02 Ağustos 2020 14:24

Temmuz ayında 36 kadın erkekler tarafından öldürüldü

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, 2020 temmuz ayı kadın cinayetleri raporunu paylaştı. Raporda 36 kadının erkekler tarafından öldürüldüğü, 11 kadının ise şüpheli şekilde öldüğü belirtildi.

Görsel: Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu

Paylaş

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, 2020 yılı temmuz ayı kadın cinayetleri raporunu kamuoyuyla paylaştı. Raporda temmuz ayı içerisinde 36 kadının erkekler tarafından öldürüldüğü, 11 kadının ise şüpheli şekilde ölü bulunduğu belirtildi.

Koronavirüs salgınıyla beraber evde geçirilen zamanın artması ile birlikte kadınlar için başka zorlukların da ortaya çıktığı belrtilen raporda ayrıca temmuz ayında Türkiye’de İstanbul Sözleşmesi'nni tartışmaya açıldığı ve sözleşmeye yönelik saldırıların arttığı ifade edildi. "Kadınların modern haklarına yönelik saldırılar söz konusu olduğunda kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddet, eşit ve özgür yaşam hakkımıza yönelik saldırılar artmaktadır" denilen raporda kadınların İstanbul Sözleşmesi'nin tam ve etkin uygulanması için mücadeleye devam ettikleri vurgulandı.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformunun "Temmuz Ayı Kadın Cinayetleri Raporu"nda şu bilgilere yer verildi:

13 KADIN HAYATINA DAİR KARAR VERMEK İSTERKEN ÖLDÜRÜLDÜ

Bu ay 36 kadın cinayeti işlenmiş, 11 kadın şüpheli bir şekilde ölü bulunmuştur. Öldürülen 36 kadından 18’inin neden öldürüldüğü tespit edilemedi, 5’i ekonomik bahaneyle, 13’ü de boşanmak istemek, barışmayı reddetmek, ilişkiyi reddetmek gibi kendi hayatına dair karar almak isterken öldürüldü. 18 kadının hangi bahaneyle öldürüldüğünün tespit edilememesi, kadına yönelik şiddetin ve kadın cinayetlerinin görünmez kılınmasının bir sonucudur. Kadınların kim tarafından, neden öldürüldüğü tespit edilmedikçe; adil yargılama yapılmayıp şüpheli, sanık ve katiller caydırıcı cezalar almadıkça, önleyici tedbirler uygulanmadıkça şiddet boyut değiştirerek sürmeye devam ediyor.

KADINLAR KİMLER TARAFINDAN ÖLDÜRÜLDÜ?

Temmuz ayında öldürülen 36 kadının 3’ünün kim tarafından öldürüldüğü tespit edilememiştir. 11’i evli oldukları erkek, 5’i birlikte olduğu erkek, 5’i tanıdığı biri, 4’ü eskiden evli olduğu erkek, 2’si akrabası, 2’si babası, 2’si eskiden birlikte olduğu erkek ve 2’si de oğlu tarafından öldürülmüştür.

KADINLAR EN ÇOK EVLERİNDE VE SOKAK ORTASINDA ÖLDÜRÜLDÜ

Kadınların 18’i evinde, 6’sı sokak ortasında, 2’si arabada, 2’si arazide, 2’si otelde, 1’i ıssız bir yerde ve 1’i de iş yerinde öldürülmüştür. 4 kadının nerede öldürüldüğü tespit edilememiştir. Bu ay öldürülen kadınların yüzde 50’si evlerinde, yüzde 17’si sokakta öldürüldü.

KADINLAR EN ÇOK ATEŞLİ SİLAHLARLA ÖLDÜRÜLDÜ

24’ü ateşli silahlarla, 5’i kesici aletle, 3’ü de boğularak, 1’i darp edilerek ve 1’i de yüksek atılarak öldürüldü. 2 kadının nasıl öldürüldüğü tespit edilememiştir.

KADINLARIN ÇALIŞMA DURUMU HÂLÂ TESPİT EDİLEMİYOR

Kadınların çalışma durumlarını tespit etmek ise çok zor. Önemli olan bu verinin de basın mensupları tarafından dikkate alınması gerektiğini düşünüyoruz. Bu ay TÜİK’in açıkladığı verilere göre, ‘ev işleriyle meşgul’ kadınların sayısı bir önceki yıla göre 459 bin azaldı. Böylece TÜİK’e göre işgücü dahi sayılmayan kadınların sayısı Nisan 2020'de 10 milyon 597 bin oldu. TÜİK’in verileri bu şekilde açıklaması, kadın işsizliğinin gerçek boyutunun üzerini örtmeye çalışmaktır. Çalışma hayatına alınmayan ya da istihdamdan uzaklaştırılan kadınlar toplumda oluşan toplumsal cinsiyet temelli ayrımcılık, şiddet ve kadın cinayetleri tehlikelerine karşı daha korunmasız hale gelmektedir. Ulaşılabilen veriye göre kadınların 3’ü bir işyerinde çalışıyor ve 33 kadının çalışma durumu bilinememektedir.

KADINLAR #İSTANBULSÖZLEŞMESİYAŞATIR DEMEYE DEVAM EDİYOR

Türkiye, 2011 yılında kadına yönelik şiddet ve toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik kararlı bir duruş sergileyerek İstanbul Sözleşmesi’ni imzalamıştı. Fakat İstanbul Sözleşmesi hayatımıza 2011 yılında bir anda girmedi, öncesinde kadınların mücadelelerinin ve birikimleri var. İlk imzacı olmakla övünülen bu gelişme eşit ve özgür yaşam hakkımız için önemli bir adım olarak kabul edildi. İstanbul Sözleşmesi ile ilk defa şiddetten korunma ve zararlarını ortadan kaldırma değil, şiddeti önleyecek ve ortadan kaldıracak yol yöntem tanımlandı. önleme ve koruma başlıklarının altını çizmektedir. Aynı zamanda veri tutulması, analizlerinin sağlanması, buna uygun politikalar ve çözümler getirilmesini, tüm kurum ve kuruluşlar tarafından etkin ve bütünlüklü olarak sağlanmasını istemektedir.

Bugün gelinen noktada toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden rahatsız olanlar, aile kurumunu yok ettiği ve kadına yönelik şiddetin sorumlusunun Sözleşme olduğunu iddia ediyorlar. Buna ek olarak da kadın cinayetlerinin 2011 yılından sonra yaşadığı artışı İstanbul Sözleşmesi’ne bağlıyorlar. Halbuki 2011 yılındaki kadına yönelik şiddete ve kadın cinayetlerine yönelik kararlı duruş bile kadın cinayetlerinde o yıl için ciddi bir azalmaya sebep olmuştur. Sonrasında gözlemlenen bütün bu artışların sebebi her ay hatırlattığımız ve önemle üzerinde durduğumuz gibi İstanbul Sözleşmesi’nin ve 6284’ün tüm kurum ve kuruluşlar tarafından etkin ve bütünlüklü olarak uygulanmaması, kadın ve çocuk düşmanı söylem ve uygulamaların tüm hızıyla devam etmesidir. Kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri münferit birer olay olarak ele alınmamalıdır, yürütülen politikalarla birlikte değerlendirilmelidir. Sözleşme’nin 6284’ün uygulanmadığı her durumda Türkiye’de kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddet artmaya devam edecektir.

Bu ay öldürülen 36 kadından 11’i evli olduğu erkek tarafından öldürüldü, bu ay 3 anne-kız öldürüldü. Gelenek göreneklerle meşrulaştırılmaya çalışılan şiddet ve bunun üzerine kurulan bir aile , kadınların daha fazla şiddet görmesine ve hatta öldürülmesine yol açıyor. İşte tam da bu noktada İstanbul Sözleşmesi şiddetin normalleştirilmesini ve şiddetin gelenek, görenekler ile açıklanmasını yasaklıyor. Sözleşmeye yapılan bu saldırılar açıkça yaşam hakkımıza, eşitliğimize, özgürlüğümüze ve haklarımıza yapılan saldırılardır. Halbuki İstanbul Sözleşmesi’ne göre herhangi bir ayrımcılık yapılmadan kadınların korunması ve güçlendirilmesi sağlanmalıdır.

Bu süreçte yayınlanan 2 araştırma mevcut durumumuzu gözlere önüne sermektedir. İstanbul Ekonomi Vakfı’nın yapmış olduğu araştırmaya göre 2011 yılında imzalanmış olan İstanbul Sözleşmesi’nin hala ülkede %51.7 oranında bilinmediğini açıkça gösteriyordu. Geçen 9 yıllık zaman içerisinde etkin ve bütünlüklü uygulanmadığı gibi sözleşmenin toplum nezdinde yaygınlaştırılması bile sağlanmıyordu. MetroPoll Araştırma’nın yaptığı anket çalışmasına göre ise toplumun %63.6’sı İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmeyi doğru bulmuyor. Çekilmeyi doğru bulanların oranı ise sadece %17.

Sözleşmeden çıkılması tartışmaları sürerken Pınar Gültekin’in vahşice öldürülmesi ülkede büyük yankı uyandırdı. Kadınlar ayrılma, boşanma, çalışma veya barışma teklifini kabul etmeme gibi bahanelerle her gün en yakınlarındaki erkekler tarafından öldürülüyorlar. Ancak Pınar Gültekin’in öldürülmesi, İstanbul Sözleşmesi’nin tartışmaya açılmasının aslında kadınların yaşam hakkının tartışmaya açılması ile eşdeğer olduğunun en somut örneği oldu. Binlerce kadın Türkiye’nin farklı illerinde, sokaklarında, meydanlarında bir araya geldi, kitlesel eylemler gerçekleştirdi. Başka ülkelerde de kadınlar Pınar ve İstanbul Sözleşmesi için buluştu, #ChallengeAccepted kampanyasıyla beraber İstanbul Sözleşmesi mücadelemiz tüm dünyaya yayıldı. Polonya’da da İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılmasına yönelik tartışmalar aynı şekilde Polonyalı binlerce kadını sokağa döktü. Bu saldırılar da bir nebze olsa kadınların mücadelesiyle geriledi, daha da gerilemeli ve sonlanmalıdır. İstanbul Sözleşmesi hakkındaki tartışmalar derhal bırakılmalı; sözleşmenin ve 6284’ün etkin ve bütünlüklü olarak uygulanması için bütün kurumlar seferber edilmelidir.

(HABER MERKEZİ)

ÖNCEKİ HABER

Bayramın üçüncü gününde trafik kazaları bilançosu: 5 kişi öldü, 102 kişi yaralandı

SONRAKİ HABER

Pilarget köyünde HES’e karşı halk toplantısı: Bölgemizde HES istemiyoruz

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa