YÖK’ün yeni normal raporu: Sermayeye kalkan
YÖK’ün yayınladığı yeni rapordan üniversite eğitimin uzaktan sürdürülmesinin kalıcılaştırılmak istendiği açıkça görülüyor. Peki, bu raporun üniversiteliler açısından karşılığı ne?
Arşiv | Fotoğraf: Unsplash
Selen AKÇAKOCA
ODTÜ
Geçtiğimiz günlerde YÖK, güz dönemi ile ilgili “Küresel Salgında Yeni Normalleşme Süreci” başlıklı bir rapor yayınladı. Olası senaryolar üzerinden yeni döneme ilişkin önerileri içeren raporda öne çıkan belirli noktalar bulunuyor. Bu yazıda raporun tamamını değil ancak önemli noktalarını, raporun yol açabileceği sonuçları ve nedenlerini incelemeye çalışacağız.
Raporun giriş kısmında üniversitelerin uzaktan eğitim sürecine hızlıca uyum sağladığı, bu konuda kabiliyetinin olduğu belirtiliyor. YÖK, uzaktan eğitimde üniversitelerin ortaya koyduğu pratikleri olumlu değerlendirse de bunun gerçeklikle uyuşmadığını edindiğimiz deneyimlerden biliyoruz. Öğrencilerin yaşadıkları sorunları dile getirmelerini süreç boyunca hep beraber gördük. Özellikle YTÜ, İTÜ, ODTÜ gibi üniversitelerin kabiliyetlerinin YÖK’ün bahsettiğinden çok uzakta olduğunu daha önce Evrensel’de çıkan haberlerden okuduk. 1
YÖK bu raporda üniversitelerin uzaktan eğitim sistemlerini geliştirmesi gerektiğini söylerken bu konu ile ilgili gerekli önlemlerin alınmasını üniversite yönetiminin kararına bırakıyor fakat bu konuda üniversitelerin ihtiyacı olan maddi olanaklar hakkında hiçbir açıklama bulunmuyor. Üniversitelere verilen bütçe, üniversitelerin ihtiyacını karşılamaktan oldukça uzakta olmasına rağmen verilen bu karar, önümüzdeki süreçte üniversite eğitimi sırasındaki olanak yetersizliğiyle üniversitelilerin yaşamının daha zorlaşacağını gösteriyor.
UZAKTAN EĞİTİM KALICILAŞTIRILMAK İSTENİYOR
Rapordaki bir diğer önemli kısım ise güz döneminin nasıl devam edeceği konusu. YÖK tarafından yapılan bir öneri öğrencilerin bir kısmının okula gelerek yüz yüze eğitime devam etmesi, kalanların ise uzaktan eğitimi sürdürmesi ve sınıftaki derse eşzamanlı bağlanması. Raporda aynı zamanda salgın sürecinden bağımsız olarak öğrencinin öğrenim hayatı boyunca mezuniyeti için gerekli olan AKTS kredisinin veya toplam ders sayısının %40’a kadarını uzaktan eğitimle alabileceği de belirtiliyor. YÖK’ün yaptığı bu önerileri tek başına salgın ve benzeri durumlara karşı bir önlem olarak değerlendirirsek eksik bırakmış oluruz. YÖK’ün aldığı yeni kararın öğrencilerin yüz yüze gelmesinin, bir araya toplanmasının önüne geçmek adına verildiğini söylemek mümkün. Özellikle eğitimin %40’ının salgından bağımsız bir biçimde uzaktan verilebileceğinin söylenmesi, bu durumun kalıcı hale getirilebilmesi için verilmiş olan bir karar. YÖK tarafından öğrencilere tartışma ortamı sağlanması açısından önerilen asenkron blog, tartışma ve forum gibi platformların yaratılması konusu ise öğrencilerin tartışmalarının belirli bir düzeye indirilmesi ve denetim altında tutulmasının sağlanması için bir formül.
Bu karar, üniversitelilerin üniversitelerden uzaklaştırılması ve üniversitelerin yönetilmesinin öğrencilerden tam anlamıyla uzaklaştırılmasının önünü açıyor. Hali hazırda üniversitelerin demokratik yapısının her geçen gün zedelendiği, ÖTK’lerin işlevsizleştirildiği, rektörlerin atama usulüyle belirlendiği koşullarda verilen bu karar, üniversitelerin üniversitelilerin müdahalesinden yalıtılmasını hedefliyor. Bir diğer yandan üniversitelerdeki programların %40’ının uzaktan eğitimle yapılabilmesi, üniversitelerin maliyetini de düşürerek bu alana harcanan paranın üniversite içinde sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda harcanmasının da önünü açıyor. Teknokentler tam gaz çalışmaya devam ediyor. YÖK’ün raporu, üniversitelerin sermayenin araştırma-geliştirme merkezleri haline gelmesi ve yönetimin ise tamamen sermaye sahiplerinin emrine verilmesine hizmet ediyor.
Üniversiteliler, pandemi nedenli fiziksel sınırlılıklar durumunda sorunlarını çözebilmek adına farklı biçimlerde de olsa bir araya gelmeye devam ettiler. Fiziksel olarak bir araya gelme imkânı olmayan birçok farklı yerden üniversiteliler sosyal medya kampanyaları ile seslerini duyurmaya, talepleri için örgütlenmeye devam ettiler. Birçok üniversite ise taleplerini kazanma başarısı gösterdi. Bu örnekleri Evrensel’in ve dergimizin sayfalarında bulmamız mümkün.
PRATİKTEN YOKSUN UYGULAMALI EĞİTİM
YÖK’ün raporunda göze çarpan başka bir konu ise uygulamalı eğitimin nasıl ilerleyeceği ile ilgili. Normal dönemlerde dahi verimli ve nitelikli biçimde ilerlemeyen uygulamalı eğitim dersleri, uzaktan eğitim sürecinde üniversite öğrencilerinin en çok sorun yaşadıkları alanlardan biri oldu. Temel bilim bölümlerinde deneylerin birebir yapılamaması ve bunun için etkili alternatif yöntemlerin bulunamaması, sağlık ve eğitim bilimlerinde ise uygulamanın neredeyse imkânsız hale gelmesi bu alanlarda eğitimin sağlanmasının önüne geçti.
Üniversitelerde yüz yüze dahi nitelikli bir eğitimin verilmiyor olması durumu uzaktan eğitim sürecinde daha da derinleşerek karşımıza çıkıyor. Bu süreçte akademik bilginin üniversitelere yeterli düzeyde aktarılamaması, üniversite öğrencilerinin derslere doğrudan katılım ve geri bildirim sağlayamaması gibi sorunlarla birlikte daha çarpıcı bir hale geldi. Eğitim kalitesinin düşmesine ek olarak bu süreçte üniversite öğrencilerinin önemli bir kısmının aile evine dönmesi ve burada eğitim için ihtiyacı olan ortamı bulamaması, gerekli teknik ekipmanları sağlayamaması gibi durumlar da eğitimin verimsiz geçmesine sebep oldu.
“ALAMADIĞIMIZ” EĞİTİMİ MESLEĞE UYGULAYAMAYIZ
Akademik eğitimin niteliğinin düştüğü bu süreçte uygulamalı eğitimin uzaktan yapılması daha ciddi sorunları ortaya çıkardı. Uygulamalı eğitim, bu derslerin bulunduğu bölümlerin öğrencilerinin aldıkları teorik eğitimin pratikte uygulamasını görmesi ve dolayısıyla kendilerini teknik açıdan geliştirebilecekleri bir alanı yaratıyor. Bu eğitim neredeyse üniversitelerin hiçbir bölümünde verimli verilmezken uzaktan eğitim sürecinde ilerletilememesi üniversitelilerin gelecek kaygısını derinleştiriyor. Pratik eğitimi alamayan üniversitelilerin, gelecekteki mesleklerinde yeterli olamayacakları ve iş bulmakta zorluk çekecekleri noktasındaki güvenceli bir iş ve gelecek kaygısı derinleşiyor.
YÖK tarafından hazırlanan raporda, önümüzdeki dönem uygulamalı derslerin yüz yüze verilebileceği belirtiliyor fakat bu konudaki sorumluluk üniversitelerin imkanları dahilinde alacağı önlemlere bırakılıyor. Öğrencilerin önlemler konusunda bilgilendirileceği ve bunlara uymayan üniversitelilerin uygulamalı derslere devamına izin verilmeyeceği söyleniyor. Bu öneri ile uygulamalı eğitim sürecinde alınması gereken önlemler üniversitelilerin üzerine yıkılıyor. Dersliklerin ve yurtların yeniden yapılandırılması, üniversitelerdeki sağlık merkezlerinin güçlendirilmesi, düzenli dezenfektasyon sağlanması vb. konular hiç gündeme gelmiyor. Yine bu raporda normal dönemde dahi niteliksiz geçen laboratuvar derslerinin sanal laboratuvar veya video kaydı ile yapılması önerilirken basit deneylerin evde üniversiteliler tarafından yapılıp video kaydı alınabileceği söyleniyor. Evde deney yapma önerisinde başına gelebilecek her türlü kaza ile ilgili hiçbir sorumluluk üniversitelere yüklenmezken bu deneylerin maliyeti ise üniversitelilere yüklenmeye çalışılıyor.
Uygulamalı eğitim noktasında uzaktan stajların bir alternatif olarak değerlendirilebileceğini söyleyen YÖK, sanayi ve alan çalışmalarında staj uygulamalarının yüz yüze yapılması gerektiğini de raporda belirtiyor. Bu öneri, koşullar her ne olursa olsun fabrikaların ve işletmelerin yani burjuvazinin ihtiyaç duyduğu stajyer sayısının garanti altına alınmasına yönelik olup bu noktada öğrencilerin sağlığı ikinci plana atılıyor.
KARARA ÖĞRENCİLER DE DAHİL EDİLMELİ
YÖK’ün raporunun toplamına baktığımızda, bu önerilerin üniversitelilerin talepleri ve ihtiyaçları doğrultusunda hazırlanmadığı açıkça görülebiliyor. YÖK, bu süreçte tüm sorumluluğu üniversite yönetimlerinin ve esasen üniversitelilerin sırtına yüklerken kararın alınmasını ise üniversite yönetimlerine devrediyor. Bugün açısından üniversite yönetiminde üniversite öğrencilerinin hiçbir biçimde dahil olamaması ise kendi gelecekleri noktasındaki söz haklarını hiçe sayıyor. Üniversiteliler kendi kararlarını alabileceği mekanizmaları kurdukça ya da güçlendirdikçe kendi taleplerine ulaşma noktasında başarıya ulaşabiliyor.
Pandemi devam ederken yükseköğreniminin tam anlamıyla sermayenin ihtiyaçlarına bu süreçte ve sonrasında cevap verecek biçimde dizayn edilmeye çalışıldığı ortada. Üniversite gençliğinden maliyeti düşük, kalifiye ve ucuz işgücü üretilmek isteniyor ancak bu süreçte öğrenci dikkat etmez de virüse yakalanırsa tüm sorumluluk ona ait!
1- https://www.evrensel.net/haber/407244/odtu-uzaktan-egitimde-sinifta-kaldihttps://www.evrensel.net/haber/404820/itu-ogrencileri-talepleri-icin-sosyal-medyada-kampanya-baslatiyorhttps://www.evrensel.net/haber/408183/ytu-ogrencilerin-verdigi-notlara-gore-uzaktan-egitimde-sinifta-kaldi