24 Temmuz 2020 06:24

Ankara ve Van Barosundan kadın avukatlar: İstanbul Sözleşmesi yaşatır çekilme öldürür

Ankara Barosu Gelincik Merkezi Başkan Yardımcısı Feyza Çerçioğlu ve Van Barosu Kadın Hakları Komisyonu Üyesi Hülya Çelik Sönmez, İstanbul Sözleşmesi'ni değerlendirdi.

Fotoğraf: MA

Paylaş

İktidarın İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme gerekçelerinin temelsiz olduğunu söyleyen Ankara Barosu Gelincik Merkezi Başkan Yardımcısı Feyza Çerçioğlu, "İstanbul Sözleşmesi yaşatır" dedi. İstanbul Sözleşmesi'nin toplumdaki şiddetin önlenmesi açısından domino taşı niteliğinde olduğunu ifade eden Van Barosu Kadın Hakları Komisyonu Üyesi Hülya Çelik Sönmez de sözleşmeden çekilme olursa şiddetin daha da artacağını söyledi.

Mezopotamya Ajansından Eylem Akdağ'a konuşan Ankara Barosu Gelincik Merkezi Başkan Yardımcısı Avukat Feyza Çerçioğlu, iktidarın İstanbul Sözleşmesi'nden çıkmak için öne sürdüğü gerekçeleri değerlendirdi. Sözleşmenin kapsamının 6284 sayılı kanundan çok daha geniş olduğunu vurgulayan Çerçioğlu, "Sözleşme sadece ev alanındaki şiddeti değil, sokakta, resmi yerlerde uygulanan şiddeti de kapsıyor. Koruma alanını çok genişlettiği için çok sayı da mağduru da içine aldı. Fakat biz bu sözleşmenin ilk imzacısıyız ve Anayasa’nın 90'ıncı maddesine göre kanundan da üstün bir durumda. Uluslararası bir sözleşme ve Anayasa’ya aykırılığı bile iddia edilemiyor. Şu an en üst düzeyde bizim kendi kanunlarımızın da üzerinde. O açıdan bizim için önemli" diye belirtti.

İDDİALARIN TEMELİ YOK

İktidar, sözleşmeye itiraz ederken “aile içi huzuru bozma” ve “eşcinselliğe yasal zemin hazırladığı” gerekçelerini öne sürse de, Çerçioğlu böylesi bir bağlantının olmadığını ifade etti. Çerçioğlu, şunları söyledi:

"Burada apaçık cinsel yönelime sevk ettiğine dair hiçbir madde yok. Özellikle toplumsal cinsiyet eşitliği üzerine bir vurgu var. Devlet, bu ülke sınırları içinde yaşayan tüm vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini korumak zorunda. Cinsel yönelimler devleti hiçbir şekilde bağlamıyor. Zaten biz toplumsal cinsiyet eşitliğinin temel olarak derslerde verilmesini, eğitim müfredatına dâhil edilmesini, kadın ve erkek ayrımını çok uç noktalarda yapılmamasını her seferinde talep ediyorduk.”  

Kadın kazanımlarının birtakım çevreleri rahatsız etmesiyle sözleşmeye dair bu gerekçelerin öne sürüldüğünü ifade eden Çerçioğlu, yine nafaka birliğinin aile kurumuna zarar verdiği iddiasının da temeli olmadığını vurguladı. Çerçioğlu, “Sözleşme ile şiddeti uğrayan kadınlar, sadece eşinden gelen şiddetten değil; kayınpederi, kayınvalidesi, eşinin abisi gibi kişilerden gelen şiddetten dolayı da şikayetçi olabiliyor. Bu sözleşmeye dayanarak kendini güçlü hisseden kadın, aile birliğinin temeline dinamit kuruyor diye düşünülebilirler ama böyle bir şey söz konusu değil. Şiddetin aileden de dışarıdan da gelmesinin hiçbir farkı yok hepsi aynıdır” diye konuştu.

AVUKATLARIN ÇABALARIYLA UYGULANIYOR

Sözleşmenin feshedilmesi halinde kadınlara yönelik kazanılmış tüm hakların kaybedileceği uyarısında bulunan Çerçioğlu, şöyle devam etti: “Mücadelemizle kazandığımız 4320 sayılı kanundan 6284 sayılı kanuna geçişte de çok büyük problemler yaşadık. Önceden kadını bulunduğu yerden alamıyorduk, sığınma evlerine yerleştiremiyorduk. Uygulanırlığı ile ilgili hâkimlerin bu konu hakkında bilgi sahibi olmadıklarını düşünüyorum. Sözleşmeyi uygulamaya dair avukatların seminerleri oluyor fakat hakimlere bu konuyla ilgili seminerler verildiğini duymadım. Avukatların dilekçeleri ile uygulamaya çalışan hakimler var fakat geniş perspektife baktığımızda uygulanırlık alanı çok az sadece Büyükşehirlerle kısıtlı diyebilirim. Avukatların kişisel çabalarıyla Sözleşme var."

"İSTANBUL SÖZLEŞMESİ YAŞATIR"

Sözleşmeden geri çekilme taraftarı olmadıklarını ifade eden Çerçioğlu, "Gereken yerlere başvurularımızı yapıyoruz. Kendi haklarımızı bile çok zor anlatabilmişken, Meclis’te kadın vekil sayımızın bu kadar az olduğu bilinirken, kendi kazanmış olduğumuz haklarımızı kaybetmek istemiyoruz bizlerde direneceğiz. Yargı içinde olan meslektaşlarımız kadın, erkek fark etmiyor, ne kadar direnir ve mücadele edersek Sözleşme ile ilgili tasarıyı geri çekeceklerdir. En büyük silahımız 6284 sayılı kanun ve İstanbul Sözleşmesi. Bizlerin sosyal medyadan da seslendiği gibi İstanbul Sözleşmesi yaşatır" şeklinde konuştu.

"İSTANBUL SÖZLEŞMESİ TOPLUMUN DOMİNO TAŞIDIR"

İstanbul Sözleşmesi'nin toplumdaki şiddetin önlenmesi açısından domino taşı niteliğinde olduğunu ifade eden Van Barosu Kadın Hakları Komisyonu Üyesi Hülya Çelik Sönmez, sözleşmeden çekilme olursa şiddetin daha da artacağını söyledi.

AKP'nin geri çekmeyi planladığı İstanbul Sözleşmesi’ne ilişkin Mezopotamya Ajansından Özlem Yayan'a konuşan Van Barosu Kadın Hakları Komisyonu Üyesi Avukat Hülya Çelik Sönmez, "Ne yazık ki İstanbul Sözleşmesi’nin varlığını bugün tartışmamız aslında ülke olarak kadına yönelik şiddette geldiğimiz noktanın vahametini gösteriyor” dedi.

"ŞİDDET DAHA DA ARTACAK"

Sözleşmeden geri çekilmenin şiddetti daha da arttıracağına dikkati çeken Çelik, “Ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin önlenmesine dair 6284 gibi iç hukukumuza yerleşmiş bir kanun varken, ona rağmen biz şiddetle mücadele edemiyoruz. Aslında kendi iç hukukumuzla bunu geliştirecek, sivil toplum örgütleri ve kadına yönelik şiddetle mücadele kurumlarını aktifleştirirsek, o zaman sözleşmeden geri çekilebilir. O zaman şunu deriz; 'bizim sözleşmeye ihtiyacımız yok, biz bu işi zaten yapıyoruz' İstanbul Sözleşmesi’ni kaldırmayı düşünmek ve sözleşmeden çekilmek toplumsal olarak kadına yönelik bu şiddeti daha da arttıracaktır. Sözleşmeden çekildiğimiz vakit şiddet uygulayan eril zihniyet daha fazla kendine güven duyacak ve kendisini haklı bulacaktır. Hatta uyguladığı şiddeti meşrulaştıracaktır. Dolayısıyla bunun toplumda böyle bir olumsuz etkisi olabilir. Yasa ve sözleşmeler olduğu halde biz bu şiddetin önüne geçemiyorken, sözleşmenin yokluğunda şiddetin önüne geçmemiz mümkün değildir” diye konuştu.

"SÖZLEŞME TOPLUMUN YAPI TAŞIDIR"

İstanbul Sözleşmesi’nden fiili olarak çekilmesinin, toplumda şiddet uygulayan kişilerin daha da çoğalmasına sebep olacağının altını çizen Çelik, “Çünkü şiddet uygulayan bu zihniyetteki insanlar, kendilerinde o hakkı görecek ve kendi yaptıklarını daha da meşrulaştıracaktır. Sözleşmeden çekildiği zaman, şiddet olayları muhtemelen daha da artacaktır. Bunu düşünmek bile istemiyoruz. İstanbul Sözleşmesi’nin yükümlülüklerinde, toplumdaki 'kutsal aile' değerlerine aykırı ve bu değerleri zedeleyecek, yıkacak hiçbir kavram yok. Aksine bizim ‘kutsal aile’ değerlerimize sahip çıkılması gerektiğini, kadının aile içerisinde maruz kaldığı şiddete ve ayrımcılığa karşı eşitlik sağlanması açısından değer katan bir sözleşmedir. İstanbul Sözleşmesi; kadınlar, toplumumuz ve aile yapımız açısından da değer atfedilmesi gereken biz sözleşmedir. Bu sözleşme toplumumuzun yapı taşıdır. Bu nedenle İstanbul Sözleşmesi’ne de sahip çıkmalıyız" dedi.

"HEPİMİZ SORUMLUYUZ"

Muğla’da katledilen Pınar Gültekin cinayetini hatırlatan Çelik, bu cinayetten bütün toplumun sorumlu olduğunu vurgulayarak şunları söyledi: “Pınar Gültekin cinayetine baktığımızda eril zihniyetin kendisinde o hakkı bulması ve bunun yansıması olarak tasavvur bile edemeyeceğimiz bir şekilde ölüm vakası ile karşı karşıya kaldık. Gültekin’in yaşamını yitirmesinin sorumlusu biziz. Elimizde İstanbul Sözleşmesi, 6284 sayılı yasa varken, ona rağmen biz kadınları koruyamıyoruz. Gültekin cinayeti nazarında bütün kadın cinayetlerinden yine toplum olarak biz sorumluyuz. Bu nedenle bizim İstanbul Sözleşmesini ve 6284 yasa ile ilgili denetim mekanizmalarının geliştirilmesi gerekiyor. Bu sözleşmenin gerekliliklerini neden yerine getirmiyoruz? Asıl sormamız gereken soru bu olmalıdır. Asıl soru sözleşmeden geri çekilme olmamalıdır. Sözleşmeden çekilmek bu sorunların hiçbirine çözüm olmayacaktır." (MA)

ÖNCEKİ HABER

Bingöl’de yaban keçilerin öldürülmesi için avlanma izni

SONRAKİ HABER

Kadir Şeker'in tutukluluğuna devam kararı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa