş bulmak iyice zorlaştı. Yeri geldi çöpteki küflü ekmeğin küfünü temizleyip çocuklarıma yedirdim”. Filiz, umudunu yitirdiği günler olduğunu, ama o kötü düşüncelerden kendini uzaklaştırdığını söylüyor.
"BEN DE BU ZİNCİRİN BİR PARÇASI OLURUM"
Filiz’in anlattıkları ülkedeki yoksulluğu en net şekliyle ortaya seren bir hikaye. Ama o kadınların birlikte mücadelesinden aldığı güçlü ayağa kalkmış. Filiz dernekte okuma yazma öğrenmeye başlayacak. Bu yüzden çok heyecanlı olsa da en büyük heyecanı kendisine güç veren kadınlarla birlikte bir mücadele içerisine girmiş olmak. Şu sözler aldığı gücün kaynağını özetler nitelikte: “Ben de bu zincirin parçası olurum belki.”