Geleceği tüketmeye bugünden başlamak
Görmediğiniz, gezmediğiniz bir yere minnet duyduğunuz oldu mu? Aldığınız her nefeste payı olduğunu bilirken gölgesine muhtaç kalacağınız bir yer haline geleceğini ummadığınız…
![Geleceği tüketmeye bugünden başlamak](https://staimg.evrensel.net/upload/dosya/160330.jpg)
Fotoğraf: Çanakkale Belediyesi
Melisa GÖNEN
İzmir
Görmediğiniz, gezmediğiniz bir yere minnet duyduğunuz oldu mu? Aldığınız her nefeste payı olduğunu bilirken gölgesine muhtaç kalacağınız bir yer haline geleceğini ummadığınız…
Ben ummadığı pek çok şeyi yaşamak zorunda kalan, geleceğe bir şeyler bırakmak isterken bugünü kurtarmak adına bir çift kelimeden başka bir dayanağı olmayan binlerce gençten biriyim. Bir yanda çölleşme tehlikesi olan ülkemiz ile ilgili kamu spotlarını izlerken diğer yandan da yapılan doğa katliamlarını düşünüp bir boşluğun içine düşerek neye inanacağını şaşıran ve modern zamanın biricik kavramlarından olan “tüketim” kavramının hızına yetişemeyen binlerce gencin sesiyim. Bizleri dinleyecek, anlayacak insanlara ulaşmak umuduyla kelimelere sığınmışken her anlamda ve her alanda yıkıcı bir tüketim anlayışıyla hareket eden bir avuç insana duyurmak adına dilimizde, aklımızda, kalbimizde olan kelimeleri ülkemiz doğasının sesi yapmak gayesindeyim.
GELECEĞİMİZİN BİZİM OLDUĞUNU
HATIRLATMAK
Kaz Dağları için verilen mücadeleye gözünü kulağını tıkamış durumda olanlar ülkemizi başka ülkelere açık kaynak olarak sunarken bu durumu kabullenmek ve kaynaklarımızı yitirdiğimizi bilmek, bu durumu anlamlandırmaya yardımcı olmuyor. Bakanlıkların kamu spotu adı altında sundukları çevreci anlatılar halktan medet umuyor. Sözde duyarlı, özde yıkıcı etkileri olanlar tarafından sunulan çevreci mesajlar ülkemizde yapılan doğa katliamlarını maskelemeye yetmiyor. “Biyolojik çeşitlilik geleneğimizdir; geleneğimiz, geleceğimizdir” ifadeleriyle geleceği kurtarmak, doğal zenginlikleri korumak isteyenler Ala Geyiklerin ülkenin dört bir yanında ihale ile avlanması kararlarının alınmasına nasıl yaklaşıyor? Kaz Dağları sahip olduğu madenler sebebiyle kıyıma uğrarken zengin kültürel değerlere sahip bu bölgeyi “Kaz Dağları!” diyerek yabancı ülkelere teslim edenler gelenekten ve biz gençlere ait olan gelecekten bihaber davranıyorlar.
Hal böyle iken hem yaşamak durumunda kaldığımız bir gelecekle karşı karşıya kalıyoruz hem de onu yaşayacak olan bizler onu yaşamak istediğimiz gibi şekillendirmek adına söz hakkına sahip olamıyoruz. Bu ülke topraklarını kendi ticari malı, dilediğince şekillendirebileceği bir kaynak gibi gören her kim varsa, şu anda söz sahibi olduğu geleceği yaşayacak gençlerden bihaber olduğunun farkında değil, bunu biliyoruz. O halde bizlerin de var olduğunu hatırlatmak, yine bize düşecektir. Kaz Dağları, doğaya tahakküm kurup sanayi devrimini gerçekleştirerek doğayı yıllarca sömürmüş düzene kaynak olarak sunulacak bir konuma gelmemeliydi, gelmemelidir. Tarih, insanın kendini doğadan üstün görerek attığı her adım sonrasında, doğanın insanla çarpıcı bir şekilde karşı karşıya gelmek zorunda kaldığı yüzlerce sahneye sahiptir.
GERÇEKLERLE YÜZLEŞECEK OLANLAR...
Bugün Kaz Dağları’nı maden uğruna talan edenlerin ortaya çıkardığı sorunlarla yarın doğanın karşısında hesap vermek durumunda kalacak ve mücadele etmek durumunda olacak olan bizleriz. Çevre katliamlarının karşısında yer aldığımız halde başkalarının eylemlerinin sonuçlarına katlanmak zorunda kalacak olan yine bizler olacağız. Bugün Kaz Dağları’nı bazı çıkarlar sebebiyle yok edenler, sorunlar gün yüzüne çıkmaya başladığında bizlerle birlikte gerçeklerle yüzleşmek durumunda kalmayacaklar. Bu düşünce onları rahatlatıyor olabilir ancak ben bir genç olarak geleceğimden endişe duyuyorum. Şimdi her şeyi parayla var edebileceğine inananlar ve parayı hayatlarının tek gayesi sayanlar yarın ülkemiz çölleştiğinde, hava kirlilikleri baş gösterdiğinde oksijeni bizler için yaratabilecekler mi? Sözde ekonomik zenginliklerini kullanarak bizler için bir nefes sağlayabilecekler mi?
Bir genç olarak barışla yaklaştığım ve hayatımdaki önemini bilerek saygı duyduğum ülkemiz doğal güzelliklerinin hayatımdan çıkmasına, yok olmasına alışabilmiş değilim. Alıştırılmak, kabul etmek durumunda bırakılmak; ülkemizin çevre ve hayvan hakları adına büyük kayıplara uğramasının nedenlerindendir. İşte bu yüzden Kaz Dağları’nın yok edilmesine alışmak, göz yummak zorunda değilim! Söz konusu yaşamak durumunda olduğum gelecek ise, her zaman bir çift söz hakkından fazlasına sahip olmam gerektiğinin bilincindeyim!
SESİMİZİ ÇIKARTMAYA DEVAM EDECEĞİZ
Kaz Dağları’nda madencilik faaliyetlerini sürdürerek elde ettikleri kazançla ülkelerine dönecek olanlar arkasında bize ne bırakacak? Bu doğa katliamına gerekçe olarak sunulan ekonomik kazançları görmezden geliyorum çünkü ekonominin sürdürülebilir bir çevre için sağlayabilecekleri, zengin bir ekosistem ile kıyaslandığında hiç kalacaktır. Kaz Dağları’nda faaliyet gösteren yabancı maden şirketlerinin ülkelerinde maden olmadığından değil, madenden daha değerli olan şeylerin bilincinde oldukları için bizim ülkemizde oldukları kanısındayım.
Bugün Kaz Dağları için elimizde sadece özlem duyulabilecek bir şeylerin kalması çok acı. Geri dönüşü olmayan hataları gözler önüne seren gerçeklerle baş başa bırakıldık. Ülkemizde var olan zihniyet değişmedikçe Kaz Dağları’nda yaşanan katliam ne bir başlangıç ne de bir son olacak. Kendini doğanın ve bu ülkenin sahibi olarak gören zihniyet değişmedikçe kıyım da her geçen gün artarak devam edecek. Ancak biz gençler, bu ülkenin geleceği olarak bu ülkeyi başka ülkelere peşkeş çekenleri kınamaya, eleştirmeye devam edeceğiz. Biz arkamıza bakmadan geleceğe emin adımlarla yürümek isterken acaba şimdi sıra neye gelecek diyerek bir gözümüzü arkada bırakmak zorunda kalmaktan çok yorulduk. Bencilliğe, hırsa karşı mücadele ederken ve doğa haklarını, hayvan haklarını savunurken “insan haklarını insanlara anlatmaya” çalışmayı vicdanen kabullenemez duruma geldik. Çünkü Kaz Dağları’nın yalnızca bir doğa katliamı olmadığının, geleceğin bugünden tüketilmeye başlandığının ve kendini düşünen bencil zihniyete esir olduğumuzun çoktan farkına vardık.
Evrensel'i Takip Et