16 Kasım 2012 09:50

‘Seyit Rıza’nın idamını gördüm’

Her şehir gibi Elazığ’ın da kaybolmuş sayfaları vardır tarihinden düşen. Zor olacağının bilinciyle başladık biz de aramaya. Elazığ’da çok eski bir meydan... Buğday Meydanı.Buğdayından değil hatırlanması, idamlara mekan olmasından. Çokca değiştirilmiş, çokca onarılmış. Geniş alanını mağazalara kaptırmış git gide, kü

‘Seyit Rıza’nın idamını gördüm’
Paylaş
Kenan Dokur

Buğdayından değil hatırlanması, idamlara mekan olmasından. Çokca değiştirilmiş, çokca onarılmış. Geniş alanını mağazalara kaptırmış git gide, küçülmüşte küçülmüş.  Adı Buğday Meydanı; Çünkü döneminde Tunceli, Bingöl ve Malatya’ya bile buğday temin edermiş. Yoksul Elazığ köylüsü emeklerinin karşılığını bu meydanda değerlendirirmiş. Köylerden eşekleriyle taşırlarmış buğdaylarını meydana. Sonra da bekleşirlermiş çatlamış nasırlı elleriyle sardıkları cıgaralarını derinden çeke çeke. Bir yandan da yorgunluklarını giderirlermiş demli çaylarla. Bu yüzden Buğday Meydanı’na gariban meydanı da demişler hep. Bir de buğdayları satın alan tecirlerin mallarını yükleyen ve istifleyen hamalları vardır bu meydanın. O zamanlar çoğunlukla Dersim’den gelirlermiş hamallık etmeye, sonra da dönerlermiş gene köylerine ekmek parasıyla.
Buğday Meydanı kadar tanıdık bir meydan da Bit Meydanı’dır, hemen bitişiğinde durur. Bu garip isim ona nerden musallat olmuş diye merak ettik. Meğer o yıllardan insanlar kullanılmış eşya ve giysi almak için bu meydana gelirlermiş. Çok da beğenerek olmasa gerek yada çok kullanıldığından bitlenmiş giysiler gibi kalmış adı. Konuştuğumuz esnaflar bize meydanın en yaşlısı Ali amcayı tarif ettiler. Bizde oraya yollandık heyacanla. Hüzünlü yorgun gözlerinden çok şeylere tanıklık ettiği anlaşılıyordu Ali amcanın. Biz Seyit Rıza’yı sorduk; O anlatmaya başladı. Küçükmüş henüz ilkokula gidiyormuş, hayal meyalmiş o yüzden hatırladıkları. “Dersim de bir isyan çıkmış bir kaç eşkiya devlete kafa tutmuş. Liderleri Rıza adında bir Seyitmiş. Dedemler bize hep Şıx Sait’i anlatırlardı, ordan bilirim az çok isyanın anlamını. Devlet çok savaşmış onlar çok direnmiş, taş üstünde taş komamış da en sonu esir etmiş Seyit Rıza’yı..” Asılacağı gün şehre hiç görmediği kadar asker doluşmuş, “her yan silah süngü ve rap rap sesleriyle inliyor o gün... Sabah olurken ben ve birkaç arkadaş okuldan kaçtık sırf idamı ve darağacında asılı bedenleri görmek için, merak işte. Gördüm ama görmez olaydım; ak sakalı ve beyaz gömleğiyle darağacının ucunda yaşlı bir beden.. Sonra da darağacından indirilişini ve cemselere konulup belirsiz bir yere götürülüşünü hatırlıyorum bu kadar bildiğim”. Onun bilinmez bir yer dediğini Dersim’li hala sorar durur, Seyit Rıza’sının götürüldüğünü bilmediği yöne hala bakar durur. Hangi dağa gömüldü, yakıldı mı, külleri nereye savruldu, bilinmez belki ama hep sorup arayacaktır Dersim’li.
 Nedense bu ülke kendini enkaza çeviren hatalarından silkip kurtaramadı kendini. Bir halka yaşanan acıları ölümle ödetmek yeni acılara bir halka daha ekler sadece. Bu halk 15 Kasım’da Seyit Rıza’nın asıldığı yere mum yakıp karanfil dikecek o çeşmenin suyunu içecek gene. Bu mesaj aynı zamanda devlete; yeni acılar yaşanmasın, artık gençlere yeni mezarlar kazılmasın, silahlar sussun, barış olsun mesajıdır
 Her şehrin bir sırrı vardır böyle, Buğday Meydanı’nın talihsiz sırrına iki de yaşlı dut ağacı tanıkmış o zamanlar, ama onlarda kesilmiş yakın bir tarihte. Şimdiyse darağacının kurulduğu yerde bir çeşme var. Buğday Meydanı’nın susamış Dersim’li hamallarına sunuyor kendini. Sanki bir şeyleri hatırlatmak istercesine.

*Elazığ

ÖNCEKİ HABER

Hukuk firmasında bile hukuk yok

SONRAKİ HABER

Haydarpaşa direniyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa