5 Ağustos 2020 01:00

Evrimde cinsiyetler arasındaki bedensel farklılıklar

Toplumsal cinsiyet bağlamında erkeğe bahşedilen toplumsal statü ve onun kaba gücü tarih öncesi ilişkileri yorumlarken de çoğu antropoloğun erkeğe daha fazla rol biçmesine sebep olmuştur.

Evrimde cinsiyetler arasındaki bedensel farklılıklar

wallpaperflare

İnsanın atalarına ait fosiller özellikle ender oluşları ve sahip oldukları tür içi morfolojik çeşitliliğin derecesi nedeniyle cinsiyetler arası anatomik ayrımları tespit etmek pek de kolay değildir. İnsan atalarına ait bir fosilin dişi ya da erkek bir bireye ait olduğunu anlamak eğer karşılaştırma yapılabilecek zengin bir fosil koleksiyonu yok ise son derece zordur. Bununla birlikte fosil buluntularının azlığı nedeniyle erkek ve kadın bireyler arasındaki boyut farkı tam olarak bilinmemektedir. Bugüne kadar bulunan insan atası fosilleri içerisinde de adını kazı ekibinin kazıyı yaptıkları sırada sürekli dinledikleri The Beatles’ın ünlü şarkısı ‘’Lucy In The Sky With Diamonds’’ şarkısından alan Lucy (Australopithecus afarensis) en ünlü kadın fosillerinden biridir.

LUCY GÖKYÜZÜNDE ELMASLARLA

Lucy 1974 yılında Amerikan paleoantropolog Donald Johanson ve ekibi tarafından bulunmuş ve 3.2 milyon yıl öncesi tarihlendirilmiştir. Yüzlerce parçası bir araya getirildikten sonra fosilin yaklaşık 20-30 yaşlarında bir kadına ait olduğu anlaşılabilmiştir. Lucy’nin tüm iskeletinin yalnızca %40 bulunabilmiştir. Boyunun yaklaşık 110 cm olduğu ve 29 kg kadar ağırlıkta olduğu tahmin edilen Lucy türünün başka fosilleri bulunamamasından ötürü türünün erkek olan bireyiyle karşılaştırma yapılamamıştır.

Lucy’nin vücut özellikleri açısından insan ile yaşayan Eski Dünya Maymunları arasında tam bir ara form olduğu görülmektedir. Kollar modern insana göre uzun, şempanzeye göre kısa; parmak kemikleri de zamanlarının bir kısmını ağaçta geçirdiklerinin kanıtı olarak büyük maymunlara benzer şekilde eğiktir. Ayrıca eklem hastalığı bulgularının olması da iki ayak üzerinde yürüdüğünü kanıtlamaktadır.

LAETOLİ AYAK İZLERİ

İnsan evriminde cinsiyetler arasındaki bedensel farklılıkları anlamak açısından en önemli bulgulardan birisi de 1976’da Tanzanya’da bulunan Laeotoli ayak izleridir. İzler yaklaşık 25 metre boyunca iki ayak üzerinde ve yan yana yürüyen iki insansıya aittir. Elle destek alındığına dair herhangi bir iz yoktur. Bu izlerin, bir yanardağ patlaması sonucunda oluşan kül fırtınası sonrası yağan yağmurla beraber çimento benzeri bir yüzeyde olduğu anlaşılmaktadır. Daha sonrası tabakanın üzerini örten kül tabakası izlerin korunmasını sağlamıştır.

İzlerin boyut farkı göstermesinden ötürü cinsiyete bağlı boyut farkı gösterdiğine dair çıkarımlarda bulunulmuş; yanyana yürüyen bir erkek ile bir kadına ait olarak değerlendirilmiştir. Özellikle kadına ait olduğu düşünülen ayak izlerinin daha derin olması hamile olduğunu düşündürmektedir.

FARKILIKLAR VE BAZI ÇIKARIMLAR

Güney Afrika’da Malapa adasında bulunmuş ve 2 milyon yıl öncesine tarihlendirilmiş Australopithecus sediba buluntularının biri çocuk ve biri de dişi olduğu düşünülen fosiller de erkek ve kadın arasındaki boyut farkına açıklamak için bazı bulgular sunmaktadır. Fosiller dışında bireyler arasında gözlemlenen anatomik farklılıklar ve genetik çalışmalar ışığında da çeşitli çıkarımlarda bulunulmaktadır.

Diğer insan türlerinde yapılan karşılaştırmalar ve genetik çalışmalara göre de erkekler daha büyük ve kaslı bir vücuda sahipken; kadınların da daha kılsız olması belirgin farklılıklardandır. Bu farklılıkların da türler arasında çok fazla artıp, azalmadığı yani pek de değişim göstermediği düşünülmektedir. Buna rağmen bugün toplumda karşılaştığımız tartışmalardan görebileceğimiz kadarıyla kadın bedeni sadece evrimsel bir süreç içerisinde değil erkeğin kadına üstüne olduğu bakış açısına dayalı bir toplum ve üretim yapısı içerisinde bambaşka bir yere denk düşmektedir. Genellikle kadın ve erkek bedeninin güçve dayanıklılık olarak birbiri ile eş gösterilmeyen yapısı, kadınların erkeğin bakımına ve yardımına muhtaç bir konuma itilmesinin temelini oluştururken bu durum günümüzde çok farklı şekillerde topluma yansımaktadır. Toplumsal cinsiyet bağlamında erkeğe bahşedilen toplumsal statü ve onun kaba gücü tarih öncesi ilişkileri yorumlarken de çoğu antropoloğun erkeğe daha fazla rol biçmesine sebep olmuştur.

BEDENİ NESNELEŞTİREN GÖRÜŞLERE KARŞI

İnsan bedeni de salt biyolojik bir organizma değil tarihsel ve kültürel olarak belirlenen bir varlıktır. Tarih boyunca da kadın bedeni; erkeğin denetimi altına alınması gereken sosyo-kültürel bir olgu olarak nesneleştirilerek ele alınmıştır. Ataerkil bir toplum yapısında kadının bedenini doğrudan şekillendiren müdahaleler erkeğin bedenini ve cinselliğini de kuşatmıştır aslında. Günümüz açısından da tüketim kültürünün bir nesnesi haline gelen bedene tüketim değerleri, arzu-haz-seçkinlik simgesi olma anlamları yüklenmektedir. Bugün açısından da antropolojideki “man the hunter” (avcı erkek) şeklindeki kadını tarihsel olarak toplumda değersizleştiren eril söylemine karşı “woman the gatherer” (toplayıcı kadın) söylemini vurgulamak; kadını ezen, aşağılayan zihniyete ve bu zihniyetin araçlarının her gün yeniden üretimini sağlayan sisteme karşı mücadele etmek gerekmektedir. 

Evrensel'i Takip Et