Devletin geleneği olarak baskı ve sansür
Bugünün sansür ve yasak kavramlarının anlamları sadece günümüze bakılarak değil devlet kavramının ortaya çıkışı ve gelişmesinin içerisinde anlaşılabilir.
![Devletin geleneği olarak baskı ve sansür](https://staimg.evrensel.net/upload/dosya/154032.jpg)
Fotoğraf: Twenty20
Suna ŞAHİN
Hacettepe Üniversitesi
Sosyal medya ve iletişim ağlarında düzenli aralıklarla benzer sebepler öne sürülerek uygulanan sansür, en güncel haliyle Netflix üzerinde uygulanmakta. Kalıplaşmış haliyle “Toplumsal ahlak kurallarının dışına çıkıldığı ve eşcinselliğe özendirdiği” gerekçesiyle yapılan bu sansür, sistemin öngördüğü bahsi geçen toplumsal değerler bütünü haline getirilmiş ahlak kurallarıyla insan eylemlerini bu yönde sınırlamakta; hâkim olan ekonomik sistem ve ardından siyasi rejimin makul gördüğü bir yaşam şeklini dayatmaktadır. Dolayısıyla belirlenmiş bu ahlak anlayışının insanın özüne uygunluğu iddiasıyla, insana biçilmiş işlevin yerine getirilmediği olası sonucunda bir ötekileştirilme söz konusu olmaktadır. Her dönem için ötekileştirme biçimlerinin var olan ekonomik sistemin ihtiyaçlarına ters düşmeyle bağıntılı olduğunu söyleyebiliriz.
NORMAL VE ÖZGÜR OLABİLMEK
Böylece, insan için belirlenen rolün dışına çıkıp kendi iradesini kullanmaya çalışan ve yönelimleri, hayattaki diğer tercihleri üstünden eylemde bulunmak isteyen insanlar, bu kabul edilmiş sistem içinde aykırı bir hal edinmektedir ve bu yüzden de ötekileştirilip normal olmamakla, sapkınlıkla suçlanmaktadır. İnsan ilişkileri ve toplumlardaki normlar da sistemin normaline göre kurulmuştur çünkü. Sistemin öngördüğü değer yargılarıyla eylemde bulunmaya zorlanan toplumun “özgürlüğü” ancak bu güç aygıtlarının makul gördüğü felsefi düşüncelerle sınırlanmaktadır. Felsefe tarihe baktığımızda, özgürlüğü zihinsel alana indirgeyip eylemselliğin önüne geçiren felsefi düşünceler bu yönüyle, özgürlüğü düşünsel olana bırakmaktadır. Yani bireyin kendi zihninde tahayyül ettiklerinin eylemde gerçekleşmiyor olsa bile bireyin özgür olmasının önünde bir engel sayılmamasını ifade eden felsefe, sistem karşıtı olası bir hareketlilik tehdidinin önüne geçmektedir. Ya da insanın doğasında kötülüğün olduğunu söyleyen aydınlanmacı düşünürlerin varlık, doğa, özgürlük ve devlet tanımlamalarıyla sansür gibi otoriter uygulamaları devletin asli ve en doğal görevleri olarak ifade etmekte sakınca yoktur. Çünkü devlet mekanizmasını en temelden güvenceye almak ve onu yapısından olumlayarak kabullendirmek elbette buna olan ihtiyaçlar dizesi ortaya çıkarmaktan geçmektedir. Bu ihtiyaçlar da 18. Yüzyıl aydınlanmacı burjuva filozoflarının ortaya attığı ifadelerle, doğasında birbiri ile rekabet halinde olan insanların birbirlerini ve en önemlisi de birbirlerinin mülkiyetini yok etmeye teşebbüs etme ihtimallerini ortadan kaldırmaktır ve bunu güvenceye almak için güçlerini bir otoriteye devretmesinden toplumsal bir sözleşmeyle “devlet” ortaya çıkmaktadır. Sınıflı toplumlardan itibaren varlığını sürdüren devlet, biçimsel olarak toplumsal yapısını şekillendirerek insanlar topluluğunu bünyesinde bir arada tutmak için bir yaptırım gücü olarak “ahlak”ı ortaya çıkarmıştır.
DEVLETİN ASLİ GÖREVİ
Toplumsal ilişkilerle paralel olarak değişen ahlak, sınıfsal temeliyle egemen sınıfların kullanacağı bir araç halini almıştır ve insanın toplumsal ilişkisinde doğru/yanlış, iyi/ kötü gibi belirlenimlerin önemli ölçüde kıstası olmaktadır. Tarihi süreç içinde devlet biçimlerinin ahlak anlayışı da o devletlerin toplumsal ilişkilerine bağlı olarak gelişip değişmektedir. Yani idealist düşünürlerin ahlakı kutsal, mutlak ve değişemez bir yerde konumlandırmalarının aksine; “ahlak” sınıfsal özü kavranarak bulunduğu insanüstü ve doğaüstü konumdan uzaklaştırılmalıdır. Çünkü bu düşünürlerce metafizikselleştirilen ahlakın özü, insan üretimi olduğu gibi; toplumsal ilişkilerin değişimine binaen değişerek ya da gelişerek şekillenmektedir. Bu bağlamda bir güç mekanizması olarak devletin varlık nedeni ve özsel niteliklerinin kabulü, özgürlüğün tek elde toplanmasının ve iradenin tek sahibi devlet otoritesinin atacağı adımların önünü açarak hakim ideolojiyi güvenceye almaktır. Dolayısıyla devletin bu biçimiyle çatışacağı her şeyde sansür ve yasaklarla önüne geçme çabası onun en doğal ve asli görevidir.
Evrensel'i Takip Et