ABD'de devlet baskısı şiddetleniyor
ABD'de ırkçılık karşıtı protestolar sürerken, seçimlere doğru "güçlü adam"ı oynamak isteyen Trump'ın kentlere federal kolluk kuvvetlerini göndermesi "paramiliter müdahale" tartışması başlattı.
Fotoğraf: AA
Ekim KILIÇ
New York
ABD’de, siyah Amerikalı George Floyd’un ırkçı polislerce öldürülmesi ile başlayan halk eylemleri kesintisiz sürüyor. Eylemler ikinci ayını bitirmeye yakın. Öldürülen siyahların katilleri olan polislerin yargılanması tamamlanmadan halkın sokak eylemlerinden; gerek grevlerle gerek günlük irili ufaklı yürüyüşlerle süreci devam ettireceği, geri adım atmayacağı görülüyor.
Irkçılığa karşı protesto süreci farklı alanlardaki dayanışmayı da güçlendirdi. New York’ta son birkaç haftadır evlerinden çıkarılmak istenen kiracılara, aktivistler ve mahalle sakinleri uğrayarak destek eylemleri gerçekleştiriyorlar.
Öte yandan başkanlık seçimlerine doğru iç siyasette ‘güçlü adam’ı oynamak isteyen Donald Trump’ın gerilimi arttıran hamleleri de çoğalıyor. Oregon eyaletinin Portland kentinde sokağa inen federal kolluk kuvvetlerinin yasadışı gözaltılar yapması, aynı tehdidin Şikago’ya da yönetilmesi, New York belediye binası önü işgal protestosuna çevik kuvvetin geçtiğimiz salı günkü müdahalesi ve daha birçokları, ABD’de seçimlere doğru gündemin daha sertleşeceğini gösteren emareler.
GENEL GREV GÜNÜ
Birçok sendika konfederasyonu ve emek örgütleri tarafından çağrısı yapılan 20 Temmuz’daki ‘Siyah Yaşamlar için Grev’, onlarca kent merkezi ve yerleşim yerinde çeşitli sokak ve işyeri önü eylemleriyle gerçekleşti. Ancak grevin, sendikaların George Floyd eylemlerinde gerileyen imajını toparlamak ve pandeminin işçi sınıfının sırtındaki yükünü dayanılmaz hale getirmesiyle biriken öfkenin baskısıyla yapıldığı görülüyordu. Örneğin 20 Temmuz’da sabah saat 10.00 sularında grevi izlemek için gittiğimiz Manhattan Trump Uluslararası Otel’i önündeki eylemde, polis teşkilatına yönelik talepler az dile getirilmişti.
ABD’li sendika konfederasyonları ‘polis sendikalarını bünyenizden çıkarın’ taleplerine kulak tıkamıştı. Aynı süreçte Amerikan Emek Federasyonu ve Endüstriyel Örgütler Kongresi (AFL-CIO) Başkanı Richard Trumka, polis sendikalarına yönelik böylesi bir yaklaşımın doğru olmadığını belirtmişti.
Manhattan’daki katıldığımız eylemle beraber gün boyu New York’ta dört ayrı eylem vardı. Adliye çalışanları, UPS kargo emekçileri, sağlık ve bina bakım işçileri sendikaları gösterileri örgütlemişlerdi. Trump’ın oteli önünde gerçekleşen eyleme Hizmet Emekçileri Uluslararası Sendikası (SEIU 32BJ) öncülük etti. SEIU’nun yanı sıra “Saat başı 15 dolar asgari ücret” için mücadele edenlerden, taşımacılık sendikasından ve hemşirelerden katılım vardı.
Sendikalı işçilerin çoğu siyah ve Hispanik’ti. Ancak genç sayısı çok azdı. Emekçilerin ellerindeki pankartlar sendika merkezi tarafından hazırlanmıştı. Bürokratik bir hava hakimdi.
"IRKSAL ADALETİ SAĞLAMALIYIZ"
Trump oteli önünde sembolik bir kalabalığa sahip olan eylemin ana teması dördüncü bir koronavirüs yardım paketi kapsamında tartışılan ve “Kahramanlar Yasası” olarak adlandırılan “Sağlık ve Ekonomik İyileşme Acil Durum Yasası”ydı. George Floyd için diz çökerek saygı duruşunda bulunulan eylemde, Doğu Yakası’nda 170 bin emekçiyi temsil eden SEIU 32BJ Başkanı Kyle Bragg konuşarak, “Bugün, adı binayı süsleyen adam da (Trump) dahil olmak üzere iktidardakilerden talep etmek için buradayız. Beyaz üstünlüğünü ortadan kaldırmanın ve polis vahşeti ile mücadele etmenin zamanı geldi. Irksal adaleti sağlayana kadar ekonomik, iklim veya göçmen adaletine sahip olamayız” dedi.
Grevin içeriği ve biçimine dair sorunlara rağmen, ırkçılığa karşı yapılan bu ikinci genel grev geniş yanıt bulması, ABD’de yıllarca sendikaların sokak siyaseti ile arasındaki buzları kırmak ve ABD’de siyasal meseleler için genel grev yapılabiliyor olduğu göstermesi açısından önemliydi.
"AÇ GÖZLÜ KAPİTALİSTLERDEN BIKTIM"
Eylemlere katılanlar ise genellikle orta yaşlı ve yaşlı emekçilerdi. 18 yıldır 32BJ üyesi olan sendikalı bina bekçisi ve siyah bir Amerikalı olan Carlton Matthew (45), pandemiden dolayı her şeyin zor olduğunu bu yüzden daha iyi bir yaşam ve daha fazla ücret için sokaklarda olduğunu söyledi: “Tanrı’ya şükürler olsun ben hâlâ çalışıyorum. Karım çalışmıyor. Bu birçok yük getiriyor”
Irksal ve ekonomik adalet ilişkisi hakkında ne düşündüğünü sorduğumuzda ise “Bu yükselen ve alçalan bir durum. Görüyorsun, burada birçok ‘Siyah Yaşamlar Değerlidir’ dövizi var. Bunun hakkında konuşmayı sevmiyorum. Ben bütün yaşamların değerli olduğunu düşünüyorum, sadece siyah yaşamların değil” dedi.
Beyaz bir genç kadın “Bir renkli insanla (siyahlar ve Hispanikler kastediliyor) konuşmalısın!” diyerek bizi reddetti. Ancak hemen yanındaki Stacy Rose (60) konuşmayı kabul ederek, işçileri hep desteklediğini ve işçilersiz yaşamayacaklarını söyledi: “Özgür ülkemizi yöneten açgözlü kapitalistlerden gerçekten bıktım çünkü para özgürlüğü öldürüyor. Beyaz olmayanların, güç sahipleri onları öldürmeyi bırakmadan önce ne kadar beklemeleri gerekiyor?”
Alanda konuşma fırsatı bulduğumuz "Adil Bir Ücret" örgütünden siyah genç kadın Kristina A. (26) azınlıklara yönelik ücret adaletsizliğine karşı mücadele ettiklierinden bahsediyor. İşçi sınıfını bölmenin bir aracı olan ücretlerdeki eşitsizliğin kölelik kaldırıldıktan sonra uygulanmaya başladığını ve bu yüzden azınlıklardan emekçilerin bahşişlere bağımlı olduğunu söylüyor: “Pandemiden dolay bahşişler 90 düştü. Bu yüzden bütün ülke çapında uygulanacak adil bir ücret ve iş yerlerindeki çalışma koşullarının iyileştirilmesini talep ediyoruz. Yetersiz koruma teçhizatıyla insanlar saatliği 5 dolara, 10 dolara çalışıyor” dedi.
ARTAN BASKI VE PARAMİLİTER MÜDAHALELER
Oregon eyaletinin Portland kentinde, Trump tarafından gönderilen federal güvenlik güçlerinin kayıt numarası olmayan araçlarla gözaltı yapması ülke çapında eylemlere karşı ‘paramiliter’ taktiklerin uygulandığına yönelik tartışma başlattı.
Ulusal Güvenlik Bakanlığı (DHS) ve federal polis servisinin gönderdiği güçler, eylemcileri hatta yoldan geçenleri keyfi olarak gözaltına aldı. Olayları görüntüleyenler “Sizin ne olduğunuzu gösteren bir şey yok. İnsanları kaçırmadığınızı ne bilelim?” diye tepki gösterdiler. Olayların yaşandığı geçtiğimiz haftanın Pazar akşamı ise Portland’da bu kez “Kızgın Anneler” sokağa çıkarak “Hey federaller çocuklarımızı rahat bırakın” sloganları attılar. Ancak anneler de orantısız şiddetten payını aldı.
Başkan Trump çarşamba günkü konuşmasında “Operation Legend” yani “Efsane Operasyon” diye adlandırdığı federal güvenlik güçlerinin suça karşı müdahalelerini kapsayan operasyon için Şikago’ya da 200 kadar federal güvenlik gücü gönderileceğini belirtti.
Eylemcilere Portland’da yapılan bir müdahale gibi olmayacağını Şikago polisine yardım amaçlı orada bulunacaklarını iddia etti.
“Efsane Operasyon” kapsamında federal güçlerin eylemcileri gözaltına aldıkları araçların sivil ve kayıtsız araçlar olması Türkiye’de ‘beyaz Toroslar’ dönemi taktiklerini hatırlatıyor.
Operasyonun uyuşturucuya, silaha ve çetelere karşı olduğu iddia ediliyor. Ancak şu ana kadar federallerin gönderildiği alanlarda Kansas City, Portland, ve Şikago gibi ırk ayrımcılığının kurumsal olarak güçlü olduğu ancak solun da güçlü olduğu yerler öne çıktı.
SEÇİM YARIŞININ MALZEMELERİ
Donald Trump özellikle suç oranlarındaki artışları bahane ederek eylemleri hedefe koyuyor ve demokratları suçla baş edemedikleri için suçluyor. Çin ile olan gerilim artarken halk eylemleri ve pandemi merkezinde birçok konu Trump ile Demokrat Parti Adayı Joe Biden arasındaki seçim yarışının malzemesi oluyor.
Milwaukee ve New York dahil olmak üzere listede ve hedefte Demokratların yönettiği kentler var. Ancak New York Valisi Cuomo, Başkan Trump’la New York’a şimdilik federal bir müdahalede bulunulmayacağı konusunda anlaştığını duyurdu.
Amerikan Sivil Özgürlükler Birliği (ACLU) ise DHS ve ABD federal polislerine dava açtı. ABD Kongre üyelerine de soruşturma çağrısında bulundu. ACLU, Portland’daki federal müdahaleyi anayasal bir kriz olarak nitelendirdi.