Gebze'de metal işçisi kadınlar fabrikalarda eylem yaptı: İstanbul Sözleşmesi yaşatır
Birleşik Metal-İş üyesi kadın işçiler Gebze'de düzenledikleri fabrika eylemleriyle kadına dönük şiddeti protesto etti, İstanbul Sözleşmesinin uygulanmasını istedi.
Gebze’de İnform ve Legrand fabrikalarında çalışan kadın işçiler, fabrikalarda düzenledikleri basın açıklamaları ile kadına şiddeti ve İstanbul Sözleşmesinin tartışmaya açılmasını protesto etti.
Birleşik Metal-İş Gebze 2 No’lu Şubesi’nin örgütlü olduğu fabrikalarda düzenlene açıklamalarda hükümetin çelikme tartışması yaptığı İstanbul Sözleşmesinin uygulanması talep edildi.
Birleşik Metal-İş Sendikası Kadın Komisyonunun çağrısı ile gerçekleştirilen eylemlerde “Ne İstanbul Sözleşmesi'nden ne kazanımlarımızdan ne de hayatlarımızdan vazgeçeriz” denilerek mücadele çağrısı yapıldı.
Legrand’da basın açıklamasını İşyeri Temsilcisi Mehtap Doğan Demir okudu.
Fabrikalarda okunan basın metni şöyle:
“Kadın cinayetleri, kadına yönelik şiddet ve taciz artarak devam ediyor. Şule Çet, Ceren Özdemir, Özgecan Arslan, Emine Bulut ve son olarak da Pınar Gültekin ve daha nice kadınlar tanıdıkları, bildikleri, en yakınlarındaki erkekler tarafından öldürüldüler.
En temel hak olan yaşam hakkını güvence altına almak, kadın cinayetlerini durdurmak devletlerin görevi iken, AKP hükümeti belki de 17 yıllık iktidarı döneminde yapmış olduğu tek doğru işten de vazgeçmek için kolları sıvadı.
AKP Hükümeti, 11 Mayıs 2011 tarihinde İstanbul’da imzaya açılan ve Türkiye’nin ilk imzacısı olduğu Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev içi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadele Hakkında Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nden, bilinen adıyla İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasını gündeme getirdi.
Kadına yönelik şiddet bir insan hakkı ihlalidir ve kadınların en temel haklarının erişimi ve kullanılmasının önünde engeldir. Kadın erkek eşitliğini kabul etmeyen gerici zihniyet, şimdi biz kadınların en önemli kazanımı olan İstanbul Sözleşmesi’ne savaş açtı. Hükümet yanlısı medyanın desteği ile yalan yanlış bilgilerle kamuoyunda bilgi kirliği yaratıp, sözleşme maddelerini çarpıtıyor.
İstanbul Sözleşmesi, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine dikkat çeken, bunun kadına yönelik bir ayrımcılık olduğunu vurgulayan ve kadına yönelik şiddetin temelinde bu eşitsizlik olduğunu belirten en geniş kapsamlı uluslararası bağlayıcılığı olan hukuki bir metindir.
Sözleşme yaşamın her alanında, ev içi dahil kadına yönelik her türlü şiddetin önlenmesi yönünde yasa yapıcılara ve uygulayıcılara sorumluluklar yüklüyor. Ev içlerini biliyoruz, kadınların eşleri, babaları, kayın babaları, abileri tarafından en fazla şiddete uğradığı alanlardan biridir.
Sözleşme şiddetin olduğu yerde özel yaşam kavramının ortadan kalktığını, burada artık kamunun sorumluluğunun başladığını anlatıyor bize. Devletleri de kadına yönelik şiddet karşısında tutum almaya, yasalar çıkarmaya, takip mekanizmaları oluşturmaya davet ediyor.
İstanbul Sözleşmesi “Önleme, Koruma, Kovuşturma ve Destek” politikalarından oluşan temel bir yaklaşımı besliyor. Şiddeti ortaya çıkaran toplumsal cinsiyet eşitsizliğini besleyen geleneksel, kültürel tüm normlarla mücadele edilmesini öngörüyor. Şiddete uğrayan kadınların korunmasını, suçluların cezalandırılmasını, kadınların maddi- manevi desteklenmesini, tıbbi destek verilmesini zorunlu kılıyor.
Kadınlar tarih boyunca yakıldılar, taşlandılar, namus cinayetlerine kurban gittiler. Hâlâ da erkek şiddeti son bulmuş değil. Kadınların tarihi aynı zamanda hayatta kalma mücadelelerinin tarihidir. Çok yol kat ettik, asla elde ettiklerimizden vazgeçmeyiz.
Ne İstanbul Sözleşmesi’nden ne kazanımlarımızdan ne de hayatlarımızdan vazgeçeriz.” (Kocaeli/EVRENSEL)