Kirazlıyayla köylüleri: Tüm baskılara rağmen köyümüzü koruyacağız
Bursa’nın Kirazlıyayla Köyü’nde Meyra Madencilik tarafından yapımı devam eden Çinko-Kurşun-Bakır Zenginleştirme Tesisi ve Atık Barajı Projesi’ne karşı topraklarını savunan köylüleri ziyaret ettik.
Soldan sağa Feride Kara, Hatice Güler, Emine-Toy | Fotoğraf: Uğur Ökdemir/Evrensel
Uğur ÖKDEMİR
Bursa
Bursa’nın Yenişehir ilçesine bağlı Kirazlıyayla Köyü’nde Meyra Madencilik şirketi tarafından yapımı devam eden Çinko-Kurşun-Bakır Zenginleştirme Tesisi ve Atık Barajı Projesi’ne karşı topraklarını savunan köylülerin mücadelesi devam ediyor.
Geçtiğimiz günlerde şirketin alternatif yol yapmadan köylülerin kullandığı yolu kapatması üzerine köylü kadınlar yolda oturma eylemi yaparak protesto etmişti. Oturma eylemi yapan 12 köylü kadın gözaltına alınarak, Yenişehir Karakolu’nda ifadeleri alındıktan sonra serbest bırakılmıştı.
Aylardır topraklarını savunan Kirazlıyayla köylüleriyle mücadelelerini konuşmak için köye doğru yola çıktık. Kirazlıyayla köyüne girişte, köylüler tarafından evlerin duvarlarına, elektrik direklerine asılmış maden karşıtı döviz ve pankartlar karşıladı bizi. Sonra köylüler. Meydandaki sohbetimize köylü kadınlarla başlıyoruz.
Ama öncesinde bir köylünün iktidara serzenişini aktaralım: Geçtiğimiz seçimlerde Kirazlıyayla’da 106 oy kullanılmış ve 96’sı AKP’ye çıkmış. “Bu köyü artık kaybettiler” diyerek tepki gösteren köylü, “insan yerine koyulmadıklarını” da şöyle anlatıyor: “Yıllarca itfaiye araçlarıyla köyümüze içme suyu taşıdılar ama şirket buraya fabrika kuracağını söyleyince hemen İznik Gölü’nden mi yoksa başka göllerden mi fabrikaya su borusu döşediler.”
"ŞİRKET BİZİM YOLUMUZU KESİNCE SUÇ DEĞİL, BİZ KESİNCE SUÇ"
İfadesi alınıp serbest bırakılan köylü kadınlardan Hatice Güler, “Yolumuzu kapattılar bizler de beton mikserlerinin önünde durduk. Sonra jandarma bizleri gelip aldı ifadeye götürdü. Onlar bizim yolumuzu kesince suç değil ama biz aynısını yapınca suç oluyor. Benim cevizlerim kurudu bunlar yüzünden. Biz burada çocuklarımız, torunlarımız için mücadele veriyoruz. Yarın şehirde çocuklarımız tutunamazsa köylerine gelecekler. Köyümüzün yok olmasına nasıl göz yumarız. Ben gözümü bu köyde açtım. Birlik beraberlik içinde yıllarca yaşadık hep. Ama bu maden şirketi yüzünden aramızda tartışmalar, bölünmeler oldu. Çevre köyler bize hep imrenirdi” diyerek yaşadığı süreci anlattı.
"ASIN BENİ AMA ASACAK AĞAÇ BIRAKMADINIZ"
Şirket araçlarını durdurduklarında şirketin görevlilerinin kendilerine “Muhtarınızı çağırın” dediğini söyleyen Güler, “Neden bunu diyorlar, sebebi belli. Muhtar da onlarla birlikte hareket ediyor. Bu şirket yüzünden 9 çeşmemiz kurudu. Oruç tutamadık. Bu bayramı da diken üzerinde geçireceğiz. Bir gözümüz hep yolda bizlerin. Ben sonuna kadar köyümü savunacağım. Artık geri dönüş yok. Onlar bizleri yok sayıyorlar, paralarıyla her şeyi yapacaklarını sanıyorlar ama yanılacaklar. Her gün gidip madenin önünde köyümüzü savunacağız. Benim annem 82 yaşında, beni karakola götürdüklerinde karakola gelip ‘Benim yavrum ne yaptı da buraya getirdiniz?’ diye ağladı.”
“Koronavirüs yüzünden mücadelemiz duraksadı bir dönem” diyerek devam eden Güler, “Jandarma bizlere virüs var yaklaşmayın, birbirinizden uzak durun deyip durdu ama şirket yetkilileri geldiğinde onlarla tokalaştılar gözlerimizle gördük. Bu zamana kadar sabrettik ama artık köy içinden geçirtmeyeceğiz. Burada ağaçları kestiler. Jandarma beni götürdüğünde o zaman da söyledim alıp götürün, asın beni ama asacak ağaç bırakmadınız, hepsini kestiniz” dedi.
"ŞİRKET YÜZÜNDEN TARLAMI BİÇEMEDİM"
Madenin olduğu yerde 15 dönüm arazisinin olduğunu söyleyen Feride Kara, “Oraya buğday ektim ama yol fabrika arazisi içinde olduğu için biçerdöver geçemedi. Tarlamı biçtiremedim. Benim gibi çok köylü var bu şekilde. Buğdayları yeşilken biçmek zorunda kaldım. Ot olarak kullandım başka bir şey yapamadım. Madenden kaynaklı her yer toz. Otlar, bostanlarımız hep toz içinde. Hayvanlarımız hasta oluyor. Önceden yağmur yağıyordu toz pislik görünmüyordu ama şimdi yağmur yok her yer toz içinde. Bizim burada verdiğimiz mücadeleyi kimse duymadı, özellikle iktidar partisi. AKP’den kimse gelmedi. Bu saatten sonra da gelmesinler” diyerek iktidar partisine tepkisini dile getirdi.
"BU ŞEKİLDE DEVAM EDERSENİZ ÇOCUKLARINIZ İŞE GİREMEZ" BASKISI
“Torunlarımız yarın öbür gün bizlere hesap sorar ‘Köyümüz bu hale getirilirken siz niye bir şey yapmadınız’ diye. Biz bu köyü babalarımızdan, dedelerimizden güzel bir şekilde aldık. Torunlarımıza da aynı güzellikte bırakmak istiyoruz” diyen Kara sözlerine şöyle devam etti: “Benim torunlarım bizleri televizyonlarda gördüklerinde ağlıyor, ‘Ne yapıyorlar sizlere’ diye. Madenle evlerimizin arası 150 metre mesafede. Bizleri korkutmak için jandarma ‘Böyle yaparsanız çocuklarınız işe giremez, torunlarınız işe giremez’ diye baskı yapıyor. Biz köyümüzü savunmak dışında ne yapıyoruz ki?”
“Aylarca mücadele ettik belediye başkanı daha geçenlerde geldi köyümüze” diyerek devam eden Kara, “60 yaşın üstündeki biz kadınları karakola götürürken neredeydiler? Uyku uyuyamıyoruz, bir gözümüz hep açık. Virüs var diye bize hiçbir şey yaptırmadılar her şey yasak ama şirkete her şey serbest. O süreçte fabrikayı kurdular çalıştılar. Onlara serbest bizlere yasak.” İfadesini kullandı.
"ŞİRKET SAYESİNDE KARAKOL YÜZÜ GÖRDÜM"
Hayatında ilk defa karakola gittiğini söyleyen Emine Toy şöyle konuştu: “Bu maden şirketi yüzünden bunu da gördüm. 62 yaşıma girdim ben böyle bir rezillik görmedim. Biz bu madeni kesinlikle istemiyoruz. Yolda maden arabası gördük mü hemen yola çıkıyoruz. Psikolojimiz bozuldu. Artık yetkililer bizlerin sesini duysun.”
Jandarmanın, destek için köye gelenler için, “Dışarıdan gelenler anarşist. Niye çağırıyorsunuz bu grupları? Bunlarla kol kola girerek suç işliyorsunuz” dediğini ifade eden Toy, “Madem bu gelenler suçlu o zaman yakalayın, sokmayın. Demek ki dedikleri gibi değil. Buraya AKP yetkilileri geldi de biz mi almadık. Yıllardır buradan madeni çıkarıp götürüyorlardı. Yine bizlere ‘Madeni alıp gideceğiz’ dediler ve imza aldılar ama fabrikayı kurdular. 29 kişiden imza almışlar ama imzayı verenler madeni alıp gitmeleri için imza vermiş, fabrikayı kurun diye değil. Bildiğin kandırmışlar insanları” dedi.
"KÖYE KİMLİK GÖSTERMEDEN GİREMEDİK”
Fabrikanın yapılacağını 9 ay önce öğrendiklerini söyleyen Recep Sarı; “Zaten maden burada önceden çıkartılıp götürülüyordu. Ama şimdi fabrika kurulacak denilince işler değişti. Süreçten geç haberimiz oldu. Muhtar gerekli yazıları bizlere bildirmedi. Resmen şirketle hareket ediyor. Bizler eylemlere başladığımız günden beri bir kişiye 5 jandarma düştü. Burada doğamızı kurtarma mücadelesi veriyoruz başka bir şey yapmıyoruz. Ama bizlere ilk günden beri sürekli baskı yapıldı. 51 yaşındayım köye kimlik göstermeden giremedik. Eğer bu köyde yaşıyor ve ikametgahın varsa giriyorsun yoksa köye sokmuyordu jandarma. Anne babanı ziyarete gelmen bile yasaktı ilk zamanlarda. Eylemlere desteğe geliniyor diye. Bizleri yıldırmak için trafik cezaları kestiler. Traktöre iki kişi bindin diye ceza kesiyorlar. Burada mevsimlik tarım işçileri çok fazla var ve 15-20 kişi traktör kasalarında taşınıyor. Madam yasak bunu neden görmüyorlar?” diyerek yapılan baskılara tepki gösterdi.
“KÖYÜN ORTASINDA DA SONDAJ ÇALIŞMASI YAPABİLİRLER”
Köyün yüzde 95’inin bu fabrikayı istemediğini söyleyen Sarı, “Köyümüz ÇED raporu içinde yer alıyor. Fabrika sahası 6 dönüm ama ÇED raporu 3 bin 450 dönüm. Yani maden şirketi gelip köyün ortasında da sondaj çalışması yapabilir, raporda bu var. 4 tane atık su göleti var ve burada 7 tane kimyasal kullanılacak. Bunun verebileceği zararı bir düşünün. Buranın havası, toprağı kirlendiğinde tarım olmayacak. İnsanlar göç edecek mecburen, sonra da şirket iyice yayılacak buraya” dedi.
“7 SENE KÖYE TANKERLERLE İÇME SUYU TAŞIDILAR”
Fabrika sahasında 11 tane çeşmenin olduğunu, hayvanlarını orada suladıklarını ama şimdi yapamadıklarını söyleyen Sarı şöyle devam etti: “Bir göletimiz vardı. Göle kaynak olan yere yakın bir noktaya sondaj vurdular ondan sonra gölet kurudu. Yangın söndürmek için gölden su boruları döşenmişti. Göl kuruyunca o da gitti. Göldeki balıklar öldü. Su köylü için ekmek, hava gibi önemli bir ihtiyaç. Biz 10 sene su sıkıntısı çektik. 5 sene itfaiye yangın arabasıyla su taşıdı köye. Sonra büyükşehire bağlanınca BUSKİ su taşıdı tankerlerle. 2020 ocak ayında suyumuz ancak geldi. 7 sene boyunca artezyenden su çekip getirdiler. Onu içtik ses etmedik. Ama 7 sene bize bunu reva gördüler sonra fabrika kurulacak oldu, fabrika için İznik Gölü’nden getirme, başka göletlerden su getirme projeleri yaptılar. Biz insan değil miyiz? Yıllarca bu sorunu çözmediler, şirket için kolları hemen sıvadılar.”
KAYMAKAM: "HER TOPLANDIĞINIZDA CEZA KESERİM, ÖDEYEMEYECEK KADAR BORÇ BİRİKİR, SONRA DA TARLALARINIZA HACİZ KOYUP SATTIRIRIM"
AKP Yenişehir ilçe başkanının kendilerini terörist ilen ettiğini vurgulayan Sarı; “Baskı için her şeyi yaptılar. Kaymakam ‘Fazla ileri gidiyorsunuz. Halkı terörize etmek, halkı galeyana getirmekten işlem yaparım’ dedi bizlere. Bize, ‘Toplanırsanız ceza keseriz’, bunu asker de söylüyor kaymakam da. Gelen ‘ceza keseriz’ diyor başka da bir şey demiyor. Ne ceza keseceklerse kessinler. Bizler de kurtulalım onlar da. ‘Kaymakam bize siz her toplandığınızda ceza keserim, ödeyemeyecek kadar borç birikir, sonra da tarlalarınıza haciz koyup sattırırım dedi.”
Ön planda Meyra maden şirketinin olduğunu, arka planda ise Delta şirketinin bulunduğunu söyleyen Sarı, “2018’de hisselerin yüzde 60’ını almış. Balıkesir’de de bir madeni var bu şirketin. Orayı buraya taşımak istiyor. Bu firmanın Kütahya’daki madeninde ÇED raporu olumsuz olmuş, Balıkesir’dekinin süresi doluyor. Tüm işlerini buraya taşımak istiyormuş” dedi.
AKP’Lİ YENİŞEHİR BELEDİYE BAŞKANI DAVUT AYDIN:
"BU FABRİKA BURAYA KURULACAK"
Geçtiğimiz seçimde köyde 106 oyun kullanıldığını söyleyen Naim Obuz, “96 oy AKP’ye çıktı. Ama şu ana kadar bir tane bile AKP’li gelmedi. Bizleri kaybettiler artık. Bir tek, Yenişehir Belediye Başkanı Davut Aydın geldi. O da ‘Tartışmaya gerek yok, bu fabrika buraya kurulacak’ dedi. Devletten izin alınmış bir kere. Bizler yasal süreçte itiraz edemedik ama bunun tek suçlusu muhtar. Dilekçeleri askıya asmadı resmen bizlerden kaçırdı. Bizler de itiraz süresini kaçırdık. Muhtar bize “Fabrika da benim köy de benim devlete itiraz edemem” diyor. Çocuklarımız gelir erzakını buradan alır gider. Biz doğamızın yok edilmesine izin vermeyeceğiz” dedi.