Dardanel işçileri: Virüslüsü sağlıklısı aynı kampa kapatıldık
14 gün boyunca gözetim altında, kapalı devre çalışma sistemine mahkum edilen Dardanel işçilerinin içeriden ilk açıklamalarını Gıda-İş Genel Başkanı Seyit Aslan, Evrensel'e yazdı.
Fotoğraf: Google Maps
Seyit ASLAN
DİSK Yönetim Kurulu Üyesi ve DİSK Gıda-İş Genel Başkanı
1984 yılında kurulan Dardanel Ton ticari ünvanıyla (Dardanel Önentaş Gıda Sanayi AŞ), adını Çanakkale Boğazı’nın antik dönemdeki ismi Dardanelya’dan alıyor. Firmanın web sitesinde “Dardanel grubu olarak önceliğimiz çalışanlarımızın ve tüketicilerimizin sağlığı ve güvenliği” mesajı karşımıza çıkıyor. Dahası 8 Mart reklamında “Bizi biz yapan bin kadın çalışanımızın emeği” diyerek kadın işçilere değer verdiğini söylüyor ve ekliyor: “Türkiye’ye balığı biz sevdirdik.”
Dardanel’i bilmeyen insanlar reklamlara aldanarak Dardanel’in ne kadar insan haklarına ve işçi haklarına saygılı bir şirket olduğunu düşünebilirdi. Ta ki Çanakkale İl Hıfzıssıhha Kurulu tarafından Dardanel işçilerinin kapalı devre çalışma sistemi altında zorla çalıştırılması ortaya çıkana kadar...
Salgın süresince evde kal çağrılarına karşılık işçilerin sürü bağışıklığı anlayışıyla fabrikalarda çalıştırıldığını biliyoruz. Dardanel patronu da İl Hıfzıssıhha Kurulu kararını dayanak yaparak işçilere gönderdiği mesajda tehditler savurmaktan geri durmadı. Dardanel’de Kovid-19 testi pozitif çıkan işçi sayısı arttıkça üretim aksamasın diye İl Hıfzıssıhha Kurulu tarafından işçilerin toplu olarak üretime ara vermeden çalıştırılmalarının karar altına alınması hiç şaşırtıcı gelmedi. Salgın süresince yapılan evde kal çağrıları zaten gerçeği ifade etmiyordu. Sokağa çıkma yasaklarına rağmen binlerce fabrikanın valilik ve kaymakamlıklardan izin alarak işçileri çalıştırdıkları akıllardan silinmedi. Ancak bu sefer İl Hıfzıssıhha Kurulu eliyle bu karar alınmış bulunuyor. Bir kez daha kararın keyfi ve hem hukuka hem Hıfzıssıhha kanununa aykırı olduğunu söyleyelim ve şimdilik noktayı koyup işçilere kulak verelim...
SENDİKALAŞMA GİRŞİMLERİ BASTIRILDI
Dardanel’i Dardanel yapanın hiç tartışmasız 1000 kadın işçi ve diğer erkek işçilerin emeği olduğu şüphe götürmez. Bunu Dardanel patronu kendi adı gibi bilir. Daha önce baskılara karşı işçilerin sendikalaşma girişimlerinin her seferinde patron tarafından işten atmalar ve “ya iş ya sendika” diye bastırıldığını işçilerden duyuyoruz. Kadın işçiler “Gündüz işyerinde pestilimiz çıkana kadar çalışıp akşam eve kendimizi zor atıyoruz” diyorlar.
ASGARİ ÜCRETTEN BAŞKA BİR ŞEY YOK
Yasaya göre yıllık fazla mesai saatinin 270 saati aşmaması gerekirken ve fazla mesailer zorunlu olmaması gerekirken, işçiler ayda yüz saate yakın zorunlu fazla mesailere kaldıklarını anlatıyor: “Fazla mesaiye kalmam desen hemen kapı gösteriliyor.” Fazla mesainin karşılığında ne alınıyor diye sorarsanız aslında kocaman bir hiç. 90-100 saatlik çalışmanın karşılığı ücretlerine yansıyan 500-600 TL oluyor. Bu yasal olanı bile alamadıkları anlamına geliyor.
15 yıllık bir işçi, “Asgari ücret alıyorum. Ücretlerimiz asgari ücretle beraber artıyor, başka da bir şey yok” diyor. İşçilerin ellerinde bulunan sadece çıplak ücretleri. Hiçbir sosyal hak ve ödeme Dardanel’e uğramıyor. Angarya, baskı, ev ve işyeri arasındaki sorunlar ise hiç bitmiyor. İşçi çaresiz, başka iş yok, örgütsüz.
"HİÇ Mİ DEĞERİMİZ YOK?"
Kadınlar konuşuyor, işten çıkınca evdeki işler başlıyor, uykuya zaman yok. Yörede işsizlik var, ne varsa sineye çekiliyor. İş kazaları artık kanıksanmış. Rutinden sayılıyor. “İşin fıtratında var” diyerek gülüşüyor işçiler. İş kazası geçiren bir işçi işten atılma kaygısıyla hastanede kendi hatası olduğunu söylemek zorunda kalıyor. “En küçük bir itiraz hakkımız yok, yapsan pabucun eline veriliyor. Nereye gideceksin, ne yapacaksın, ne iş bulacaksın” diyerek anlatıyor işçi içinde bulundukları durumu. Şehirde ve köylerde yaşayan işçilerin başka bir alternatifi yok. Salgın süresince her yerden yapılan evde kal çağrılarına ise “Bizimle dalga geçiyorlar” diyerek tepki gösteriyor işçiler. Evde kal deyip işe gitmeyi zorunlu hale getirenlere karşı tepkililer. Kimi borç içinde, kimi kıt kanat geçinen işçiler “Hiç mi değerimiz yok, ton balığı kadar değerimiz yok mu?” diye soruyorlar.
"İŞ AKSAMASIN DİYE HEPİMİZİ ATEŞE ATTILAR"
İşçiler patronun tehdit dolu mesajına da tepkililer: “İşyerinde psikolojimiz bozuluyor, bantlarda nefes alamıyoruz, tuvaletlere gidip gelme bile sorun oluyor. Müdürler, amirlerin gözü hep üstümüzde. Hayatımız adeta rehin alınmış durumda. Son karar da bunun somut örneği zaten. Patronun işi aksamasın diye hepimizi ateşe atıyorlar.”
Kaç kişinin Kovid-19 testi pozitif çıktı, hastanede kaç işçi yatıyor açıklanmıyor. İşçiler arasında 100’ü aşkın vakanın olduğu söyleniyor. Ve bu 100’ü aşkın işçi kapalı devre çalışma sistemi adı altında diğer işçilerle birlikte çalışmaya devam ediyor, üstelik diğer işçilere test yapılmadan. Virüsün kime bulaşıp bulaşmadığı bilinmiyor. Ne olacaksa bu 14 gün içinde olup bitecek... Bunun haricinde durumu ağır olup da hastanede tedavi gören işçilerin olduğunu da anlatıyorlar.
İŞÇİLERE AÇIK ÇAĞRIMIZDIR
Patron İl Hıfzıssıhha Kurulu kararını dayanak yaparak izinde olan işçileri dahi işe çağırdı, üretim aksamasın, her koşulda sürsün diye. Vali ve diğer kurumların ortak imzasıyla işçiler rehin durumda. İşçilere “Çalışmak istiyor musunuz istemiyor musunuz” diye soran yok. Varsa yoksa Dardanel patronunun söylediklerine itibar ediliyor.
Dardanel’in 8 Mart reklamında “Bizi biz yapan 1000 kadın çalışanımızın emeği” diyerek kadın çalışanlara değer verildiği yalan, işçilerin işsizlik ve yoksulluk kıskacında rehin alındığı ise gerçek. Evet Dardanel’i Dardanel yapan işçilerin emeğidir. Fabrikadaki sömürü çarkı kırıldığında işçiler kendi geleceklerini asgari olarak belirlediklerinde durum değişecek, işçiler insanca çalışacak, insanca yaşayacak, insanca ücret alacak ve rehin olmayacaklar.
Sendika olarak Dardanel işçilerinin hak mücadelesinde yanlarında olacağız. Bu baskı ve sömürü ortamından kurtulmanın yolu Dardanel işçilerinin zincirlerini kırarak örgütlenmelerine bağlıdır.